14. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/12292 Karar No: 2016/3106 Karar Tarihi: 10.03.2016
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/12292 Esas 2016/3106 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2015/12292 E. , 2016/3106 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.09.2014 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 27.01.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, kira sözleşmesine dayalı elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde 8 parsel sayılı Hazine"ye ait taşınmazı 04.08.1999 tarihli ve daha sonra 27.12.2011 tarihli kira sözleşmeleri ile kiraladığını ve taşınmazı halen kullandığını, taşınmazın etrafını çitle çevirmek istediğini, ancak komşu 9 parsel sayılı taşınmaz maliki davalının engellediğini, kiraladığı taşınmaza 242,92 m2 tecavüzde bulunduğunu ileri sürerek kira sözleşmesinden kaynaklanan elatmanın önlenmesi isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddini savunmuş, mahkemece davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından söz edilerek davanın usulden reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Gerek mülkiyet hakkı sahibi ve gerekse başka bir hakka dayanarak mülkiyet hakkı sahibinden taşınmazı belirli bir süre elinde tutma hakkı kazanmış kişiler, mülkiyet hakkının ve sözleşme ile edindiği hakkın kendisine sağladığı yararlanmalar için üçüncü kişilerin engellemeleri karşısında, yargı yolu ile hakkın korunmasını isteyebilirler. Bu hak, mülkiyet ve sözleşmeye dayanan şahsi hakkın varlığı süresince mütecavizi fiilen defetme hakkı biçiminde olabileceği gibi, müdahalenin sürekliliği halinde yargı yolu ile de istenebilir. Somut olayda, kira sözleşmesinden kaynaklanan şahsi hakka dayanılarak elatmanın önlenmesi istenilmektedir. Mahkemece, bu durumda işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, davacının kullandığı taşınmazın sahibi olmadığı, bu nedenle aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıran tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.03.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.