Esas No: 2020/5092
Karar No: 2021/4947
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2020/5092 Esas 2021/4947 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI ARASINDAKİ
UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE DAİR
TÜRK MİLLETİ ADINA
Y A R G I T A Y K A R A R I
I. BAŞVURU
Başvurucu Avukatlar tarafından verilen 13/10/2017 havale tarihli dilekçe ile özetle; 5235 Sayılı Kanun"un 35/3 fıkrasında “Re"sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet Başsavcısının, veya) Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması halinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtay Birinci Başkanlığından istemek” görevinin Başkanlar Kurulunun görevleri arasında sayıldığını, ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nin 2017/1131-2017/1412 E.K. sayılı ilamı ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 2017/144-2017/185 E.K. sayılı ilamı, 26. Hukuk Dairesinin 2017/141-2017/166 E.K. sayılı ilamı, 27. Hukuk Dairesinin 2017/157-2017/95 E.K. sayılı ilamı, 28. Hukuk Dairesinin 2017/644-2017/425 E.K. sayılı ilamı, 29. Hukuk Dairesinin 2017/171-2017/228 E.K. sayılı ilamı ve 30. Hukuk Dairelerinin 2017/140-2017/232 E.K. sayılı ilamı uyarınca verilmiş olan kararlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi ve içtihatların birleştirilmesi gerektiğini, ayrıca ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nin kararlarının, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi"nin içtihatlarıyla da çeliştiğini, ... Bölge Adliye Mahkemesinin bu kararı ile ..."nde çalışan yüzlerce işçi gelir vergisini alırken, ... ilinde bu hukuka aykırı karar neticesinde çalışan binlerce işçinin mağdur olacağını, davalı şirket ile müvekkili arasındaki uyuşmazlığın 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunun geçici 3. maddesi ile belirli şartlara haiz işverene bağlı çalışan işçilerin ücretleri için kesilen ve devlet tarafından tahsil edilmeyen gelir vergisi tutarının işçiye mi yoksa işverene mi ait olacağı yönünde olduğunu, ... 5. İş Mahkemesinin 2016/517-2017/173 E.K. sayılı ilamı ile müvekkili adına açtığı davanın kabulüne karar verildiğini, söz konusu kararın davalı tarafça istinaf edildiğini, yerel mahkeme kararı ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2017/1131-2017/1412 E.K. sayılı ilamı ile diğer tüm içtihatlar hiçe sayılarak ortadan kaldırıldığını ve davanın reddine karar verildiğini, söz konusu gelir vergisi davalarının ... ilinde yeni açılmaya başlanmış olmakla birlikte, ... serbest bölgesinde faaliyet gösteren firmalara karşı birebir aynı konuda açılmış 350"nin üzerinde iş davası bulunduğunu, söz konusu iş davalarının ... İş Mahkemelerinin kabulü ile sona erdiğini ve dosyaların davalı taraflarca istinaf edilerek ... Bölge Adliye Mahkemelerine taşındığını, söz konusu dosyaları inceleyen ... Bölge Adliye Mahkemesine bağlı tüm hukuk dairelerinin işçi lehine olarak karar verdiğini, yine birebir aynı nitelikteki dosyalar bakımından istinaf mahkemeleri kurulmadan önce Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin işçi lehine olarak karar verdiğini, ... 5. İş Mahkemesinin 2013/200 E. sayılı dosyasında açılan davanın kabulüne karar verildiğini, bu kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2014/24809-2015/36204 E.K. sayılı ilamı ile onandığını, böylece ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından davanın reddi yönünde verilen kesin kararla, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 24., 26., 27., 28., 29. ve 30. Hukuk Dairelerinin birebir aynı mahiyetteki dosyalar için vermiş olduğu kararlar arasında uyuşmazlık oluştuğunu, anılan gelir vergi istisnasının işveren lehine olduğu ve terkin edilecek gelir vergilerinin işveren uhdesinde kalacağının kabulünün mümkün olmadığını, bu kabulün mevcut kanun hükümlerine aykırı olarak vergi hak sahipliğini değiştirmek olacağını, böyle bir durumun Anayasa"nın 73. maddesindeki vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ancak kanunla konulabileceği, değiştirilebileceği veya kaldırılabileceği şeklindeki açık kurala aykırılık taşıyacağını, ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi tarafından söz konusu davanın açılmasının ardından değişen kanun gerekçesi uyarınca hüküm kurulması ve tüm yüksek mahkeme içtihatlarının yok sayılmasının kabul edilemeyeceğini, idarenin veya yargının yasa metnini aşması, yasama organına ait gerekçeleri veya idari görüşleri örnek göstererek kanun hükmünü değiştirebilmesinin mümkün olmadığını, aksi takdirde normlar hiyerarşisinde kanun gerekçelerinin ve idare görüşlerinin, yasa hükmünden daha yüksekte olması gibi bir sonuç ortaya çıkacağını, ayrıca söz konusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının yazılmasının hemen ardından aynı gün içerisinde davalı şirket tarafından işbu davayı açan tüm işçilerin işçilik alacakları ödenmeksizin işten çıkarıldığını, davalı şirketin söz konusu kararın Yargıtay incelemesine girmesini engellemek adına miktar olarak temyiz edilemez gördüğü bu karar sonrası devam eden iş sözleşmelerini sona erdirdiğini, söz konusu işten çıkarmaları işçilerine duyuran davalının aynı zamanda “..."de serbest bölgede bulunan tüm işverenler sayenizde rahatladı artık söz konusu gelir vergisini ödeyenlerde bu ödemeyi yapmayacak" ifadelerini kullandığını, Türk yargı sisteminin esasen koruması gerekli olan işçileri bu duruma düşürmesinin anlaşılamadığını, bu hukuk dışı karar ile ... Bölge Adliye Mahkemesinin yetki alanında yer alan serbest bölgelerde çalışan binlerce işçinin mağdur olduğunu, söz konusu kararla birlikte ... ve ... Bölge Adliye Mahkemeleri yetkisinde bulunan işçiler açısından yargı eli ile ayrım oluştuğunu, bununla birlikte Anayasa Mahkemesinin 16.12.2016 tarihli kararında “Başvurucuların davalarının ne şekilde sonuçlanması gerektiğine dair herhangi bir çıkarım yapmak Anayasa Mahkemesinin değerlendirme yetkisi dışında kalmakla birlikte nihai yargılama makamını oluşturan Yargıtay daireleri arasındaki yorum farklılıklarının benzer nitelikteki davaların karara bağlanması sürecinde hukuki belirsizliğe yol açtığı ve başvurucular için öngörülemez nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.” ifadelerine yer verdiğini, “çelişkili mahkeme kararlarının hak ihlali oluşturacağı”
Hususlarını belirterek ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 24., 26., 27., 28., 29. ve 30. Hukuk Daireleri kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesini talep etmiştir.
II. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunun 23/01/2019 tarih ve 2019/7-7 E.K. sayılı kararı ile;
“...Başkanlar kurulunca 23/01/2019 tarihinde yapılan toplantı sonucunda Yargıtay 22. Hukuk Dairesi"nin ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 3., 9. ve 15 Hukuk Dairelerinin görüşleri doğrultusunda, "3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunun geçici 3. maddesi ile 6772 sayılı Kanunun 7. maddesinin metni ve gerekçeye göre serbest bölgede faaliyet gösteren yatırımcı-üreticinin bu bölgede ürettiği ürünlerinin FOB bedelinin en az %85 "ini yurt dışına ihraç etmeleri halinde ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek amacıyla istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisi, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edileceği belirtilerek üretici ve ihracatçılara yönelik teşvik ve destek sağlanmakta olup, gelir stopaj teşviki işçilere sağlanan avantaj olmayıp işverenlerin istihdam maliyetini azaltmaya yönelik teşvik oluşu dikkate alındığında çalışanların bu teşvik unsuru üzerinden hak iddia etmeleri mümkün olmadığı, tahakkuk edecek verginin devlete ait vergi oluşu ve devletinde serbest bölgede faaliyet gösteren işverenler açısından yatırım ve üretimi teşvik için almaktan vazgeçtiği ve terkin edilen bu tutar üzerinde işçinin hakkı bulunmadığı" yönünde oy birliği ile görüşe varıldığı;
Ancak davacı vekili tarafından sunulan dilekçede belirtilen kararların kesin nitelik taşıması nedeniyle temyiz incelemesi yapılarak düzeltilmesi olanağının bulunmadığı anlaşıldığından, kararlar arasında meydana gelen içtihat farklılığının giderilmesi amacıyla ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi"nin 2017/2345 esas sayılı dosyasında verilen karar ile Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 24., 25., 26., 27., 28., 29. ve 30. Hukuk Dairelerinin vermiş olduğu kararlar arasındaki çelişkinin giderilmesi ve içtihatların birleştirilmesinin Yargıtaydan istenmesine dair talebinin kabulüne,
... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2017/1131 esas sayılı dosyasında davacı vekilinin 13/10/2017 tarihli talep dilekçesinde belirtilen ve dosyaya emsal olarak sunulan kararlar arasındaki çelişkinin giderilmesine dair uyuşmazlığın giderilmesi talep dilekçesi ve UYAP sisteminden gönderilen evrakların Yargıtay 22. Hukuk Dairesi "ne gönderilmesine”
Karar verilmiştir.
III. BAŞVURU KONUSU ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİNİN 2017/1131-2017/1412 E.K. SAYILI KARARI
A)Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 10.06.2013 tarihinden beri davalı şirkette çalışmakta olduğunu, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 3. Maddesi gereğince gelir vergisinden muaf olduğunu, zira davalı şirketin serbest bölgede yer alan işletmesinin % 85 ihracat koşulunu gerçekleştirdiği için gelir vergisi ödemediğini, buna rağmen davacı şirketin müvekkil maaşlarından %15-20 gelir vergisi kesmeye devam ettiğini davalı yana bu haksız kesintileri ödemesi konusunda, Karşıyaka 5.noterliğinin 15.06.2015 tarih ve 18228 yevmiye no" lu "İhtar" "inin taraflarınca gönderildiğini, ancak davalı yanın ne bu " İhtara" cevap verdiğini ne de alacak kalemlerini ödemediğini bu nedenle 100,00 TL. gelir vergisi kesintisinin dava tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek banka faiziyle birlikte davalı yandan alınarak davacıya verilmesine, dava giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B)Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Kararı:
... 5. İş Mahkemesinin kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D)İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
E)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı :
... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince aynen;
“Somut olayda davacı, davalı şirketin Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren işyerinde çalıştığı anlaşılmıştır.
