3. Hukuk Dairesi 2017/1154 E. , 2018/11655 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı ile aralarında yaptıkları harici gayrimenkul alım satım sözleşmesine istinaden davalıya kapora bedeli olarak senet verdiğini, bu senedin davalı tarafından kambiyo senedine özgü haciz yoluyla icra takibine konu edildiğini, icra tehditi altında icra dosyasına 8.848 TL ödediğini, davalının icra takibinden önce verdiği yazılı belgede senedin karşılığını aldığı belirtildiği halde icra tehditi altında aynı senet için davalıya mükerrer ödeme yaptığını belirterek 8.848,00 TL"nin ödeme tarihinden itibaren uygulanacak en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının dosyaya sunduğu imzasını ve beyanını içerir belgenin söz konusu paraların alındığı tarih dikkate alındığında 1 senelik hak düşürücü süre dolduğundan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne, 8.848,00 TL"nin 11/10/2013 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere fiili karine, belli bir olaydan, belli olmayan bir olay için çıkarılan sonuçtur. Bu bağlamda, fiili karineler, bir hukuk kuralı ile bağlı olmaksızın, hakimin insanlar ve yaşam konusunda ortaya çıkan tecrübe kurallarından yararlanarak belli olmayan olaylar hakkında sonuç çıkarmasına yardımcı olmaktadır. Görüldüğü üzere, fiili karinelerin temelinde tecrübe (yaşam deneyi) kuralları yatmaktadır.
Davaya konu 29.07.2012 tarihli davalının imzasının bulunduğu belgede, davalı ile davacının gayrimenkul ön alım satım mukavelesi yaptıkları, satış işlemi gerçekleşmeyince sözleşme sırasında davalının davacıdan aldığı senedin parasını 6.100 TL olarak aldığı ve ayrıca 1.500 TL daha aldığı, aralarında bu konu ile ilgili herhangi bir sorun kalmadığının belirtildiği görülmüştür.
Uyuşmazlık, davacı tarafından davaya konu senet bedelinin davalıya ödenmesine rağmen davalının senedi tahsil etmek için icra takibi başlatıp icra tehditi altında senedin bedelini mükerrer tahsil edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
Davalı tarafından verilen davaya konu yazılı belgede, açıklama kısmının bilgisayar çıktısı, tarihin ise el ürünü olduğu görülmüştür. Mahkemece, her ne kadar imzanın sonradan atılıp atılmadığı konusunda araştırma ve inceleme yapılmamış ise de, davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan kambiyo senedine özgü haciz yoluyla icra takibinde, davacının bonoya karşı yaptığı itirazda, borcun ödendiğini belirtmediği anlaşılmıştır. Elinde borcun ödendiğine ilişkin belge bulunan kişinin bu belgeye dayanmadan itirazda bulunması hayatın olağan akışına aykırıdır. Belgenin icra dosyasına sunulmaması belgenin icra takibinden sonra yapıldığına karine oluşturmakta olup belgenin icra takibinden önce verildiği de davacı tarafından yasal delillerle ispat edememiştir.
Hal böyle olunca; davacının, davalıya mükerrer ödemede bulunduğu yasal delillerle ispat edilemediğinden mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle hükmün, HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.