4. Ceza Dairesi 2020/19607 E. , 2020/18875 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 125/3-a, 125/4 (ikişer kez), 62 (üç kez), 43/2, 106/1 ve 52. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay 17 gün hapis, 11 ay 20 gün hapis ve 500,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezalarının anılan Kanun"un 51/3. maddesi gereğince ertelenmesine ve hakkında daha önce verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğundan bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına dair Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/02/2018 tarihli ve 2017/65 esas, 2018/84 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 10/06/2020 gün ve 2020/50246 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre;
Dosya kapsamına göre, Edirne 2. Asliye Mahkemesince, adı geçen sanığın adlî sicil kaydında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunduğu gerekçesi ile hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19/02/2008 tarihli ve 2006/6 MD-346 esas, 2008/25 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar yönünden 5271 sayılı Kanun"un 231/6-c maddesinde yer alan koşulun aranmayacağı cihetle, sanığın üzerine atılı hakaret ve tehdit suçlarının, zarar doğurmaya elverişli bulunmadığı ve bu suçların işlenmesiyle somut bir zararın da oluşmayacağı, ayrıca sanığın suç tarihi itibarıyla adli sicil kaydında herhangi bir sabıkasının bulunmadığının ve 10/07/2017 tarihli celsede hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını talep ettiğinin anlaşılması karşısında, mahkemesince sanığın kişilik özellikleri değerlendirmeye tabi tutularak ve tekrar suç işlemeyeceği konusunda kanaat oluşması halinde hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesi hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi gerekirken, dosya içeriğine uygun olmayan gerekçeyle sanık hakkında yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
- Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
- Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz etmemesi,
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin objektif koşulların gerçekleşmiş olmasına karşın bu koşulların oluşmadığından bahisle bu kurumun uygulanmamasına ilişkin hukuka aykırılıkların, hâkimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle bu hususların kanun yararına bozma konusu yapılabileceği yönünde de bir kuşku bulunmamaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın, suç tarihi itibariyle adli sicil kaydı bulunmayıp sabıkasındaki ilamın suç tarihinden sonra kesinleştiği, hakaret ve tehdit suçlarının da somut zarar suçu olmadığı ve 10/07/2017 tarihli oturumdaki beyanında, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif şartlarının oluşması karşısında, mahkemece subjektif şart da değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, “sanık hakkında hagb kararı verilmiş olduğundan sanık lehine CMK"nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına” şeklindeki gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Sanık ... hakkında, hakaret ve tehdit suçlarına ilişkin Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/02/2018 tarihli ve 2017/65 esas, 2018/84 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- CMK"nın 309. maddesinin 4-b maddesi gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 08/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.