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunun geçici 3.maddesinde, 24.02.2017 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6772 sayılı kanun 7.maddesi ile değişiklikler yapılmıştır.
6772 sayılı kanun 7.maddesinde;"3218 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin ilk cümlesine “elde ettikleri kazançları” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile serbest bölgelerde, bakım, onarım, montaj, demontaj, elleçleme, ayrıştırma, ambalajlama, etiketleme, test etme, depolama hizmeti alanlarında faaliyette bulunan ve hizmetin tamamını Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara veren hizmet işletmelerinin, söz konusu hizmetlere konu malların serbest bölgelerden Türkiye’ye herhangi bir şekilde girişi olmaksızın yabancı bir ülkeye gönderilmesi şartıyla bu hizmetlerden elde ettikleri kazançları” ibaresi eklenmiş ve (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“b) Bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85’ini yurt dışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisi, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilir. Bu oranı %50’ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkiyi, stratejik, büyük ölçekli veya öncelikli yatırımlar ile konusu, sektörü ve niteliği itibarıyla proje bazında desteklenmesine karar verilen yatırımlara yönelik olarak, bölge, sektör ya da faaliyet alanı itibarıyla farklılaştırarak veya kademelendirerek kullanabilir. Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir.” hükmü düzenlenmiştir.
3218 sayılı Kanun geçici 3.maddesinin b bendi değişiklikten önce;" Bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85"ini yurtdışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler gelir vergisinden müstesnadır. Bu oranı %50"ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir." şeklinde düzenlenmişken, 3218 sayılı Kanun geçici 3.maddesinin b bendi değişiklikten sonra; "Bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85’ini yurt dışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisi, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilir.Bu oranı %50’ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkiyi, stratejik, büyük ölçekli veya öncelikli yatırımlar ile konusu, sektörü ve niteliği itibarıyla proje bazında desteklenmesine karar verilen yatırımlara yönelik olarak, bölge, sektör ya da faaliyet alanı itibarıyla farklılaştırarak veya kademelendirerek kullanabilir. Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir. "şeklinde değiştirilmiştir.
6772 sayılı kanun 7.maddenin gerekçesi incelendiğinde;"3218 sayılı serbest bölgeler kanununun temel amacı ihracaata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek olup,bu amaç çerçevesinde kanunun getirdiği teşvikler genel olarak üretici ve ihracatçılara yöneliktir. Böylece üretici ve ihracatçılara istihdam nedeniyle katlandıkları mali yüklerin hafifletilmesi açısından önemli bir destek sağlanmaktadır. Gelir stopaj teşviki işçilere sağlanan avantaj olmayıp işverenlerin istihdam maliyetini azaltmaya yönelik teşviktir. Dolayısıyla çalışanların bu teşvik unsuru üzerinden hak iddia etmeleri sözkonusu olmayacaktır. Bu düzenlemeyle işçi üzerinden hesaplanan gelir vergisi stopajı teşvikinin işverene ait olduğu hususunun açıklığa kavuşturulması ve uygulamada ortaya çıkan ihtilafların giderilerek öngörülebirliğin sağlanması amaçlanmaktadır." şeklinde belirtildiği belirlenmiştir.
Madde metni ve gerekçeye göre Serbest bölgede faaliyet gösteren yatırımcı-üreticinin bu bölgede ürettiği ürünlerinin FOB bedelinin en az %85 ini yurt dışına ihraç etmeleri halinde ihracaata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek amacıyla istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisi, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edileceği belirtilerek üretici ve ihracatçılara yönelik teşvik ve destek sağlanmakta olup,gelir stopaj teşviki işçilere sağlanan avantaj olmayıp işverenlerin istihdam maliyetini azaltmaya yönelik teşvik oluşu dikkate alındığında çalışanların bu teşvik unsuru üzerinden hak iddia etmeleri mümkün değildir.Sonuç olarak tahakkuk edecek verginin devlete ait vergi oluşu ve devletinde serbet bölgede faaliyet gösteren işverenler açısından yatırım ve üretimi teşvik için almaktan vazgeçtiği ve terkin edilen bu tutar üzerinde işçinin hakkı bulunmadığından Mahkemece davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalıdır....”
Gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak kesin olarak davanın reddine karar verilmiştir.
IV. UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR
1) ... Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesinin 2017/157-95 E.K. Sayılı Kararı
Benzer nitelikteki uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince aynen;
“Taraflar arasındaki uyuşmazlık 3218 S.K"nun geçici 3.maddesi uyarınca getirilen vergi istinasından işçi ve işverenden hangisinin yararlanacağı noktasında toplanmaktadır.
Bu konu birçok yargısal uyuşmazlığa konu edilmiş olup; Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 2016/35340-2016/22796 E/K sayılı kararı; "....5810 Sayılı Kanun"un 7. Maddesi ile değiştirilen ve 01.01.2009 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe giren 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu"nun geçici 3. Maddesinde bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85"ini yurtdışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretlerin gelir vergisinden müstesna olduğu ve bu oranı %50"ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu"nun yetkili olduğu ve yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergilerin cezasız olarak gecikme zammı ile birlikte tahsil edileceği belirtilmiştir. İstisna uygulamasından yararlanan mükelleflerin yurtdışı ihracat tutarının toplam satış tutarına oranının %85 veya üzerinde gerçekleştiğini, faaliyet raporu ile tespit edilmesi halinde vergi dairesince tescil edilen verginin terkin edileceği ve öte yandan serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan işletmelerde çalıştırılan ve yıl içerisinde gelir vergisi tevkifatı yapılmış olan işçilerin de işvenin yılsonu itibariyle ürettikleri ürünlerin %85"ini yurtdışına ihraç etme şartını gerçekleştirmesi halinde gelir vergisi istisnasından yararlanabileceği belirtilmiştir.
