14. Hukuk Dairesi 2020/3664 E. , 2021/683 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.12.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 18.02.2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, paydaş olduğu 1102 parsel sayılı taşınmazın dava dışı paydaşları ... ve ...’in payını 18.12.2009 tarihinde satış yoluyla davalılara devrettiklerini, önalım hakkını kullanmak istediğini ileri sürerek, davalılara ait payın adına tescilini istemiştir.
Davalılar, taşınmazın fiilen paylaşıldığını, payına karşılık gelen yere ev ve köprü yaptığını, toprak döktüğünü, davacının sınır komşusu olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, fiili taksimin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiş ve karar Dairemizce onanmıştır.
Davalılar vekilinin karar düzeltme talebi üzerine Dairemizin 03.04.2014 tarihli, 2014/2404 Esas, 2014/4419 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme talebinin kabulü ile ‘’...Tarla niteliğinde 105099 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın tapu kaydından davacı ve davalılar dışında başka paydaşların bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalılar 08.02.2012 günlü dilekçede ileri sürdükleri eylemli paylaşım iddiasını kanıtlamak için keşif, bilirkişi incelemesi, tanık ve her türlü delile dayanmışlardır. Mahkemece paylaşım hususunda yapılan araştırma yeterli görülmemiştir. Mahallinde yapılan keşif sonucunda alınan bilirkişi raporundan ve ekli krokiden davacının veya ona teban yer kullanan bir kişinin bulunup bulunmadığı anlaşılamamaktadır.
Davalının fiili taksim yapıldığına ilişkin delilleri toplanarak özellikle zeminde davacının ve davalıların veya davalılara pay satan kişilerin kullandığı yer olup olmadığının belirlenmesi ve davacının taşınmazın belli bir yerini kullandığı ve önceki paydaş zamanında hak iddia etmediği yere karşılık gelen payın satılması üzerine önalım hakkını kullanıp kullanmadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken...’’ gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece 27.10.2014 tarihli kararı ile önceki kararında direnilmesine karar verilmiştir. Hükmün davalılar vekili tarafından temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 19.09.2018 tarihli 2017/14-1748 Esas, 2018/1329 Karar sayılı ilamı ile ‘’...Taşınmaz mahallinde 14.05.2012 günü yapılan keşif sonrası düzenlenen 23.05.2012 günlü fen bilirkişi raporunda tanık anlatımı ve yer göstermeleri sonucu (M) harfi ile işaretli bölümü davacının eşi ...’in, (N) harfi ile işaretli bölümü davalılar ... ve ...’ın kullandığı belirtilmiş ise dinlenen davalı tanıklarının bilirkişi raporunda ulaşılan bu sonucu destekler açıklayıcı beyanları bulunmadığı gözetildiğinde, bilirkişi raporunun mahkemeyi aydınlatacak, karar verme konusunda hâkime tam kanaat verecek nitelikte bir rapor özelliği taşıdığından söz edilemez.
Hâl böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmek için, mahkemece mahallinde davalının tüm tanıklarının katılımı ile yeniden keşif yapılmalı; yapılacak keşif sırasında ilk keşifte dinlenen tanıkların yanında davalının dinlenmesini talep ettiği diğer tanıklar da dinlenerek davacı ve davalıların taşınmazda kullandıkları bölüm bulunup bulunmadığı somut ve maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasındaki çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeli, taşınmazda varolan fiili taksime ilişkin mahkeme gözlemi keşif tutanağına yansıtılıp, harita mühendisi bilirkişiden keşfi izlemeye ve tanık beyanlarını denetlemeye elverişli kroki ve rapor alınarak, tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, açıklanan bu hususlar göz ardı edilerek, eksik inceleme ve hüküm kurmaya elverişsiz ve denetime de açık olmayan, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi doğru değildir.
O hâlde, yerel mahkemece Özel Dairenin bozmada gösterdiği gerekçe yanında yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ile bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır...’’ gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu kararına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Somut olayda; mahkemece yapılan tahkikat ile keşifte dinlenen tanık beyanlarından davacı ...’in taşınmazda eylemli olarak kullandığı bir yer olduğu şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmemiştir. Bu durumda taşınmazda fiili taksimin varlığından söz edilemez. Mahkemece, önalım talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.02.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Temyiz denetimi yapılan karar usul ve kanuna uygun bulunmakla onanması gerektiği kanaatiyle aksi yönde oluşan sayın çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.