Abaküs Yazılım
16. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/516
Karar No: 2021/1972
Karar Tarihi: 03.03.2021

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2021/516 Esas 2021/1972 Karar Sayılı İlamı

16. Hukuk Dairesi         2021/516 E.  ,  2021/1972 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
    Kartal İlçesi Yakacık Mahallesinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında, 2694 ada 55, 56, 59 ve 165 parsel sayılı taşınmazlar 1948 yılında; ... İlçesi ... Mahallesinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında ise 1387 parsel sayılı taşınmaz tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ölü İbrahim oğlu Yusuf mirasçıları adına 1957 yılında tapuya tescil edilmiş ve tespitlerinin kesinleşmesi üzerine de tapuya tescil edildikten sonra, 1387 parsel sayılı taşınmaz tapuda kayden ... adına tescil edilmiştir. Pendik Tapu Sicil Müdürlüğünce, 1387 sayılı parselin kadastrosunun mükerrer olduğu ibaresinin tapu kaydına yazıldığının tebliği üzerine davacı ..., mükerrer kadastro şerhinin kaldırılarak, kendi taşınmazı ile mükerrer oldukları belirtilen 2694 ada 55, 56, 59 ve 165 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile muarazanın giderilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, 3402 sayılı Kanun"un 22/1 madde kapsamında ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1026. maddesinde düzenlenen ve niteliği itibariyle mülkiyet ihtilafından kaynaklanan, mükerrer kadastro nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. Davacı dava dilekçesinde, maliki olduğu 1387 parsel sayılı taşınmazın kadastrosunun mükerrer yapıldığının ve kaydın iptaline karar verileceğinin tapu müdürlüğünce kendisine bildirildiğini, dava konusu taşınmazı önceki maliklerinden satın alırken tapuda herhangi bir şerhin bulunmadığını ve dava konusu yerin kendisinin zilyetliğinde olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 22. maddesi ile TMK"nın 1026. maddesine göre, kadastrosu yapılan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı ve hataen ikinci kadastro çalışması yapılmış ise ikinci kadastronun tümüyle hükümsüz olacağı, ilk kadastronun geçerli kalmaya devam edeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde, evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosunun yapılamayacağı, bu gibi yerlerin ikinci defa kadastroya tâbi tutulması halinde ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılacağı ve Türk Medeni Kanunu"nun 1026. maddesine göre işlem yapılacağı, süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastronun, tapu sicil müdürlüğünce re"sen iptal edileceği belirtilmiştir. Yine, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1026. maddesinde de, bir aynî hakkın sona ermesiyle tescil her türlü hukukî değerini kaybettiği takdirde, yüklü taşınmaz malikinin terkini isteyebileceği, tapu memurunun bu istemi yerine getirmesi halinde her ilgilinin, bu işlemin kendisine tebliği tarihinden başlayarak otuz gün içinde terkine karşı dava açabileceği hususu düzenlenmiştir. Somut olayda, ... İlçesi ... Köyü kadastro çalışma alanında bulunan 2694 ada 55 parsel sayılı 5.690,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Hazine adına, 2694 ada 56 parsel sayılı 5.327,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Hazine adına, 2694 ada 59 parsel sayılı 10.212,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz eşit paylı olarak ... ile ... adına, 2694 ada 165 parsel sayılı 2.400,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz eşit paylı olarak ... ve ... adına 1948 tarihinde tespit edilmiş ve 30.05.1949 tarihinde de tapuya tescil edilmişlerdir. Davacının maliki olduğu ... İlçesi ... Köyü kadastro çalışma alanında bulunan 1387 parsel sayılı taşınmaz ise, 1957 yılında 2.071,50 metrekare yüzölçümlü olarak tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tespit edilmiş ve 13.03.1958 tarihinde de tapuya tescil edilmiştir. Tapu Sicil Müdürlüğünce, 2694 ada 55, 56, 59 ve 165 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin kadastro ile çekişmeli 1387 parsel sayılı taşınmazın kadastrosunun mükerrer olduğu 2003 yılında belirlenmiştir. Davacı, Tapu Sicil Müdürlüğü"nün 26.10.2009 tarihli yazısı ile, maliki bulunduğu 1387 parsel sayılı taşınmazın mükerrer olduğunun ve tapu kütüğünden iptal edileceğinin kendisine bildirilmesi üzerine, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. madde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1026/2. maddeleri uyarınca, tapu kütüğünde yapılacak iptal işlemine karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak eldeki davayı açmıştır.
