14. Hukuk Dairesi 2015/8805 E. , 2016/2420 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06.01.2014 gününde verilen dilekçe ile mirasın hükmen reddi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.01.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı vekili, davacının muris ..."ın 07.10.2004 tarihinde vefat ettiğini, murisin terekesinin borca batık olduğunu ileri sürerek mirasın kayıtsız ve şartsız reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapuda muris adına kayıtlı taşınmazların 3083 sayılı Kanun kapsamında kaldığından haczedilmelerinin mümkün olmadığı, bu nedenle satışları yapılamayacağından alacağı karşılayacak bir malvarlığı niteliğinde bulunmadıkları, dolayısıyla borcu karşılayacak bir mevcudu olmayan murisin ödemeden aczinin açıkça anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, mirasın hükmen reddine ilişkindir. Ölümü tarihinde murisin ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Mirasçılar Türk Medeni Kanununun 610. maddesinde yazılı mirası kabul anlamına gelecek davranışlarda bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Terekeyi sahiplenmiş olan veya sahiplenme anlamına gelen işleri yapan mirasçıların, bundan sonra terekenin borca batık olduğunu ileri sürmeleri Türk Medeni Kanununun 2. maddesindeki dürüstlük kuralına aykırıdır. Hakkın açıkça kötüye kullanılmasını da hukuk düzeni korumaz.
Dosya içerisindeki tapu kayıtlarından mirası reddedilen davacıların murisi ..."ın 103 ada 2 , 105 ada 18 ve 128 ada 13 parsel sayılı taşınmazlarda elbirliği mülkiyetine konu hissesi bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece her ne kadar söz konusu taşınmazlarda 3083 sayılı Kanun şerhi mevcut olduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununun 13. maddesinde;
"Uygulama alanlarında Bakanlar Kurulu Kararının Resmi Gazete"de yayımı tarihinden itibaren, kamulaştırma, toplulaştırma, arazi değiştirilmesi ve dağıtım işlemlerinin tamamlanması veya tapuya tescili sonuçlandırılıncaya kadar, gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişilerine ait arazinin mülkiyet ve zilyetliğinin devir ve temlik edilemeyeceği; bu arazilerin ipotek ve satış vaadine konu olamayacağı, ancak, bu kısıtlama süresinin beş yılı aşamayacağı; sulama alanlarında toplulaştırma çalışmaları kısıtlama süresi içerisinde sonuçlandırılamadığı takdirde, toplulaştırma çalışmalarının sonuçlandırılması amacıyla kısıtlama süresinin en fazla beş yıla kadar daha uzatılabileceği,
Mahkemeler veya icra ve iflas daireleri tarafından bu araziler hakkında devir ve temliki gerektiren karar verilemeyeceği; mahkemelerce satış suretiyle miras ortaklığının giderilmesine karar verilemeyeceği"
Hükmü yer almakta iken, Anayasa Mahkemesinin 11.04.2012 tarihli kararıyla bu düzenlemenin "mahkemeler veya icra ve iflas daireleri tarafından bu araziler hakkında devir ve temliki gerektiren karar verilemeyeceği"ne ilişkin kısmı iptal edilmiş; 30.04.2014 tarihli ve 6537 sayılı Kanunun 9. maddesiyle de "Bu taşınmazlar hakkında mahkemelerce satış suretiyle miras ortaklığının giderilmesine karar verilemeyeceği"ne ilişkin cümlesi ilga edilmiştir.
Sonuç olarak, bu Kanunun 13. maddesi kapsamındaki uygulama alanlarında kalan ve işlemleri henüz tamamlanamayan arazilerin miras yoluyla intikali ve ortaklığının satış suretiyle giderilmesine ilişkin olarak herhangi bir kısıtlama bulunmadığından muris adına kayıtlı taşınmazların İİK"nın 121. maddesi gereğince yetki alınması halinde ortaklığın giderilmesi davasına konu edilmeleri mümkündür.
Diğer taraftan 118 ada 6 parsel, 117 ada 12 parsel ve 117 ada 8 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarından intikal nedeniyle mirasçılar adına annelerinin ölüm tarihinden sonra tescil edildikleri belirlenmiştir. Bu taşınmazların mirasçılara babalarından mı, yoksa mirasını reddettikleri annelerinden mi intikal ettiği anlaşılamamaktadır. Mahkemece muris ..."ın mirasçılık belgesi getirtilerek, adı geçen taşınmazların davacılara kimden intikal ettiği araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Dava konusu taşınmazlara 3083 sayılı Kanun gereğince konulan şerhle ilgili herhangi bir kısıtlama söz konusu olmadığı halde mahkemece eksik inceleme ile ve yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinden yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmaz üzere 29.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.