13. Hukuk Dairesi 2016/23522 E. , 2019/975 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, 16.12.2004 tarihinde noterde imzaladıkları "Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve İnşaat Sözleşmesi" ile 560.000 USD bedel karşılığında villa satışı hususunda anlaştıklarını, satış bedelinin tamamınını ödediğini, sözleşmede teslim tarihi 15.12.2006 tarihi olarak kararlaştırılmasına rağmen inşaatın halen bitirilmediğini, satış bedelinin iadesi amacıyla gönderilen ihtarnamelere rağmen ödeme yapılmadığını, 560.000 USD"nin tahsili amacıyla ... 20. İcra Müdürlüğü’nün 2014/17298 esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin 560.000 USD asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağın %20’si üzerinden hesaplanan 160.944,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK.nun 294.maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.nun 297/2 maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK.nun 298/2 maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut olayda, mahkemece, kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında;“1-Davanının kabulü ile ... 20.İcra Müdürlüğünün 2014/17298 Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 560.000-USD asıl alacak ile bu asıl alacağın takip tarihi olan 16/07/2014 tarihinden itibaren değişen oranlar uygulanmak suretiyle devlet bankalarının USD cinsinden açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile, fiili ödeme tarihindeki TC Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden hesaplanarak TL karşılığı 6098 Sayılı TBK nun 100. Maddesinin uygulanması icra vekalet ücreti ve icra giderleri ile sınırlı olmak üzere iptaline, 2-Takibin bu miktarlar üzerine devamına, 3-İİK"nun 67/2 maddesine göre toplam alacağın %20 si olan 160.944-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm kurulmuş, gerekçeli kararda ise; taraflar arasında noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinin Tapu Kanunu 26. maddesi ve Türk Medeni Kanunun 706. maddesi, Borçlar Kanunun 213. maddesi gereğince düzenlenmediğinden geçersiz olduğu belirtilmiş, ardından ödenen satış bedelinin ihtarnameler ve icra takibi yolu ile geri istenmesinin sözleşmenin feshi iradesine yönelik olduğu kabul edilerek geçerli sözleşmelerde olduğu gibi sözleşmenin feshi nedeniyle davalıya ödenen 560.000 USD.nin davalıdan tahsiline karar verilmiş olmakla, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulduğu gibi, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında iki farklı gerekçeye yer verilerek de çelişki oluşturulmuştur. Hüküm bu haliyle infazda tereddüt uyandıracak nitelikte olup az yukarıda anılan yasa hükümlerine aykırıdır. Mahkemece, değinilen bu hususlar gözardı edilerek infazda tereddüt uyandıracak şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.