23. Hukuk Dairesi 2014/36 E. , 2014/2750 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2012
NUMARASI : 2011/169-2012/105
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 25.11.2009 tarihinde iki yıl süreli güvenlik hizmet sözleşmesi imzalandığını, davalının, henüz süre sona ermeden, haklı bir neden olmaksızın ve sözleşmeye göre fesih için mutlaka bir gerekçe gösterilmesi gerektiği halde, noter ihtarı ile 28.02.2011 tarihi itibariyle sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, müvekkilinin bu nedenle zarara uğradığını, beklediği kazançtan mahrum kaldığını ve piyasada itibarının zedelendiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, süre sonuna kadar yapılan yatırımlar nedeniyle boşa giden harcamalar için 5.000,00 TL ve mahrum kalınan kazanç için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin sözleşmenin 9.b maddesinde belirtilen 3 aylık süre şartına uymak koşulu ile geçerli ya da haklı bir neden aranmaksızın sözleşmeyi dilediği şekilde feshetme hakkına sahip bulunduğunu, kaldı ki davacı tarafın, müvekkili şirket adına sözleşmeyi yapan kişi ile işbirliği içinde olduğunu, bu işbirliği kapsamında rayiç bedellerin üstünde rakamlar belirlenerek sözleşme yapıldığının ve böylelikle davacının haksız menfaat temin ettiğinin tespit edildiğini, maddi ve manevi tazminat isteminin koşullarının oluşmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapamına göre, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 9.2.b maddesinde, müşterinin sözleşmede belirtilmeyen bir gerekçeyi ileri sürerek sözleşmeyi sona erdirmek istemesi halinde 3 ay önceden noter marifeti ile bildirimde bulunmak koşulu ile sözleşmeyi feshedebileceğinin hüküm altına alındığı, davalının sözleşmenin bu hükmüne dayalı olarak 23.11.2010 tarihli ihtarname ile görülen luzüm üzerine sözleşmeyi 28.02.2011 tarihi itibariyle feshettiğini davacıya bildirdiği, bu ihtarnamenin davacıya 23.11.2010 tarihinde tebliği edildiği, her ikisi de tacir olan tarafların özgür iradeleri ile düzenledikleri anılan sözleşme hükmüne dayalı olarak yapılan feshin usulüne uygun olduğu, davacının bu feshe dayalı olarak tazminat isteminde bulunamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının uğradığı maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki 25.11.2009 tarihinde yürürlüğe gireceği öngörülen sözleşmenin 9.2.b maddesi "Müşteri (davalı şirket), işbu sözleşmede belirtilmeyen bir gerekçeyi ileri sürerek sözleşmeyi sona erdirmek istediği takdirde; asgari üç ay önceden noter marifetiyle feshi ihbar yapabilir. Süreye uymadan sözleşmeyi feshetmesi halinde üç aylık hizmet bedelini ödemeyi kabul ve taahhüt eder." hükmünü içermektedir. Davalı tarafça gönderilen Beşiktaş 25. Noterliği"nin 23.11.2010 tarih ve 17894 yevmiye no"lu ihtarında, sözleşmenin görülen lüzum üzerine, sözleşmenin ilgili maddelerine dayanılarak 28.02.2011 tarihinden geçerli olmak üzere feshedildiği davacıya bildirilmiştir. Ancak fesih bildiriminde, sözleşmede belirtilenler dışında hangi haklı fesih nedenine dayanıldığı açıklanmamış, bir neden gösterilmemiş ve sözleşmenin görülen lüzum üzerine feshedildiği belirtilmiştir. Sözleşmenin anılan maddesi hükmüne göre, sözleşmede gösterilmeyen bir nedenle de olsa feshin haklı bir gerekçeye dayanması ve kanunen korunmaya değer haklı bir nedeninin gösterilmesi gerekir.
Sözleşmenin feshe ilişkin 9/c hükmü ile birlikte konu ele alındığında, sözleşmede bazı fesih nedenlerinin ayrıca belirtildiği, 9.2.b maddesinde ise fesih nedenlerinin bunlarla sınırlı olmadığı, başka bir gerekçe ile de fesih yoluna gidilebileceğinin bazı koşullar getirilerek kararlaştırıldığı görülmektedir. Bu itibarla anılan 9/b madde hükmünde ilgili tarafa keyfi fesih hakkının tanındığını kabule imkân bulunmamaktadır.
O halde, diğer durumlarda olduğu gibi somut olayda da davalının, fesih için fesih ihbarının yapıldığı tarihte doğmuş olmak kaydıyla bir sebep göstermesi ve tazminatla sorumlu olmaması için de bu sebebin haklı olması gerekmektedir.
Davalı vekili tarafından, müvekkili şirket adına sözleşmeyi yapan kişi ile davalı şirketin işbirliği içinde olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki güven ilişkisinin zedelendiği ve sözleşmenin buna bağlı olarak feshedildiği yönünde, yargılama aşamasında ileri sürdüğü fesih nedenleri hakkında, herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Bu durumda mahkemece, yargılama aşamasında davalı tarafından fesih ihtarında belirtilmeyen ancak yargılama aşamasında usulüne uygun olarak ileri sürülen fesih nedenini kanıtlayıcı delillerin ibraz ettirilmesi, davalının fesih ihtarı ve sonradan ileri sürdüğü fesih nedeni ve taraflar arasındaki sözleşme maddeleri kapsamı da birlikte değerlendirilerek, öncelikle davalı tarafından sözleşmenin feshinin haklı olup olmadığı, haklı ise tazminat talepleriyle ilgili şartların oluşup oluşmadığı üzerinde durulması, gerektiğinde uzman bilirkişi kurulundan açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak oluşacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeye ve eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.