Bu yasa maddelerine dayanılarak Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan 1 seri nolu 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu tebliğinde ise, işverenin gerekli koşulları yerine getirmesi halinde yıl içinde verilen muhtasar beyannameler üzerinden hesaplanan ve ödenen ücretlere ilişkin gelir vergisi tevkifat tutarları, bu tebliğ ile belirlenen koşullar ile ilgili vergi dairesi tarafından 213 sayılı kanun hükümlerine göre düzeltme işlemi yapılarak mükellefe ret ve iade edilecektir, düzenlemesi getirilmiştir.
Yasal düzenlemelere ve usule bakıldığında; serbest bölgede faaliyet gösteren üretici işverenin, işçilerin ücretlerinden gerekli gelir vergisi kesintisini yapması, bunu bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan etmesi, beyan edilen bu verginin tecili ve işverenin yeminli mali müşaviri tarafından hazırlanan raporla kanunda aranan koşulları sağladığının tespiti halinde, bu verginin düzeltme fişi ile terkin edilmesi gerekmektedir.
Terkinle sonuçlanan bu süreçte kesinti ve terkin konusu bu gelir vergisi üzerinde, işverenin mi yoksa işçinin mi hakkının olduğu sorusu ile karşılaşılmaktadır.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 8. Maddesine göre aynı zamanda vergi sorumlusu sıfatını taşıyan işveren, işçiye ödeyeceği ücretten devlete ait gelir vergisini keser ve bu kesintiyi devlete yine kendisinin verdiği bir muhtasar beyanname ile öder. Görüldüğü üzere devletle ücretli işçi arasındaki ilişkide işverenin rolü, işçiye ait ücretten kesilen verginin devlete aktarılması işindeki bir aracılıktan ibarettir. Bu ilişkide işçi gelir vergisi mükellefi, işveren ise bu verginin beyanı ve tahsili ile görevli vergi sorumlusudur. Bu ilişki çerçevesinde vergi sorumlusunun işçiden kesilen gelir vergisi üzerinde hiçbir hak sahipliği bulunmamakta, sadece kesilen bu tutarı doğru bir biçimde beyan ve vergi dairesi veznesine intikal ettirme görevi yerine getirilmektedir.
Uyuşmazlık, vergi dairesinin yaptığı herhangi bir işlemden değil, vergi dairesince işverene ret ve iadesi yapılan işçi ücretinden kesilen gelir vergisi tutarının işçiye mi işverene mi ait olduğudur. Dolayısıyla uyuşmazlığın tarafları işçi ve işverendir. Nitekim yukarıda yer verilen genel tebliğ hükümleri gereği işveren tarafından kesilen vergi tutarı YMM raporuyla işverenin teşvik kapsamında olduğunun belirlenmesine kadar yine işveren uhdesinde kalmakta, rapor olumluysa vergi dairesine hiç intikal etmeksizin düzeltme işlemiyle reddedilmektedir. YMM raporuna göre işverenin teşvik kapsamında olmadığının anlaşılması halinde ise bu tutar gecikme zammı ile beraber vergi dairesine yatırıldığından işçinin de işverene yöneltebileceği bir talep hakkı kalmamaktadır.
İstisna uygulamasından yararlanan mükelleflerin yurt dışı ihracat tutarının toplam satış tutarına oranı, %85 veya üzerinde gerçekleştiğinin YMM faaliyet raporu ile tespit edilmesi halinde, vergi dairesince tecil edilen vergi terkin edilecektir.
Öte yandan, serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan işletmelerde çalıştırılan ve yıl içinde gelir vergisi tevkifatı yapılmış olan işçi ücretleri de, işverenin yılsonu itibarıyla ürettikleri ürünlerin %85’ini yurt dışına ihraç etme şartını gerçekleştirmesi halinde, gelir vergisi istisnasından yararlanılabilecektir.
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu"nun lafzında dahi işçiden kesilen gelir vergisinin işverene aktarılacağı düzenlenmemişken, idari yazı ve işlemlerle böyle bir sonuca ulaşılması mümkün değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, vergi mevzuatına göre ücret ve benzeri alacaklar gelir vergisine tabidir. Bu nedenle, ücretin iş sözleşmesinde net olarak belirlenmesi vergi tahakkuk ettirilmeyeceği sonucunu doğurmamaktadır. Davaya konu bakanlık yazısının dayanağı, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu"nun geçici 3. maddesi olup; bu maddede belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde işçinin ücretinden gelir vergisi kesilemeyeceği ortadadır. Ücretten kesilecek verginin, yukarıda ayrıntılı bir biçimde ifade edildiği üzere, mükellefi işçi olup, kanundaki koşulların gerçekleşmesi halinde muafiyetten yararlanacak olan da işçidir..." şeklindedir.
Somut olayda; yukarıda belirtilen Yargıtay ilamında belirtilen gerekçeler dairemizce de benimsenerek, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu"nun geçici 3. Maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde işçinin ücretinden gelir vergisi kesilemeyeceği, ücretten kesilecek verginin ise mükellefinin işçi olduğu, kanundaki koşulların gerçekleşmesi halinde muafiyetten de işçinin yararlanacağı kanaatine varılmıştır. Bu durum karşısında; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinin dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmıştır...”
Gerekçeleriyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne kesin olarak karar verilmiştir.
2) ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesinin 2017/644-425 E.K. Sayılı Kararı
Benzer nitelikteki uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince aynen;
“Dava gelir vergisi kesintisi alacağının ödenmesi talebine ilişkindir.
5810 Sayılı Kanun"un 7. Maddesi ile değiştirilen 01.01.2009 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlüğe giren 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu"nun geçici 3. Maddesinde bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85"ini yurtdışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretlerin gelir vergisinden müstesna olduğu ve bu oranı %50"ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu"nun yetkili olduğu ve yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergilerin cezasız olarak gecikme zammı ile birlikte tahsil edileceği belirtilmiştir. İstisna uygulamasından yararlanan mükelleflerin yurtdışı ihracat tutarının toplam satış tutarına oranının %85 veya üzerinde gerçekleştiğini, faaliyet raporu ile tespit edilmesi halinde vergi dairesince tescil edilen verginin terkin edileceği ve öte yandan serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan işletmelerde çalıştırılan ve yıl içerisinde gelir vergisi tevkifatı yapılmış olan işçilerin de işvenin yılsonu itibariyle ürettikleri ürünlerin %85"ini yurtdışına ihraç etme şartını gerçekleştirmesi halinde gelir vergisi istisnasından yararlanabileceği belirtilmiştir.
Bu yasa maddelerine dayanılarak Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan 1 seri nolu 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu tebliğinde ise işverenin gerekli koşulları yerine getirmesi halinde yıl içinde verilen muhtasar beyannameler üzerinden hesaplanan ve ödenen ücretlere ilişkin gelir vergisi tevkifat tutarları, bu tebliğ ile belirlenen koşullar ile ilgili vergi dairesi tarafından 213 sayılı kanun hükümlerine göre düzeltme işlemi yapılarak mükellefe red ve iade edilecektir düzenlemesi getirilmiştir.
Yasal düzenlemelere ve usule bakıldığında serbest bölgede faaliyet gösteren üretici işverenin işçilerin ücretlerinden gerekli gelir vergisi kesintisini yapması, bunu bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan etmesi, beyan edilen bu verginin tecili ve işverenin yeminli mali müşaviri tarafından hazırlanan raporla, işverenin kanunda aranan koşulları sağladığının tespiti halinde bu verginin düzeltme fişi ile terkin edilmesi gerekmektedir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8. Maddesindeki mükellef ve vergi sorumlusu kavramlarına bakıldığında gelir vergisi mükellefinin işçi, vergi sorumlusunun ise işveren olduğu anlaşılmaktadır.
Mali inceleme sonucunda tespit edilen ücretin net ücret olduğu anlaşılmıştır.
Ancak iş yaşamı pratiğinde ücretin net veya brüt olarak kararlaştırılmış olması,gelir vergisi yükümlülüğünü bertaraf etmez.Bu nedenle davalı işveren,işçinin ücretinden kesmekle beraber vergi dairesine ödemeyip kendine mal ettiği gelir vergisi kesintisi tutarlarını işçiye iade etmekle yükümlüdür.
Tüm dosya kapsamı, yasal düzenlemeler, bilirkişi raporu birlikte irdelendiğinde; serbest bölgede faaliyet gösteren ve belli koşulları yerine getirdiği için gelir ve kurumlar vergisi istisnasının uygulandığı işyerlerinde gelir vergisi mükellefinin işçi, kurumlar vergisi mükellefinin işveren olduğu, gelir vergisi bakımından işverenin sadece vergi sorumlusu sıfatının olduğu, bu nedenle işçinin ücretinden kesilmiş olan gelir vergisinin istisna ve terkin kapsamında mükellefi olan işçiye iadesinin gerektiği, işverenin sadece kurumlar vergisi iadesini almaya hakkının olduğu, işçinin ücretinden kesilen gelir vergisini almaya hakkının olmadığı, bunu işçiye geri ödemek zorunda olduğu, bu nedenle davacı işçinin ücretlerinden kesilen gelir vergisinin bilirkişi heyeti raporundaki hesaplamaya uygun olarak davalı işverenden alınıp davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği anlaşılmış,
Yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya ve dosya içeriğine uygun olmadığı saptanmakla...”
Gerekçeleriyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne kesin olarak karar verilmiştir.
V. GEREKÇE
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun (SBK) “Amaç ve kapsam” başlıklı 1 inci maddesine göre “Bu Kanun; ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla serbest bölgelerin kurulması, yer ve sınırlarıyla faaliyet konularının belirlenmesi, yönetimi, işletilmesi, bölgelerdeki yapı ve tesislerin teşkili ile ilgili hususları kapsar.”
3218 sayılı SBK’nın ilk hâlinde, belirli şartların yerine getirilmesi durumunda işçilerin ücretlerinden kesilen ve tahakkuk eden gelir vergisinin terkin edilmesi şeklinde bir uygulama söz konusu değil idi. Bu hususa ilişkin düzenleme, 06/02/2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 9 uncu maddesi ile 3218 sayılı SBK’ya eklenen geçici 3 üncü maddenin (b) bendi ile hukukumuzda ilk kez öngörülmüştür.
