Esas No: 1994/3
Karar No: 1994/4
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 1994/3 Esas 1994/4 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 1994/3 E. , 1994/4 K.- İDARI EYLEMDEN DOĞAN ZARARIN TAZMINI ISTEMIYLE AÇILAN DAVANIN IDARI YARGI YERINDE GÖRÜLMESININ GEREKTIĞI HK.
- UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10
"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
Davacı : Ö.Y. Davalı : D.S.İ. Genel Müdürlüğü OLAY: Davacı sahip olduğu Konya Ereğli, Kuskuncuk Köyü, Köyönü mevkii, 3 pafta, 1096 parselde kayıtlı taşınmazın doğusunda yer alan bakım ve onarımı zamanında yapılmayan sulama kanalından 3-4 yıl önceden bu yana sızan suların ekili mahsulüne zarar verdiğini, önceki yıllarda bu sebeple idare mahkemesinde açtığı davanın sonuçlandığını, idarenin bu duruma kayıtsız kaldığını, sulh hukuk mahkemesine yaptırdığı tespitte zararının % 40 oranında olduğunun belirlendiğini ileri sürerek, bu zararının idareden tahsil edilmesi istemiyle 19.1.1990 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır. Konya İdare Mahkemesi: 6.2.1991 gün ve E.90/74, K.91/88 sayıyla, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Temyiz edilen karar, Danıştay 10. Dairesinin 17.2.1993 gün ve E.1991/2526, K.1993/657 sayılı kararıyla ve davalı idarenin görev itirazı dikkate alınarak 2247 sayılı Yasa"nın 10. maddesi uyarınca işlem yapılmadan karar verildiği gerekçesiyle bozulmuş, bozma kararına uyan İdare Mahkemesi 28.9.1993 gün ve 617 sayıyla görevlilik kararı vererek, görev itirazına ilişkin dilekçeyle dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 19.1.1994 gün ve 2946 sayıyla olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış; Danıştay Başsavcılığının davanın çözümünün idare mahkemesinin görevine girdiği yolundaki 7.2.1994 gün ve 2 sayılı düşünce yazıları da alınarak dosyaya konulmuştur. İnceleme ve Gerekçe: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, Selçuk Tüzün"ün Başkanlığında, Şükrü Kaya Erol, Dr. Ekrem Serim, Nursel Aymakoğlu, Zafer Kantarcıoğlu, İrfan Erdinç ve Osman Şimşek"in katılmaları ile yaptığı 21.2.1994 günlü toplantıda, Raportör-Hâkim Ayten Anıl"ın raporu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının davanın adlî yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği; Danıştay Başsavcılığının da anlaşmazlığın idari yargı yerinin görevine girdiği yolundaki düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; toplantıya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yerine katılan Savcı İsmet Gökalp ile Danıştay Başsavcısı yerine katılan Savcı M. İlhan Dinç"in yazılı düşünceler doğrultusunda sözlü açıklamaları alındıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü. Davalı idare Uyuşmazlık Mahkemesine hitaben verdiği 24.11.1993 tarihli dilekçesinde: Davacının, Ereğli Sulh Hukuk Hakimliğinin 89/187 D. İş dosyasındaki 26.6.1989 tarihli tespit istemine ilişkin dilekçesinde su sızıntısının sebep olduğu zararın yanı sıra, kanaldan çıkarılan harfiyat toprağının tarlada bırakılması nedeniyle burada ekim yapılmadığından meydana gelen zararın da tespitini istediğini, 28.11.1990 tarihli bilirkişi raporunda su sızmasından ve toprak yığılmasından meydana gelen zararlar ayrı ayrı tespit edildiği halde mahkemenin her iki sebepten dolayı meydana gelen toplam zarara hükmettiğini, toprak yığılması sebebiyle tarlanın ekilememesi meselesinin kamulaştırmasız el atma niteliğinde bulunduğunu, bu nedenle idare mahkemesinin davada kısmen görevsiz olduğunu ileri sürmektedir. Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesince, 26.6.1989 tarihinde yaptırılan keşifte, bilirkişice kanaldan sızan suyun, kanal seviyesinden düşük ve sızıntı istikametinde meyili olan tarladaki mahsullerin çürümesine neden olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır. İdare Mahkemesince, 17.11.1990 tarihinde yapılan keşifte de dava konusu arazide taban suyu bulunmadığı, kanalın sızmaya sebep olan kısımlarının betonlanarak onarıldığı ve bu sebeple çıkan beton kırık ve molozlarının davacının tarlasına bırakıldığı, bunu da1300 m2 lik bir alanı kapladığı tespit edilmiştir. Dava dilekçesinde, yalnız kanaldan tarlaya sızan suların neden olduğu zararın tazmin edilmesinin istenilmiş olması ve mahkemelerin taleple bağlı bulunma zorunluluğu karşısında, olayda moloz yığınından dolayı uğranılan zarar hakkında bir karar verilmesi olanağı bulunmadığı gibi, dava dilekçesinde istek konusu olmayan bu konuda görevli yargı yerinin belirlenmesi yönünden de inceleme olanağı bulunmamaktadır. Esasa Gelince Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, 25.12.1953 gün ve 6200 sayılı Yasayla kurulmuş ve yer altı ve yer üstü sularının zararlarını önlemek ve bunlardan çeşitli yönlerden faydalanmayı sağlamakla görevli bir kamu kurumudur. Bu amaçla idari usul ve esaslara uygun plan ve projeleri uygulamak suretiyle baraj ve su tünelleri yapması bir idari eylemdir. Öğretide, uygulamada ve Uyuşmazlık Mahkemesinin yerleşmiş kararlarında da kabul edildiği gibi kamu hizmetini yürütmekle görevli kılınmış bir kamu kurumunun kendisini görevli kılan kamu yasalarında gösterilen hizmetlerden birinin yürütülmesi sırasında kişilere verdiği zararın tazmini isteğine ilişkin davada, kamu hizmetinin yöntemine uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, kamu yasasına uygun olarak işletilip işletilmediğinin ve hizmet kusuru ile zarara sebep olup olmadığının saptanmasının idari yargıya ait olduğu kabul edilmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının idari dava türlerinden olduğu belirtilmektedir. Nitekim 11.5.1959 gün ve 10202 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 58/17, 59/15 sayılı kararında da: Karayolları belediye ve benzeri kamu kuruluşlarının verdikleri kararlara uygun plan ve projelerine uymak suretiyle yol ve tesis yaptırmış olmaları, bunları kullanmaları veya bu tesis ve yollara bakmak yükümlülüklerinin kamu yasalarından doğan yükümlülükler olduğu ve bu yükümlülüklere aykırı davranma hallerinde idari kararlara dayanarak fiillerin hiç veya gereği gibi yapılmamasının sonucu uğranılan zararların tazmini isteklerinin de tam yargı davası niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. Maddesine dayalı başvurunun reddine karar verilmesi gerekmektedir. SONUÇ: Anlaşmazlığın niteliğine göre, davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğine, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.1.1994 gün ve 2946 sayılı başvurusunun reddine 21.2.1994 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.