10. Hukuk Dairesi 2018/171 E. , 2018/6469 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, sigorta primine esas kazancın tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İnceleme konusu davada; davacı, 12.06.2006-05.09.2008 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilen çalışma süreleri yönünden 1.030,00 TL net ücretle çalıştığının tespitini istemiş, mahkemece verilen kararlar Dairemizce iki kez bozulmuştur. Dairemizin 21.04.2016 tarihli, 2016/352 Esas 2016/6299 Karar sayılı ikinci Bozma ilamında; "... hizmet akdinin işçilik alacaklarına dair kararın kesinleşmesinden önce sona ermiş olması karşısında yapılan ödemeler çalışmanın geçtiği son ayın prime esas kazancında gözetilmesi gerektiğinden, mahkemece, davalı işveren nezdinde geçen son ay prime esas kazanç tutarı yönünden verilen karar isabetli ise de, çalışmanın geçtiği son ay haricindeki prime esas kazanç tutarları yönünden, bozma ilamımızda açıklanan ispat kuralları çerçevesinde ve yazılı belgeler kapsamında araştırma ve yöntemince irdeleme yapılmadığı" belirtilerek, karar bozulmuştur.
İkinci bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda da; "davanın kısmen kabulüne, davacının 01.12.2007-30.04.2008 döneminde aylık 950,00 TL net ücretle, 01.05.2008-05.09.2008 döneminde de aylık 1.030,00 TL net ücretle hizmet akti ile çalıştığının tespitine,yargı kararı ile hak kazanılan ücret niteliğindeki kazançların primlerinin sigortalı payının infaz sırasında sigortalıya yapılan ödemeden düşülmesi ve ödemenin yapıldığı ayın prime esas kazanç miktarına dahil edilmesi gerektiğinin tespitine" karar verilmiştir.
Ancak, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ise de bozma ilamı gerekleri yerine getirilmemiştir;
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesi uyarınca davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesidir.
Bu kapsamda hizmet tespitine yönelik davalarda davacı işçinin çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliği dikkate alınarak, ücretinin ve davalı Sosyal Güvenlik Kurumu’na (Devredilen SSK) davalı işveren tarafından ödenen ve ödenmesi gereken primlerin miktarının belirlenebilmesi amacıyla, prime esas kazancın tespitinde, gerçek ücretin esas alınması koşuldur.
Gerçek ücret; sigortalının kıdemi, yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre ödenmesi gereken ücrettir. Hizmet akdinin tarafları görünüşte bir ücret belirlemiş olabilirler, ancak bu ücret tarafların aralarında kararlaştırdıkları gerçek ücret olmayabilir. Uygulamada bazen taraflar arasında kararlaştırılmış olan gerçek ücret (örneğin SSK primlerini daha az ödemek amacıyla) bordroya yansıtılmamakta, daha düşük (örneğin asgari ücret) gösterilmektedir. Bu gibi durumlarda yargıç tarafından gerçek ücretin saptanması yoluna gidilmelidir (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, 2. Bası, Beta Yayınları, Sy:287).
Davanın niteliği gereği, çalışma olgusunun her türlü delille ispatlanabilmesine karşılık ücretin ispatında bu denli bir serbestlik söz konusu değildir. Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/21-409 E., 2005/413 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 288. (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. maddesi) maddesindeki yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Ücret miktarı HMK’nun Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle HUMK 288.(6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. maddesi) maddesinde belirtilen sınırları aşıyorsa, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe haiz olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, işçinin imzasının bulunduğu aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları gibi delillerle sigortalının imzasını taşıyan ücret bordroları veya hizmet sözleşmesinde yazılı olan ücretin gerçek olmadığı kanıtlanabilir. Ücretin mevcut delillerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi mümkün bulunmayan kimi durumlarda, yapılan iş, hizmet süresi ve diğer belirleyici özellikler belirtilmek suretiyle ilgili meslek örgütlerinden sorulmak suretiyle de belirlenebilir. Meslek örgütlerince bildirilen ücret miktarları tarafları ve mahkemeyi bağlayıcı nitelikte olmayıp, diğer bilgi ve belgelerle de desteklenmeleri gerekir.
Yazılı delille ispat sınırın altında kalan miktar için yine HMK’nun Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrası delaletiyle HUMK’nun 289. maddesi gereğince tanık dinletilebilir. Tespiti istenen miktar sınırı aşıyor olsa bile varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinletilmesi mümkündür.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde çalışmanın geçtiği son ay haricindeki prime esas kazanç tutarlarının tespiti yönünden, işçilik alacakları dosyası ve tanık beyanlarından hareketle sonuca gidilmiş ise de, yukarıdaki esaslar dahilinde deliller celp edilip, değerlendirildikten sonra, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırmaya dayalı, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı şirkete iadesine, 05.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.