06/02/2004 tarihinde yürürlüğe giren düzenlemenin ilk hâli;
“Madde 9 - 3218 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 3.- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanuna göre kurulan serbest bölgelerde faaliyette bulunmak üzere ruhsat almış mükelleflerin;
a) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur.
b) Bu bölgelerde istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler 31.12.2008 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır. Ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ruhsatlarında belirtilen süre 31.12.2008 tarihinden daha önceki bir tarihte sona eriyorsa, istisna uygulamasında ruhsatta yer alan sürenin bitiş tarihi dikkate alınır.
c) Bu bölgelerde gerçekleştirdikleri faaliyetleri ile ilgili olarak yaptıkları işlemler 31.12.2008 tarihine kadar her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
Serbest bölgelerde faaliyette bulunan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b) alt bendi kapsamında yapılacak tevkifata etkisi yoktur.”
şeklindedir.
5084 sayılı Kanun’un amacı ise aynı Kanun’un 1 inci maddesinde yatırımları ve istihdam imkânlarını artırmak olarak ifade edilmiştir.
Kanun’un genel gerekçesinde de “Vergiler ve vergi teşvikleri, ekonomik ve sosyal politika araçlarının en önemlileri arasındadır. Diğer ülkelere bakıldığında, genel olarak eğilimin, teşvik uygulamalarının artık eski önemini kaybetmesi ve oldukça sınırlandırılması yönünde ise de, özellikle bölgesel teşviklerin hâlâ geniş ölçüde yer bulduğu ve küçük işletmelerin desteklendiği görülmektedir. Ülkemizde de son yıllarda vergi istisna ve muaflıklarının daraltılması yönünde adımlar atılmış olup, Tasarıda bu eğilim serbest bölgelerde uygulanmakta olan vergileme rejiminde yapılması öngörülen düzenlemeler ile devam etmektedir. Bölgesel teşvikler ise bugüne kadar istisna ve muaflıkların daraltılması eğiliminin dışında kalmıştır” hususları ifade edilerek yapılan düzenlemelerin amacının kanun kapsamındaki işletmelerin desteklenmesi olduğu ortaya konulmuştur.
5084 sayılı Kanun ile öngörülen uygulamanın 31/12/2008 tarihinde sona erecek olması sebebiyle 01/01/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5810 sayılı Kanun ile geçici 3 üncü maddede değişiklik yapılmıştır.
5810 sayılı Kanun’un 7 nci maddesine göre ise;
“3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun Geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yılın vergilendirme döneminin sonuna kadar;
a) Serbest bölgelerde üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Bu istisnanın 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci ve 30 uncu maddeleri uyarınca yapılacak tevkifata etkisi yoktur.
b) Bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85’ini yurtdışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler gelir vergisinden müstesnadır. Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir.
c) Bu bölgelerde gerçekleştirilen faaliyetlerle ilgili olarak yapılan işlemler ve düzenlenen kağıtlar damga vergisi ve harçlardan müstesnadır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Maddeye ilişkin hükûmet gerekçesi ise “3218 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası değiştirilerek, 2008 yılı sonu itibariyle serbest bölgelerde çalışanlar için sağlanan gelir vergisi muafiyetinin kalkacak olması nedeniyle özellikle üretici firmalarda yaşanan sıkıntıların giderilmesi ve bölgelere üretici ihracatçı firmaların çekilmesi amacıyla, bu muafiyetin üreticiler için Avrupa Birliğine üyelik tarihine kadar devam ettirilmesi amaçlanmıştır” şeklindedir.
İfade etmek gerekir ki, uyuşmazlık konusu 3218 sayılı SBK’nın geçici 3 üncü maddesinin (b) bendinde öngörülen düzenlemenin amacının işverenlere yönelik bir teşvik mahiyetinde olduğu açıktır. Nitekim düzenlemenin yer aldığı Kanun’un adı “Yatırımların ve İstihdamın Teşviki” dir.
Gelir stopaj teşvikine dair uygulamanın süresini uzatan 5810 sayılı Kanun’un gerekçesinde de, düzenleme ile özellikle üretici firmalarda yaşanan sıkıntıların giderilmesinin ve “bu muafiyetin üreticiler için Avrupa Birliğine üyelik tarihine kadar devam ettirilmesi”nin amaçlandığı açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Esasen bu hususlar da gelir stopaj teşvikine dair düzenlemenin işverenlere yönelik bir teşvik ve destek olduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu itibarla, bu düzenleme ile getirilen teşvikin işçilere yönelik olduğuna dair hiçbir dayanak söz konusu değildir.
Diğer taraftan bu noktada uygulamanın ne şekilde icra edileceği hususuna değinmek gerekmektedir. Bu husus ise 12/03/2009 tarihli Resmi Gazete’de Maliye Bakanlığınca yayımlanan “3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Genel Tebliği” ile belirlenmiştir.
Tebliğin “Muhtasar Beyannamenin Verilmesi ve Tecil-Terkin Uygulaması” başlıklı 3.4. maddesi;
“İstisna kapsamında değerlendirilen ücretler üzerinden hesaplanan gelir vergisi, muhtasar beyannameyle genel hükümlere uygun olarak beyan edilecektir.
3218 sayılı Kanun kapsamında istisna edilecek tutar, Ek:1’de yer alan “Gelir Vergisi Tevkifat Tutarlarına İlişkin Bildirim”in “İstisna edilecek tutara ilişkin bilgiler” Tablosunun (g) sütununda gösterilecektir. Bu sütunda yer alan tutar, Muhtasar Beyannamenin “TABLO-2 Tahakkuka Esas İcmal Cetveli” bölümünün “3/b- Tecil Edilecek Tutar” satırına aktarılacak ve vergi dairesince bu tutarlar tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil edilecektir.
İstisna uygulamasından yararlanan mükelleflerin yurt dışı ihracat tutarının toplam satış tutarına oranı, %85 veya üzerinde gerçekleştiğinin YMM faaliyet raporu ile tespit edilmesi halinde, vergi dairesince tecil edilen vergi terkin edilecektir.
Öte yandan, serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan işletmelerde çalıştırılan ve yıl içinde gelir vergisi tevkifatı yapılmış olan işçi ücretleri de, işverenin yıl sonu itibarıyla ürettikleri ürünlerin %85’ini yurt dışına ihraç etme şartını gerçekleştirmesi halinde, gelir vergisi istisnasından yararlanılabilecektir.
Bu işverenler, Ek:2’de yer alan Bildirimi, Aralık ayına ait muhtasar beyannamenin verilme süresi içinde ilgili vergi dairesine vereceklerdir. Bunun üzerine, yıl içinde verilen muhtasar beyannameler üzerinden hesaplanan ve ödenen ücretlere ilişkin gelir vergisi tevkifat tutarları, bu Tebliğle belirlenen koşullarla ilgili vergi dairesi tarafından 213 sayılı Kanun hükümlerine göre düzeltme işlemi yapılarak mükellefe red ve iade edilecektir.”
şeklindedir.
Buna göre, işçinin ücreti üzerinden tahakkuk eden vergi önce tecil edilecek, yıl sonu itibariyle 3218 sayılı SBK’nın geçici 3 üncü maddesinde öngörülen koşulların yerine getirildiğinin tespit edilmesi durumunda, tecil edilen vergi terkin edilecektir.
Bununla birlikte Kanun’da öngörülen şartların yerine getirilmemesi durumunda ise 3218 sayılı SBK’nın geçici 3/2-b maddesine göre “Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir.”
Bu aşamada kısaca vergi hukuku açısından da bir değerlendirme yapmak ve “tahakkuktan terkin” uygulamasının niteliğine değinmek gerekmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, işveren, işçinin brüt ücreti üzerinden gelir vergisi kesintisini yaptıktan sonra muhtasar beyanname ile vergiyi doğuran olayı vergi idaresine beyan eder ve bu suretle vergi idaresi tarafından vergi tahakkuk ettirilir.
Tahakkuk işlemi ile birlikte, tahakkuk eden vergi tutarı artık devlete ödenmesi gereken bir aşamaya geldiğinden, tahakkuk eden gelir vergisi ile işçi arasındaki bağ kesilmiş olmaktadır. Tahakkuk eden vergi, kesintiyi yapan işveren uhdesinde bulunduğundan, bu aşamada vergiyi ödemekle yükümlü olan borçlu işveren, alacaklı ise devlettir. İşte bu aşamada 3218 sayılı SBK’nın geçici 3 üncü maddesinin (b) bendinde öngörülen teşvik mekanizması devreye girmektedir. İşverence muhtasar beyannamenin verilmesi ile tahakkuk eden ve ödenmesi gereken aşamaya gelen gelir vergisi önce vergi idaresince tecil edilmektedir. Yıl sonu itibariyle anılan maddede öngörülen şartların yerine getirilmesi durumunda tahakkuk eden ve işveren tarafından ödenmesi gereken gelir vergisi kesintisi işveren lehine terkin edilmektedir.
Bu işlemin işverene yönelik bir teşvik olduğunu gösteren en önemli noktalardan birisi de tecil sonucunda şartların yerine getirilmemesi durumunda gecikme zammını ödemekle kimin yükümlü kılındığı hususudur. 3218 sayılı SBK’nın geçici 3/2-b maddesine göre “Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir.”
Belirtmek gerekir ki, işveren, vergi hukuku bağlamında “vergi sorumlusu”dur. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8 inci maddesine göre “Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir. Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir...Bu kanunun mütaakıp maddelerinde geçen "mükellef" tabiri vergi sorumlularına da şamildir.”
Bu itibarla, 3218 sayılı SBK’nın geçici 3/2-b maddesine göre, terkin şartlarının yerine getirilmediğinin anlaşılması durumunda, gecikme zammını ödeyecek olan kişi işverendir. Bu gecikme zammının işçiden tahsiline olanak bulunmamaktadır. Bu husus da, söz konusu teşvikin işverene yönelik olduğunu ortaya koymaktadır.
