23. Hukuk Dairesi 2014/10403 E. , 2015/4783 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalı tarafından bono alacağına istinaden başlatılan takibin muvazaalı olduğunu, bonoların her zaman düzenlenebileceğini, ispat yükünün davalıda olduğunu, davalı tarafın haczinin de satış tarihi itibariyle düşmüş olduğunu ileri sürerek, müvekkili bankanın alacaklı olduğu...3. İcra Müdürlüğü"nün 2011/1431 Esas sayılı dosya alacağının ... 2. İcra Müdürlüğü"nün 2007/10301 Esas sayılı dosyasından düzenlenen 20.11.2012 tarihli sıra cetvelinde davalıya ayrılan paydan ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dosya borçlularının farklı olduğunu ve hacizlerinin ayakta olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı haczinin 2 yıllık yasal süresi içerisinde satış avansının yatırılmış olması nedeniyle ayakta olduğu ve dosya borçlularının farklı olması nedeniyle de muvazaa iddiasında bulunulamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, sıra cetveline itiraza ilişkindir.
Borçluya ait mahcuz satış bedelinin bütün alacaklıların alacağını karşılamaması halinde düzenlenecek sıra cetveline itiraz, alacağın esas ve miktarına ya da hem sıraya hem alacağın esas ve miktarına yönelikse dava yoluyla genel mahkemede (İİK"nın m. 142/1), itiraz sadece sıraya yönelikse şikayet yoluyla icra mahkemesinde (İİK"nın m. 142/son) ileri sürülmelidir. Hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde mahkemece kural olarak, önce sıraya yönelik itirazın (şikayetin) karara bağlanması, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde ise davalı alacağının varlığına ve miktarına yönelik itirazın incelenmesi gerekir.
Somut olayda, davacı, davalının alacağının hem sırasına, hem de esasına itiraz etmiş olup, mahkemece öncelikle sıraya ilişkin itiraz incelenmeli, sonucuna göre esasa ilişkin itirazın incelenmesine geçilmelidir.
Mahkemece, bu ilkelere uygun olarak önce sıraya ilişkin itiraz incelenmiş, bu itirazın yerinde olmadığının belirlenmesinden sonra muvazaa iddiasına ilişkin itirazların incelenmesine geçilmiştir.
Somut olayda, davalının alacaklı olduğu ... 2. İcra Müdürlüğü"nün 2007/10301 Esas sayılı dosyasında borçlu ...Şti. aleyhine kambiyo senedine dayalı olarak 04.09.2007 tarihinde icra takibine başlandığı, 24.09.2007 tarihinde borçlu şirkete ait taşınmazın tapu kaydına haciz konulduğu, bu taşınmazın borçlu şirket tarafından 01.10.2007 tarihinde ..."e satıldığı; davacının alacaklı olduğu...3. İcra Müdürlüğü"nün 2011/1431 Esas sayılı dosyasında ise davacı banka tarafından borçlu ... aleyhine 24.01.2011 tarihinde kambiyo senedine dayalı olarak icra takibine başlandığı, aynı taşınmaz üzerine 25.01.2011 tarihinde ihtiyati haciz konulduğu, davacı takibinin ise 04.03.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bedeli paylaşıma konu taşınmaz, davalının borçlusu... Ltd. Şti. tarafından davacının borçlusu ..."e satılmış olup taşınmazın hacizli olarak devredildiğinin kabulü gerekir.
Öte yandan, muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia, kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Muvazaadan söz edilebilmesi için, kural olarak, muvazaalı olduğu ileri sürülen alacağın, kendisinden mal kaçırıldığı iddia edilen alacaktan daha sonra veya yakın tarihlerde doğmuş olması, diğer anlatımla kural olarak muvazaalı tasarrufun, diğer alacaklı lehine yapılan borçlandırıcı işlemden sonraki tarihi taşıması gerekir. Daha önce doğan alacak, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamaz. Takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulması, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar değildir. Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, davalı alacaklıdadır. Davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Senetler, faturalar ve çekler ancak tarafları ve onların cüz"i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemez. Öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafatı bulunmadığı sürece tanık dinlenemez ve tanık beyanını dayalı olarak hüküm kurulamaz. Davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, davalının alacağının dayanağı olan bonoların en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarih olan takip tarihinin, davacının alacağının dayanağı olan bononun en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarih olan takip tarihinden önce olduğu, bu durumda davacı alacağının daha sonra doğduğunun kabulü gerektiği, buna göre de, davalı alacağının sonraki davacı alacağı bakımından muvazaa yaratamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddi doğru olmamış ise de, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, HUMK"nın 438/son maddesi uyarınca hükmün gerekçesi kısmen değiştirilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün gerekçesi kısmen değiştirilerek ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.