    3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde "kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı" düzenlenmiştir. Somut olayda, dava dışı şahıslara ait ... Köyü kadastro çalışma alanında bulunan 2694 ada 55, 56, 59 ve 165 parsel sayılı taşınmazların kadastrosu önce yapılarak, kadastro tutanağının 30.05.1949 tarihinde kesinleşmesi suretiyle; davacının malik olduğu ... Köyü çalışma alanında bulunan 1387 parsel sayılı taşınmazın kadastrosu ise daha sonra 1957 yılında yapılıp, 13.03.1958 tarihinde kesinleşmek suretiyle tapuya tescil edildiğine göre, davacıya ait taşınmaza ilişkin ikinci kadastro işlemi, ilk yapılan kadastro çalışmasının kesinleşme tarihi itibariyle 3402 sayılı Kanun’un 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde yapılmıştır. Her ne kadar; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı davaların, kadastro tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmekte ise de; dava konusu 1387 parsel sayılı taşınmazda 13.03.1958 tarihi itirabiyle davacının satın aldığı şahıslar adına tapu kaydı oluşmuş olup davacıdan, tapuda adına kayıtlı bulunan yer hakkında hak düşürücü süre içerisinde dava açması beklenemez. Davacının, aleni olan tapu siciline güvenmesi doğal olup, sicile göre kayıt maliki olduğuna, bir başka deyişle zaten kadastro ile hakkına kavuşmuş durumda olduğuna göre, belirtilen hukuki sebeple açacağı davada hak düşürücü sürenin işletilmesi hayatın olağan akışına aykırı bulunduğundan, sözü edilen sürenin geçtiğinden söz edilemez. Aksi halde, yani her halde kadastrosu daha sonra yapılan bölüm yönünden terkine karar verilecek olması halinde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22/1. maddesinde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1026/2. maddesinde, tapu kütüğünden terkine karşı dava açma hakkının düzenlenmiş olmasının bir anlamı olmayacağı ve düzenlemenin işlevsiz olacağı açıktır. Kadastro çalışmalarındaki amaç, tapu sicillerinin gerçek durumu yansıtması olduğuna göre, sicildeki hakkın kime ait olduğunun doğru olarak belirlenmesi gerekir. Bu duruma göre, mükerrerliğin giderilmesi amacıyla açılan eldeki dava, artık çifte tapuyu önleme maksadına yöneliktir. Tabiatıyla yukarıdaki açıklamalar, birinci kadastronun kesinleşmesinden sonra işlemeye başlayan hak düşürücü sürenin dolmasından önce ikinci kadastro yapılıp kesinleşmesi haline ilişkin olup, hak düşürücü süre dolduktan sonra ikinci kez kadastro yapılması halinde ise, hak düşürücü süre dolacağı için dava açma olanağının bulunmadığı kuşkusuzdur.
    Somut olayda, dava konusu 2694 ada 55, 56, 59 ve 165 parsel sayılı taşınmazların kadastrosunun kesinleştiği tarih itibariyle 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadan, davacının satın aldığı İbrahim oğlu ... mirasçıları adına tapu kaydının oluşmuş olması, artık hak düşürücü süreyi ortadan kaldırmıştır. Davacının satın aldığı şahıslar adına (ikinci kadastro yoluyla) tapu kaydı oluştuğu tarihte ilk kadastronun kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre dolmadığından, yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı hakkında hak düşürücü süre hükümlerinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca, maliki olduğu taşınmazın, çekişmeli 2694 ada 55, 56, 59 ve 165 parsel sayılı taşınmazlar ile mükerrer olduğunu, Tapu Müdürlüğü tarafından kendisine gönderilen 2009 tarihli yazı ile öğrenmiş olan davacının, mükerrer olduğu belirlenen taşınmaz hakkında kadastro öncesi nedene dayalı dava açma hakkının mevcut olduğu kuşkusuzdur. Buna göre Mahkemece, hukuki durumun (mülkiyet hakkının taraflardan hangisine ait olduğunun) ilk kadastro çalışmasına ait tespit günü esas alınarak belirlenmesi gerekir. Ne varki, mükerrer kadastro nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin eldeki davanın, davacının maliki olduğu 1387 parsel sayılı taşınmazla mükerrer olduğu iddia olunan 2694 ada 55, 56, 59 ve 165 parsel sayılı taşınmazların maliklerine yöneltilmesi gerektiği halde, söz konusu taşınmazların maliklerinin davada taraf olmadığı ve bu haliyle davada yöntemince taraf teşkilinin sağlanmadığı anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle davacı tarafa, dava sonucunda verilecek hükümden, kendi parseli ile mükerrer oldukları iddia olunan taşınmazların kayıt maliklerinin de etkilenecek olması nedeniyle, söz konusu 2694 ada 55, 56, 59 ve 165 parsel sayılı taşınmazların maliklerinin tespiti ile yöntemince davaya katılımlarını sağlamak üzere süre ve imkan verilmeli, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması halinde davanın esasına girilerek, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilmek suretiyle, çekişmeli 1387 parsel sayılı taşınmazın, ilk önce kadastrosu yapılan 2694 ada 55, 56, 59 ve 165 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitinin yapıldığı 1948 tarihi itibariyle kime ait olduğu belirlenerek sonucuna göre karar verilmelidir.
    Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek, yöntemince taraf teşkili sağlanmadan ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.03.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi