11. Hukuk Dairesi 2016/3616 E. , 2017/2273 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/12/2015 tarih ve 2014/341-2015/1079 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 18.04.2017 günü hazır bulunan davacılar vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davacıların murisi İbrahim Köse"nin vefatı üzerine kendilerine vasi olarak atanan babaanneleri ... tarafından vesayet dosyası üzerinden davalı banka nezdinde mevduat hesabı açıldığını, 17/02/1978 tarihi itibariyle hesaba 64.000-TL yatırıldığını, hesaptaki paranın gayrimenkul alımı için ve hakim iznine bağlı olarak kullanılabileceği yönünde vesayet makamınca şerh verildiğini, davacılaraın söz konusu hesaptan yıllar sonra haberinin olduğunu, hesap hakkında bankanın ... Şubesi"nden bilgi istendiğini, bir cevap verilmemesi üzerine hesapta bulunan paranın bugüne kadar işlemiş mevduat ve yasal faiziyle birlikte ödenmesinin ihtaren istendiğini, bankanın ihtarnameye sözü edilen mevduat hesabıyla ilgili herhangi bir alacak kaydına rastanılmadığı şeklinde bir cevap verdiğini ileri srerek; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile, hesaba yatırılan 64.000-TL ye karşılık şimdilik 500,00-TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; ıslah dilekçesiyle, talebini 724.145,35 TL ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, dava konusu edilen mevduat hesabı ile ilgili banka kayıtlarında herhangi bir hak ve alacak kaydı bulunmadığını, davacıların iddia ettikleri gibi bir mevduatın olduğu varsayımında dahi, mevduatın zamanaşamına uğradığını, dava dayanağı hesap cüzdanı davalı bankaca düzenlenmediğinden ve hesap cüzdanında yer alan imzalar davalı banka yetkililerine ait olmadığından hesap cüzdanı üzerinde sahtelik ve imza incelemesi yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacıların ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1975/932-434 esas/karar sayılı ilamı ile o tarihte yaşları küçük olması sebebiyle vesayet altına alındıkları, davacılar adına vasi olan babaanne ... tarafından ... Bankası ... Şubesinde 17/02/1978 tarihinde 64.000-TL meblağlı hesap açıldığı, hesaba ilişkin bulunan hesap cüzdanına da “vasi bu parayı çocuklar adına bir gayrimenkul almak için ve bu konuda hakimin izni ile çekebilecektir” şeklinde şerh düşüldüğü, hesap cüzdanının bankanın iki yetkilisi tarafından imzalandığı, hesap cüzdanında silinti kazıntı ya da herhangi bir tahrifatın söz konusu olmadığı, hesabın açıldığı 17/02/1978 tarihinden sonra hareket görmediği, hesabın vesayet makamının izni ile ve onun denetim ve gözetimine tabi olmak kaydı ile ayrıca hesaba yatırılan paranın yine vesayet makamının denetim ve izni doğrultusunda ve vesayet makamınca konulan amaç için kullanılmak üzere açıldığı, davalı tarafın zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, hesabın niteliği ve açılmasında vesayet makamı tarafından konulan şerhle belirtilen amaç da dikkate alınarak hesabın vadesiz hesap olduğunun kabulü halinde dahi, geçen uzun süre de dikkate alınarak denkleştirici adalet ilkesi gereğince bankaya yatırılan paranın günümüze uyarlanması gerektiği, davalının dava konusu bedeli sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ve denkleştirici adalet ilkesi de gözetilerek geri ödemekle yükümlü olduğu gerekçesiyle; davanın kabulüne, 724.145,35 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davacıların murisi ..."nin vefatı üzerine kendilerine vasi olarak atanan babaanneleri ... tarafından vesayet dosyası üzerinden davalı banka nezdinde açılan mevduat hesabına yatırılan paranın tahsili istemine ilişkin olup mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı Kanun"un 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.
Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur.
Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun"unun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, "Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir." hükmünü amirdir.
Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK"nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK"nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesi gerekir.
Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK"nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.
Somut uyuşmazlıkta taraf vekillerinin hazır olduğu 05/11/2014 tarihli duruşmada, davacılar vekili, önceki beyan ve taleplerini tekrar ettiğini, davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiğini beyan etmiş; davalı vekili ise önceki beyanları ile inceleme yaptırılması yönündeki taleplerini tekrar ettiğini ifade etmiş, aksi takdirde davanın reddine karar verilsin demiştir. Mahkemece, davalı vekilinin inceleme yaptırılması yönündeki talepleri hakkında bir karar verilmemiş, tahkikatın bittiği tefhim edilmediği gibi, taraf vekillerinin sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesi hususunda beyanları alınmamış, sözlü yargılamaya geçildiği belirtilmemiş ve taraf vekillerinin son sözleri de sorulmadan duruşmanın bittiği belirtilerek hüküm verilmiştir. Bu suretle; yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının, şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 19/04/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY
6100 sayılı HMK"nın Geçici 3/2. maddesi delaletiyle temyiz incelemesinde uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK"nın 5236 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 428/2. maddesi "Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vezaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve işbu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır." hükmünü içermektedir. Yerel mahkemece tahkikatın sona erdiğinin ve keza sözlü yargılama için duruşma günü belirlenip taraf vekillerine tefhim ve tebliğ edilmemiş olması, 6100 sayılı HMK"nın 184 ve 186. maddesindeki usul hükmünün ihlali niteliğinde ise de, yukarda anılan kanun hükmü doğrultusunda, tek başına bozma sebebi olarak kabul edilemez.
Bu nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz nedenleri üzerinde durularak esas yönünden bir karar verilmesi, esas yönünden yapılacak inceleme sonucunda bozma nedenleri ortaya çıktığı takdirde, usuli cihete ilişkin bu yönde de bozma nedeni oluşturulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan Daire çoğunluğunun münhasıran usul bozmasına katılmaya olanak görmüyoruz.