8. Hukuk Dairesi 2010/5245 E. , 2010/5916 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Alacak ve tespit
... ile ... aralarındaki alacak ve tespit davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kadıköy 5. Aile Mahkemesinden verilen 15.09.2009 gün ve 593/685 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 04.05.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat ... ve karşı taraftan davacı vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilip dosyanın incelenmesi sonucu görülen eksikliklerin ikmali için 04.05.2010 tarihinde dosyanın mahal mahkemesine iadesine karar verilmesini takiben eksiklik tamamlanmış olmakla dosya yeniden incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, tarafların evlenmelerinden önce vekil edeni tarafından alınan 61 ada 240 parselde bulunan 3 nolu meskenin tarafların 17.6.2000 tarihinde evlenmelerinden sonra 2002 yılında satıldığını ve satış bedelinin, davalının ekonomist olması ve bankada çalışıyor bulunması nedeniyle daha iyi değerlendirebileceği düşünüldüğünden kendisine teslim edildiğini, ancak tarafların boşanma aşamasında olduklarını ve paranın vekil edenine geri verilmediğini, davalının vekil edeni tarafından işletmesi için verilen bu parayı günümüze kadar kullanması sonucunda haksız bir biçimde zenginleştiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 7000 TL alacağın davalıdan alınarak vekil edenine verilmesini ve söz konusu meskenin şu andaki rayiç değerinin tespit edilmesini istemiş, daha sonra ıslahla istek miktarını 20000 TL"ye çıkarttıklarını açıklamıştır.
Davalı vekili ise, dava konusu taşınmazın satışından elde edilen paranın bir kısmının davacının kardeşine verildiğini, bir kısmının davacının çalışmadığı dönemde ve evlilik birliği içinde ortak yaşam için gerekli olan giderlere harcandığını, tüm bunlardan arta kalan kısmı oluşturan 5500 USD"nin davalıya geri verildiğini açıklayarak, ortada iadesi gereken bir borç kalmadığından davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, “davanın alacağa ilişkin bölümünün kabul edilerek, bilirkişi raporu doğrultusunda belirtilen 16.725,77 TL"nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine; evlilik birliği kurulmadan evvel davacının maliki olduğu ve sonradan sattığı gayrimenkulün rayiç bedelinin tespiti yönündeki davacı talebinin reddine ...” karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 17.6.2000 tarihinde evlenmiş, 27.4,2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle 29.6.2007 tarihinde boşanmışlardır. Dosya arasında bulunan kayıt ve belgelere göre; tarafların evlenmelerinden önce davacı tarafından 27.7.1999 tarihinde satın alınarak adına kayıtlanan 61 ada 240 parselde bulunan 3 nolu meskenin, evlilik birliği içinde 23.8.2002 tarihinde Eşref Yavuz isimli kişiye 10000 TL bedelle satıldığı ve taşınmazı satın alan kişinin satış bedeli olarak kendi hesabından gönderdiği 10000 TL"nin aynı gün Yapı Kredi Bankası Libadiye Şubesinde bulunan ve taraflara ait olan 27499081 nolu ortak hesaba aktarıldığı ve davalının bu hesaptaki parayı her gün çeşitli işlemler yaparak faiz, fon, tahvil, Hazine bonosu ve bunun gibi hesaplarda değerlendirerek yüksek meblağlara ulaşmasının sağlandığı anlaşılmaktadır. Tarafların başka bir mal rejimini seçtikleri ileri sürülüp kanıtlanmadığına ve uyuşmazlık 23.8.2002 tarihinde ortak hesaba yatırılan paraya ilişkin bulunduğuna göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık yasal edinilmiş mallara katılma rejimi kuralları gereğince çözüme kavuşturulması gerektiği (TMK.md. 202) ve bu durumda davaya bakma görevinin Aile Mahkemesine ait olduğu hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.
