8. Hukuk Dairesi 2010/2785 E. , 2010/5686 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı
...ile ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 30.10.2009 gün ve 95/163 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, evlilik birliği içinde davalı adına 11.12.2001 tarihinde satın alınan iki katlı bahçeli kargir bina vasfındaki 146 ada 94 parselin alımında vekil edeninin de katkıda bulunduğunu açıklayarak 30.000 TL katkı alacağının yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının çalışmadığını, kazancının olmadığını, müşterek çocuğun sürekli bakıma muhtaç olması sebebiyle davacının onunla ilgilendiğini, belirli dönemlerde elde ettiği gelirlerini kendine harcadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 12.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 27.09.1980 tarihinde evlenmiş, 01.09.2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 15.09.2008 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. TMK.nun 179. maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. Başka mal rejimi seçilmediğinden; taraflar arasında evlilik tarihinden 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM.nin 170. m.), 1.1.2002 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 01.09.2006 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK. 202. ve 4722 s.Yürürlük K.m.10/1.m).
Dava konusu iki katlı bahçeli kargir bina vasfındaki 146 ada 94 parsel 11.12.2001 tarihinde edinilmiş ve erkek adına tescil edilmiştir. Dava dilekçesi ve dosya kapsamına göre dava, 743 sayılı TKM. nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde evlilik birliği içinde edinilen taşınmaza katkı nedeniyle açılan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.
Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre her ne kadar davacı, babasından kendisine intikal eden taşınmaz, traktör ile ziynet eşyalarının satışından elde ettiği gelirle katkıda bulunduğunu iddia etmiş ise de bu iddiasını herhangi bir belge veya delille ispatlayamamıştır. Bu nedenle mahkemece hesaplamada dikkate alınmamış olmaları yerindedir. Diğer yandan mahkemece, 12.03.2009 tarihli teknik bilirkişi ve 08.09.2009 havale tarihli hukukçu bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, raporlar hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dinlenen tanık beyanları ve alınan yazı cevaplarına göre davacının sürekli olmamakla birlikte yılda 6 ay yevmiyecilik yaparak, davalının ise köy kahvesi işletip sonrasında da tarlada ve fırında çalışarak gelir elde ettikleri anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmazı davalının tek başına alma imkanı bulunmadığına, ayrıca bir katkı kaynağı ispat edilemediğine ve davacının da çalışarak gelir elde ettiği belirlendiğine göre alımda davacının katkısının bulunduğunda duraksamamak gerekir. Ayrıca katkı hesaplanırken eşlerin gelirleri ile orantılı olarak katkıda bulundukları kabul edilmeli ve yapılacak hesaplamada fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi de gözetilmelidir. Mahkemenin hükme esas aldığı teknik bilirkişi raporunda taşınmazın sürüm değeri belirlenmiş ise de belirlenen değerin dava tarihine mi yoksa keşif tarihine göre mi belirlenen değer olduğu yazılı değildir. Diğer taraftan hukukçu bilirkişi raporunda konu ile ilgili yerinde açıklamalardan sonra davacının yılda altı ay, erkeğin ise sürekli çalıştığı, gelirler eşit olsa bile katkısının %25 olarak kabul edildikten sonra ayrıca davalının esnaf olup iyi gelir elde ettiği gerekçe yapılarak davacının katkısının %15 olarak usul ve kanuna aykırı şekilde belirlenmesi, belirleme yapılırken tarafların tasarruf edebilecekleri gelirlerin birbirine oranlanması gerekirken salt elde edebilecekleri gelirlerin birbirine oranlanması ve erkeğin evi geçindirme yükümlülüğünün de gözetilmemiş olması sebebiyle doğru olmamıştır.
Tüm bu açıklamalar, toplanan deliller ve dosya kapsamına göre mahkemece, tarafların çalışarak elde ettikleri gelirleri net belirlenememiş olmakla birlikte, kadının çalışmasının sadece yılda 6 ay yevmiyeli işte, erkeğin çalışmasının ise köy kahvehanesi işletmek daha sonra tarla ve fırında çalışmak şeklinde olduğu, bu durumda fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi de gözetilerek elde edebilecekleri gelirlerinin oranının bire dört olarak dikkate alınmasının dosya kapsamına uygun bulunduğunun kabul edilmesi, bu gelirlerden her birinin sosyal statüleri, konumları ve mesleki kariyerleri gözetilerek yapabilecekleri kişisel masraflarının düşülmesi, ayrıca davalının 743 sayılı TKM.nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü de gözetilerek tarafların her birinin bu durum karşısında yapabilecekleri tasarruf miktarlarının ayrı ayrı saptanması, tarafların toplam tasarruf miktarı içerisindeki katkı oranlarının bu şekilde belirlenmesi, bu katkı oranının konusunda uzman teknik bilirkişi aracılığı ile dava tarihi itibarıyla belirlenecek dava konusu taşınmazın sürüm değeri ile çarpılması sonucu davacının katkı payı alacağının hesaplanması, gerekirse bu konuda hukukçu bilirkişiden tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, ondan sonra iddia ve savunma doğrultusunda toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenle taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve istekleri halinde 17,15 TL peşin harcın temyiz eden davacıya, 162,00 TL peşin harcın da davalıya iadelerine 29.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.