3. Hukuk Dairesi 2018/1683 E. , 2018/11313 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, miras bırakan ..."ın hayatta iken ... 10. Noterliği"nin 26/09/2003 tarih ve .... yevmiye no’lu düzenleme şeklinde vasiyetnamesi ile; gerek miras yoluyla intikal edecek ve gerekse hissedarı bulunduğu tüm gayrimenkulleri ile bilimum banka ve şubelerindeki namına açılmış mevduat hesaplarındaki tüm para, mücevher ve diğer kıymetli emtialarını, davacı .... Vakfı lehine vasiyet ettiğini ileri sürerek,müteveffa ... adına kayıtlı olduğu tespit edilen ülke çapındaki tüm gayrimenkullerin muris ... adına olan tapu kaydının iptali ile .... Vakfı adına tescilini, ülke çapında hizmet veren tüm bankaların genel müdürlüğü nezdinde yapılacak yazışma neticesinde, vasiyetçi müteveffa"nın nam ve hesabına açılmış olduğu tespit olunan her türlü mevduat hesaplarındaki paraların ve mücevherlerin tamamının bankaya başvuru tarihindeki son bakiye miktarı itibari ile davacı .... Vakfı"na ödenmesini, vasiyetnamenin bu şekilde tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davanın usulden reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi neticesinde Dairemizin 01.06.2016 tarih ve 2015/13745 E.-2016/8692 K. sayılı ilamı ile ‘’... öncelikle HMK md.118 vd. göz önünde bulundurularak usulüne uygun bir yazılı yargılama yapmak, ardından taraflara dava konusu vasiyetnamenin açılması davasının olup olmadığı konusunda bilgilerine başvurmak, gerekirse Sulh Hukuk Mahkemelerine müzekkere yazılarak böyle bir dava olup olmadığını araştırmak, şayet vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davanın varlığı tespit edilirse, davanın kesinleşmesini bekletici mesele yaparak, şayet vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davanın varlığı tespit edilmezse dava açılması için süre verilerek açılacak davanın bekletici mesele yapılarak sonuca göre karar vermek gerektiği...’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ise, Davanın kabulü ile, muris ... tarafından ... 10. Noterliği’nin 26/09/2003 gün ve .... yevmiye numarasıyla düzenlenen vasiyetin tenfizi ile, anılan vasiyetname ile davacıya bırakılan ... ili, ....ilçesi ,3. Bölge, .... Mah. ,314 Ada 29 Parsel sayılı taşınmazda mirasçı ... adına kayıtlı 503 m²’ lik hissenin bulunması halinde tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava;vasiyetnamenin tenfizi istemine ilişkindir.
Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, Baki/ Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, ... 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Yine,HMK"nın 297. maddesinde ise, mahkeme kararında taraflara yükletilen görev ve verilen hakların şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde açık olarak yazılması öngörülmüştür. Hüküm fıkrası, kararın esası olup, açık ve infazı mümkün olmalıdır. Şarta bağlı ve terditli olarak hüküm kurulamaz. Davanın açıldığı tarihteki duruma göre hüküm fıkrasında, asıl talep ile yardımcı talepler hakkında, şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde, açık olarak karar verilmelidir.
6100 sayılı HMK.nun 304.maddesine göre ise, “Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hâkim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir.”düzenlemesi yer almaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise,mahkemece,kurulan hükümde ‘’Davanın kabulü ile, muris ... tarafından ... 10. Noterliği’nin 26/09/2003 gün ve .... yevmiye numarasıyla düzenlenen vasiyetin tenfizi ile, anılan vasiyetname ile davacıya bırakılan ... ili, ....ilçesi ,3. Bölge, .... Mah. ,314 Ada 29 Parsel sayılı taşınmazda mirasçı ... adına kayıtlı 503 m²’ lik hissenin bulunması halinde tapusunun iptali ile davacı adına tesciline’’ denilmiş,ancak gerekçede ise,bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığı ifade edilmiş,bu şekli ile de gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşmuştur.Ne var ki,mahkemece bu çelişki 6100 sayılı HMK’nun
304. maddesi gereğince tashih şerhi verilerek giderilemeyecekken,yasa maddesine aykırı şekilde hükme tashih şerhi verilerek hükmün sonuna ‘’ilişkin talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına’’ ifadeleri eklenerek giderilmeye çalışılmış olmakla,bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,ikinci bentte açıklanan nedenle davacıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,12.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.