23. Hukuk Dairesi 2014/114 E. , 2014/2757 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/12/2011
NUMARASI : 2011/555-2011/853
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı kooperatifin müvekkili hakkında yaptığı icra takibine dayanak senede müvekkilinin kefil olarak imza atmadığını, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, sözleşmede de imzasının bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın ticari dava olup Ticaret Mahkemesi"nin görevine girdiğini, davacının kefil olarak imzasının bulunduğunu, asıl borçlu borcunu ödemediğinden her ikisine de takip yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davanın kabulüne, Gaziantep 8. İcra Müdürlüğü"nün 2010/7522 Esas sayılı dosyasında davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9.madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, kooperatif ile ortağı arasındaki ortaklık ilişkisinden doğan davaların 1163 sayılı Kanun"un 99. maddesinde ticari dava olduğu kabul edilmiş ise de, münhasıran asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu öngörülmemiştir. Buna göre dava tarihi itibariyle Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü niteliğinde ve münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmayan işlerden ise, taraflarca bu yönde ve süresinde bir itiraz olmadığı sürece bu husus re"sen dikkate alınamaz ve asliye hukuk mahkemeleri miktar yönünden görevli ise davaya bakmalıdır.
Somut olayda, dava tarihi itibariyle, dava konusu borcun miktarına göre Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olup, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 99. maddesine göre basit yargılama usulüne tabi olan ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 5/3. maddesinin yürürlükte olduğu dönemde açılan bu davada, HUMK"nın 509 ve 511. madde hükümleri uyarınca ilk duruşma günü mahkemece verilen on günlük süre içerisinde iş bölümü itirazında bulunulmadığı ve Asliye Hukuk Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişkinin iş bölümü ilişkisi olduğu gözönünde bulundurulduğunda, mahkemenin davaya bakmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin mahkemenin görevine ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava, davacının kooperatif ortaklığına dayalı olarak aleyhine başlatılan icra takibine konu senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürürlükte olan HUMK"nın 17. maddesi (01.10.2011 tarihinden sonra açılan davalar bakımından geçerli olan 6100 sayılı HMK"nın 14. maddesi) uyarınca kooperatif ile üyesi arasındaki davanın kooperatifin muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu yetki kuralı kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralı olup, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece re"sen dikkate alınması gerekir. 4721 sayılı TMK"nın 51. maddesine göre hükmi şahsın ikametgahı, anasözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça muamelelerinin yürütüldüğü yerdir. İİK"nın 72/son madde hükmünde yazılı yetki kuralı, açıklanan kesin yetki kuralını bertaraf edecek bir düzenleme olmayıp, bu tür kesin yetki halinin bulunmadığı menfi tespit davaları için sevkedilmiştir.
Dairemizin 12.06.2013 tarihli geri çevirme kararı üzerine dosyaya sunulan davalı kooperatif cevabi yazısında dava tarihi itibariyle kooperatifin muamele merkezinin Pazarcık olduğu belirtilmiştir. O halde, mahkemece, davalı kooperatifin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu gözetilerek, karar tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK"nın 114/1-ç ve 115/2. madde hükümleri uyarınca kesin yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
3-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no"lu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin mahkemenin görevine ilişkin temyiz itirazının reddine, (2) no"lu bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.