5084 sayılı Kanun’a ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 22/12/2011 tarih, 2010/7-2011/172 E. K. sayılı kararına da değinmek gerekmektedir. 5084 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinde öngörülen gelir stopaj teşvikine dair benzer nitelikteki düzenlemenin iptali istemine ilişkin kararda “Gelir vergisi stopajı teşviki, teşvik kapsamındaki illerde, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin çalıştırdıkları işçilerin ücretleri üzerinden hesaplanan gelir vergisinin, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilmesi suretiyle yapılmaktadır. 5084 sayılı Kanun ile getirilen ‘gelir vergisi stopajı teşviki’ ile işverenlerin teşvik kapsamında olan işçiler için ödeyecekleri gelir vergisi yükü, organize sanayi ve endüstri bölgelerinde faaliyet gösteriyorlarsa tamamen, diğer yerlerde faaliyet gösteriyorlarsa % 80 oranında azaltılmaktadır. Kapsamdaki bütün gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri bu teşvikten yararlanmaktadır. Teşvik uygulamasında, gerekçeye göre, işverenlere, çalıştırdıkları işçilerin ücretleri üzerinden kesilerek tahakkuk eden ve vergi dairesine ödenmesi gereken verginin tamamı veya bir kısmından, istihdamı artırmış olmalarının karşılığı olarak vazgeçilmekte, böylece sağlamış oldukları istihdamın mali yükü azaltılarak istihdamın artırılması teşvik edilmektedir.” hususları belirtilerek söz konusu teşvikin işverenlere yönelik olduğu ifade edilmiştir.
Son olarak, 24/02/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6772 sayılı Kanun ile 3218 sayılı SBK’nın geçici 3 üncü maddesinin (b) bendinde ikinci kez değişiklik yapıldığı ifade edilmelidir. Maddenin son hâli;
“Bu bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85’ini yurt dışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisi, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilir. Bu oranı %50’ye kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulu bu yetkiyi, stratejik, büyük ölçekli veya öncelikli yatırımlar ile konusu, sektörü ve niteliği itibarıyla proje bazında desteklenmesine karar verilen yatırımlara yönelik olarak, bölge, sektör ya da faaliyet alanı itibarıyla farklılaştırarak veya kademelendirerek kullanabilir. Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir.”
Şeklindedir.
Maddede öngörülen değişikliğe dair hükûmet gerekçesine göre “3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun temel amacı, ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek olup bu amaç çerçevesinde kanunun getirdiği teşvikler genel olarak üretici ve ihracatçılara yöneliktir. Böylece, üretici ve ihracatçılara istihdam nedeniyle katlandıkları mali yüklerin hafifletilmesi açısından önemli bir destek sağlanmaktadır. Gelir stopaj teşviki işçilere sağlanan avantaj olmayıp işverenlerin istihdam maliyetini azaltmaya yönelik bir teşviktir. Dolayısıyla, çalışanların bu teşvik unsuru üzerinden hak iddia etmeleri söz konusu olmayacaktır. Bu düzenlemeyle, işçi üzerinden hesaplanan gelir vergisi stopajı teşvikinin işverene ait olduğu hususunun açıklığa kavuşturulması ve uygulamada ortaya çıkan ihtilafların giderilerek öngörülebilirliğin sağlanması amaçlanmaktadır.”
Görüldüğü üzere, esasen 3218 sayılı SBK’nın geçici 3 üncü maddesinin yürürlüğe girdiği ilk tarihten itibaren (b) bendinde öngörülen düzenleme işverenlere yönelik bir teşvik mahiyetinde iken ve bu itibarla işçinin ücreti üzerinden gelir vergisi kesintisi tahakkuk ettirildikten sonra gerekli şartların yerine getirilmesi sonucunda tahakkuk eden vergi terkin edilerek işverene destek sağlanmış olduğu hususu açık olmasına karşın, uygulamada ortaya çıkan ihtilaflar sebebiyle kanun koyucu bu durumu açıklığa kavuşturmuş ve bu açıklanan hususlar kanunun gerekçesinde de belirtilmek suretiyle söz konusu düzenlemenin işverene yönelik bir teşvik olduğu hususu bir kez daha vurgulanmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda, serbest bölgelerde çalışan işçilerin ücretlerinden kesilen ve tahakkuk eden gelir vergisinin terkin edilmesi üzerine hak sahipliğinin işverene ait olduğu hususu tartışmasızdır.
Belirtmek gerekir ki mevcut uyuşmazlık konusunda Dairemiz ve Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından farklı yönde eski tarihli kararlar bulunmakta ise de, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 07/07/2020 tarih ve 173 sayılı kararı ile aynı uyuşmazlıkların temyiz incelemesini yapmakla görevli 22. Hukuk Dairesinin kapatılması ve tüm işlerinin Dairemize devredilmesi üzerine, mevcut uyuşmazlık konusu ile ilgili yeniden yapılan değerlendirmeler neticesinde yukarıda belirtilen sonuca ulaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalar karşısında, Bölge Adliye Mahkemelerinin kesin nitelikte olan başvuru konusu kararları arasındaki uyuşmazlığın açıklanan gerekçe doğrultusunda giderilmesine karar verilmiştir.
VI. SONUÇ
1. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda, serbest bölgelerde çalışan işçilerin ücretlerinden kesilen ve tahakkuk eden gelir vergisinin terkin edilmesi üzerine hak sahipliğinin işverene ait olduğuna,
2. Bölge Adliye Mahkemelerinin, 4857 sayılı İş Kanunu ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu"ndan kaynaklanan uyuşmazlıkları incelemekle görevli ilgili hukuk dairelerine bildirilmesi için karardan bir suretin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğine gönderilmesine,
25/02/2021 günü oybirliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.