11. Hukuk Dairesi 2020/4381 E. , 2021/6443 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Burdur 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nce verilen 22.11.2018 tarih ve 2015/689 E- 2018/438 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-esastan kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 23.10.2019 tarih ve 2019/304 E- 2019/2021 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, Ankara 27. İcra Müdürlüğü"nün 2015/14277 esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi sebebiyle, 28/08/2015 tarihinde alacaklı vekilinin, davacı şirkette haciz ve muhafaza işlemi yaptığını, davacı şirket yetkilisi ...’in taahhütte bulunduğunu, 10.000 TL elden para ödediğini ve davaya konu çekleri borca karşılık olarak verdiğini, 14/10/2015 tarihinde ikinci kez haciz işlemi uygulandığını, 15/09/2015 tarihinde, davacı ...’in, alacaklı davalı şirket avukatının hesabına dosya borcuna karşılık 49.790 TL havale ettiğini, verilen 02/10/2015 tarih 7092316 nolu çekin de, 29 Ekim tarihli çek ile değiştirilerek vadesinin uzatıldığını, Ankara 2. İcra Mahkemesi"nin 2015/947 esas sayılı dosyası ile açılan takibin iptali davasında, mahkemece, davanın kabulüne, Ankara 27. İcra Müdürlüğü"nün 2015/14277 esas sayılı dosyasıyla davacılar Akdeniz Trafo ... Ltd. Şti. ile ... hakkında yürütülen icra takibinin iptaline karar verildiğini ileri sürerek, davacıların bu çeklerden dolayı davalı şirkete borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıların vermiş oldukları çeklerden dolayı borçlu olmadıklarının tespitini talep ettiklerini, davanın dayanağının ise Ankara 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin davacılar hakkındaki icra takibinin iptaline yönelik kararı olduğunu, icra mahkemesinin takip hukukuna ilişkin kararlarının kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğini, Ankara 2. İcra Mahkemesi kararının temyiz edildiğini, kararın kesinleşmediğini, çeklerin ödeme yapmak amacıyla, ihtirazı kayıtsız verildiğini, senede karşı senetle ispat kuralı gereği davacının borçlu olmadığını yazılı delillerle ispat etmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine ve davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, Ankara 27. İcra Müdürlüğü"nün 2015/14277 esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi sebebiyle, davacıların davalıya vermiş olduğu 4 adet çekten dolayı davacıların borçlu olmadıklarının tespitini talep ettikleri, söz konusu icra takibinin, Ankara 2. İcra Hukuk Mahkemesi"nin 2015/947 esas 2015/1181 karar sayılı dosyası ile iptaline karar verildiği, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi"nin 24/05/2016 tarih 2016/1342 esas 2016/14536 karar sayılı ilamı ile yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verildiği, mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda 2017/426 esas 2018/220 karar sayılı 07/03/2018 tarihli kararla, davanın reddine, takibin devamına karar verildiği ve kararın 02/05/2018 tarihinde kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine, tarafların şartları oluşmayan tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacıların, dava dilekçesinde, Ankara 27. İcra Müdürlüğü’nün 2015/14277 esas sayılı takip dosyasında taahhütte bulunarak dört adet çek verdikleri, daha sonra takip iptal edildiğinden çeklerin bedelsiz olduğu iddiasına dayandıkları, dava dilekçesinde ileri sürülmeyen hususlar istinafta ileri sürülemeyeceğinden, davacı vekilinin, takip konusu senetlerin haciz işlemi sırasında cebri icra tehdidi altında teminat olarak verildiği, senetlerdeki cironun muvazaalı olduğuna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf isteminin esastan reddine, davalı vekilinin, ilk derece mahkemesince menfi tespit davasının reddine karar verilmesine rağmen, tazminat taleplerinin de reddine karar verildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü, Burdur 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/72 D. İş sayılı dosyası ile davaya konu çeklerden biri olan 25/11/2015 tarihli 75.000.- TL bedelli çekten dolayı mahkemece ödeme yasağı tedbiri konulduğundan ve tedbir uygulandığından alacağına geç kavuşacak olan davalı yönünden İİK"nın 72/4. maddesindeki tazminat şartları oluştuğundan, mahkemece davalı lehine tazminata hükmedilmemesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine, 75.000.- TL alacağın % 20"si oranında hesaplanan 15.000.- TL tazminatın İİK"nın 72/4. maddesi uyarınca davacılardan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, aşağıda belirtilen husus dışında dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın aşağıdaki bent dışında usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacıların tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Bölge Adliye Mahkemesince davanın reddine karar verildiği halde, hüküm fıkrasının 3-c maddesinde “c-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin alınan 2.817,79 TL harçtan mahsubuyla fazla alınan 2.773,39 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,” karar verilmesi doğru değilse de, harç kamu düzenine ilişkin olduğundan bu hususun resen gözetilmesi gerekir. Kamu düzeni, aleyhe bozma yasağının istisnalarındandır. Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının harç yönünden bozulması gerekmekte ise de, bu bozma nedeni yeni bir yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm fıkrasının 3-c bendinin hükümden çıkartılarak yerine, “c-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin alınan 2.817,79 TL harçtan mahsubuyla fazla alınan 2.773,39 TL harcın davacıya iadesine,” sözcük ve rakamlarının yazılarak HMK"nın 370/2 maddesi gereğince kararın düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacıların tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bent uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 3 maddesinin “c-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin alınan 2.817,79 TL harçtan mahsubuyla fazla alınan 2.773,39 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,” bendinin hükümden çıkartılarak yerine “c-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin alınan 2.817,79 TL harçtan mahsubuyla fazla alınan 2.773,39 TL harcın davacıya iadesine,” sözcük ve rakamlarının yazılmak suretiyle kararın bu şekliyle HMK"nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 14,90 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 22/11/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.