TMK.nun 220. maddesindeki düzenlemeye göre evlilik birliği kurulmadan önce edinilen mallar tarafların kişisel malları olup bu mallar yerine geçen değerler de kişisel mal sayıldığından; uyuşmazlığın kaynağını oluşturan 61 ada 240 parselde bulunan 3 nolu meskenin evlilik birliğinden önce davacı tarafından satın alınarak, 23.8.2002 tarihinde satılması sonucunda elde edilen satış parasının kişisel malın yerine geçen değer olduğu ve davacının kişisel malı niteliğinde bulunduğu açıktır. TMK.nun 226/1 maddesi uyarınca her eş diğer eşte bulunan mallarını geri alır. Ancak, aynı kanunun 219. maddesi hükümlerine göre, kişisel bir malın gelirleri edinilmiş mal sayılır. Bu ilkelere bağlı olarak 23.8.2002 tarihinde davalının tasarrufunda bulunan ve banka hesabına yatırılan 10000 TL"nin kendisi kişisel mal ise de; taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdiği tarih olan (TMK. md. 225) boşanma davasının açıldığı 27.4.2006 tarihine kadar geçen dönem içinde sağladığı gelir ve kazançlar edinilmiş maldır (23.08.2002-27.04.2006 tarihleri arası). TMK.nun 236/1 maddesi uyarınca da edinilmiş böyle bir malın yarı yarıya taraflar arasında paylaştırılması kuralı geçerlidir. Buna karşılık söz konusu paranın 27.04.2006 tarihinden sonra, dava tarihine kadar sağladığı bir kazanç ve gelir varsa bunun da kişisel mal olduğu gözetilerek davacıya iadesi gerektiği açıktır. Ancak, davalı taraf dava konusu 10000 TL"nin bir bölümünün 5500 USD olarak davacı tarafa 14.5.2005 tarihinde iade edildiğini ve bu durumun banka dekontu ile belli bulunduğunu ileri sürmekte, davacı ise, kendisine böyle bir ödeme yapılmadığını zira paranın kendisine teslim edildiğini gösteren dekont altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, parayı gerçekte alanın davalı olduğunu savunmakta olup, her iki tarafta ödemenin gerçekten kime yapıldığının belirlenmesi için imza incelemesi yapılmasını istemektedirler. 5500 USD"nin davacıya ödendiğini gösterir banka dekont sureti dosya arasında bulunmakta ise de Yapı Kredi bankasının 21.8.2008 günlü karşılık yazısında ödemeye ilişkin dekont aslının bulunamadığı bildirilmiştir. Bu durumda aslı bulunmayan bir belge altındaki imzanın kime ait olduğunun tespiti kural olarak mümkün ve geçerli değil ise de, davalı taraf delil listesinde yemin deliline de dayanmaktadır. Mahkemece bu durum karşısında davalı tarafa yemin deliline dayanabilecekleri hatırlatılmalı ve davalı tarafa kısmi ödeme iddialarını kanıtlayabilme olanağı sağlamalıdır. Bu yapılmadan, kısmı ödeme olup olmadığı belirlenmeden karar verilmesi doğru değildir.
Buna göre; 23.8.2002 tarihinde bankaya yatırılan ve kişisel mal niteliğinde bulunan 10000 TL’nin yukarıda açıklanan dönemler içinde, davalı tarafından ne şekilde değerlendirildiği ve bu değerlendirme sonucunda ne kadar gelir sağladığı, banka kayıtlarına dayanılarak bir hukukçu, bir bankacı ve bir mali müşavir bilirkişi aracılığı ile incelenerek belirlenmesi (23.8.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 27.04.2006 tarihine kadar hesaplanacak getirisi), ayrıca davalının iddia ettiği gibi bir kısmı ödeme olup olmadığının açıklığa kavuşturulması ve kısmi bir ödeme yapıldığı sonucuna varılır ise, hesaplama ve değerlendirmede bu durumun da dikkate alınması ve yukarıda açıklanan ilke ve yasal düzenlemeler gözönüne alınarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekirken dosya içeriğine ve taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygun düşmeyen bir şekilde 10000 TL satış bedelinin dava tarihi itibariyle ulaşacağı değer olarak belirlenen 16725 TL’nin davacıya ödenmesine karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 825 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 07.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.