Ceza Genel Kurulu 2015/358 E. , 2016/309 K.
"İçtihat Metni"Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanık ..."ın 5237 sayılı TCK’nun 267/4. maddesi delaletiyle 109/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.03.2012 gün ve 208-221 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 08.07.2014 gün ve 13767-9287 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 12.03.1990 gün ve 1990/8-3-70, 09.10.2007 gün ve 2007/11-44-200 sayılı kararlarında vurgulandığı gibi, bir olayın açıklanması sırasında başka bir hadiseden söz edilmesinin, o hadise hakkında da dava açıldığını göstermeyeceği ve dava konusu yapılan eylemin açıklıkla ve bağımsız olarak gösterilmesi gerektiği, buna karşılık sanık hakkında düzenlenen iddianamede suçun "Başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suretiyle iftira" olarak gösterildiği, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan usulüne uygun açılmış bir davanın bulunmadığı ve bu eksikliğin ancak kamu davası açılmak suretiyle giderilebileceği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurularak CMK"nın 225. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 18.12.2014 gün ve 629-687 sayı ile;
"Sanık ..., 22.04.2009 tarihinde işlediği iddia olunan silahla tehdit suçu nedeniyle gözaltına alınmış, bu suç nedeniyle ifadesi alınırken adını ... olarak belirtmiş ve onun kimliği ile ifade vermiştir. Bu suç nedeniyle yapılan soruşturma sonunda ... hakkında Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış ve ... hakkında bu suç nedeniyle 07.04.2010 tarihinde ifadesinin alınması amacıyla yakalama müzekkeresi çıkarılmış, bu müzekkereye istinaden 18.05.2010 tarihinde yakalanan ..., ertesi gün yani 19.05.2010 tarihinde mahkemesine ifade vermiş ve serbest bırakılmıştır.
..., kendi kimliğini kullanan kişinin uzaktan akrabası olan ... olduğunu tespit etmesi üzerine şikayette bulunmuş ve bu davalar açılmıştır. Mahkememizin sanık hakkında iftira suçundan cezalandırılmasına ilişkin önceki kararı kesinleşmiştir.
Mağdur ..., sanığın iftirası nedeniyle tehdit suçundan açılan dava sırasında hakkında çıkarılan yakalama müzekkeresi nedeniyle yakalanmış ve özgürlüğü tahdit edilerek mahkemeye çıkarılmıştır. Bu nedenle sanığın eylemi ayrıca TCK"nun 267/4. maddesi yollamasıyla TCK"nun 109/1. maddesinde belirtilen "Kişiyi Hürriyetten Yoksun Bırakma" suçunu oluşturmaktadır.
Mahkememizin sanığın bu suçtan cezalandırılmasına ilişkin önceki kararı Yargıtay kararı ile bozulmuş ise de; sanık hakkında birleşen dosya ile açıkça hürriyeti tahdit suçundan da dava açıldığı ve dolayısıyla bu suçtan da hüküm kurulmasında yasaya aykırılık görülmediği" gerekçesiyle direnerek, önceki hüküm gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.04.2015 gün ve 43657 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında iftira suçundan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, inceleme kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında Asliye Ceza Mahkemesine hitaben düzenlenen 08.03.2011 tarihli iddianame ile iftira suçundan cezalandırılması için dava açıldığı, davanın Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2011/208 esas numarasına kaydedildiği, mahkemece 16.03.2011 tarihli tensiple sanık hakkında TCK"nun 267/4. maddesi uyarınca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dava açılıp açılmayacağı hususunun takdir ve ifası için dosyanın Cumhuriyet savcılığına gönderilmesine karar verildiği,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık hakkında düzenlenen 18.04.2011 gün ve 16678-6525 sayılı iddianamede; suç adının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, sevk maddesinin de buna uygun biçimde TCK’nun 109/1 ve 53. maddeleri olarak gösterilip, anlatım kısmında “...Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/771 esas sayılı dosyasının elden getirtilerek incelenmesinde; ... hakkında ifadesi için silahla tehdit suçundan 07.04.2010 tarih ve 2009/771 esas sayılı kararla yakalama çıkartıldığı, İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünün 19.05.2010 tarih ve 2010/8814 sayılı yazısında ..."ün 18.05.2014 günü yakalanarak aynı gün gönderildiğinin belirtildiği, 24. Asliye Ceza Mahkemesince 19.05.2010 tarih ve 2010/121 değişik iş sayı ile ifadesinin alınıp serbest bırakıldığı, duruşmanın 08.06.2011 gününe talik edildiği anlaşılmıştır.
Şüphelinin; müştekinin işlemediği bir suçtan dolayı onun kimlik bilgilerini vermesi üzerine, müşteki hakkında dava açılıp, gözaltına alınması nedeniyle, müştekiyi hürriyetinden yoksun kıldığı yukarıda belirtilen delillerden anlaşılmış olmakla,
Tahkikatın bütünlüğü açısından davanın 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/208 esas sayılı dosyasında birleştirilmek suretiyle yargılamasının yapılıp sevk maddeleri gereğince tecziyesine karar verilmesi” ifadelerine yer verildiği,
Bu davanın da Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2011/353 esas numarasına kaydedildiği ve 12.05.2011 tarihinde Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2011/208 esas sayılı dosyası ile birleştirildiği,
Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesince 2011/208 esas sayı ile yapılan yargılama sonucunda ise, sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve iftira suçlarından mahkûmiyetine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Belirtilen kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nun 225. maddesinde yer alan; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6/3-a maddesine göre de; "bir suç ile itham edilen herkesin kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek" hakkı bulunmaktadır. İsnadın sebebi yargılama konusu fiildir, mahiyeti ise hukuki vasıflandırılmasıdır. İsnat hem yargılamanın konusunu hem de sınırını teşkil etmektedir.
Anılan bu düzenlemeler uyarınca iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır.
Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında düzenlenen ilk iddianame ile iftira suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, yerel mahkemece suç duyurusunda bulunulması üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 18.04.2011 gün ve 16678-6525 sayılı iddianamesi ile bu kez kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nun 109/1. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı ve mahkemece her iki davanın birleştirilmesine karar verildiği anlaşıldığından, sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan açılmış bir kamu davası bulunduğu hususu tereddüte yer vermeyecek derecede açıktır.
Bu nedenle, sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyetine dair yerel mahkeme hükmünün, sanık hakkında belirtilen suçtan açılmış bir kamu davası bulunmadığı gerekçesiyle bozulmasına ilişkin Özel Daire kararı isabetsizdir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme nedenleri isabetli olduğundan, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.12.2014 gün ve 629-687 sayılı kararındaki direnme nedenlerinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.09.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.