1. Hukuk Dairesi 2014/22708 E. , 2017/3150 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı; mirasbırakan babası ...’ın 1/2 oranında maliki olduğu 160 parsel sayılı taşınmazdaki payını kendisinden mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak davalıya temlik ettiğini, mirasbırakanın kendisini evlat edindiğini ancak eşinin ölümünden sonra kardeşlerinin de etkisiyle kendisine karşı tavır takınıp, evlatlık kararının iptali için dava açtığını, davalının,mirasbırakanın yeğeninin yakın arkadaşı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı; iddianın yazılı belge ile ispatı gerektiğini, taşınmazı satın alabilecek ekonomik gücünün bulunduğunu, iyi niyetli olup taraflarla yakınlık ve akrabalık ilişkisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından davalıya yapılan temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın kayden ½ oranında paydaş olduğu bahçeli ev vasıflı taşınmazdaki payını 3.5.2001 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği, mirasbırakanın eşiyle birlikte davacı ...’ı 15.06.1988 tarihinde evlat edindiği, evlatlık kararının iptali için açtığı davanın evlatlık Hakan yönünden görevsizlik, Hakan’ın anne ve babası yönünden ise feragat nedeniyle retle sonuçlandığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır.
Somut olaya gelince, her ne kadar mirasbırakan ile evlat edindiği davacı arasında sorun var ise de mirasbırakanın dava konusu edilen taşınmazlardan başlıca ... köyünde 102, 115, 138, 2501, 441 ve 444 parsel olmak üzere 6 adet taşınmazlarda da pay sahibi bulunduğu gözetildiğinde ve davalıya temlik edilen pay kalan taşınmaz payları ile karşılaştırıldığında murisin gerçek iradesinin mirastan mal kaçırma amacına yönelik olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca,davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.