1. Hukuk Dairesi 2014/22091 E. , 2017/3145 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Davacı, 41 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davalı tarafından inşa edilen yapıların bulunduğunu ileri sürerek, davalının haksız el atmasının önlenmesine ve yapıların yıkımına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmaz üstündeki yapıların kadastrodan 30 yıl önce iyi niyetle yaptığını, yapıları inşa ederken davacının gördüğünü ve bir itirazda bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu yapıların davalı tarafından yapıldığı, tapunun beyanlar hanesine de bu durumun şerh düşülmek suretiyle kayıt ettirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 41 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında ...’ın malik olduğu, beyanlar hanesinde ise ... adına ahır ve odunluğun kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında vurgulandığı üzere, Eşya Hukukunda, muhdesatdan, bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır. (Türk Medeni Kanunun m:722, 724, 729).
Muhdesatın, mütemmim cüz niteliğinde olduğunu, başka bir deyişle geçici ve taşınabilir olmaması ve taşınmaza sıkı sıkıya bağlı bulunması gerektiğini söylemek de yanlış olmaz.
Hemen belirtilmelidir ki, Türk Medeni Kanununun 1012. keza, "Mülkiyet Hakkının Tescili" başlıklı 22.07.2013 tarihli ve 2013/5150 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Tapu Sicil Tüzüğü"nün 52 ila 56. (18.05.1994 tarihli ve 94/5623 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Tapu Sicil Tüzüğü"nün 60 ila 64.) maddelerinde düzenlenen “beyanlar” gerek tescillerden, gerekse şerhlerden farklıdır. Kütüğün beyanlar hanesine işlenen kayıt, kural olarak ne bir ayni hak ihdas eder ne de şahsi bir hakkı güçlendirmeye yarar. Beyanların fonksiyonu, gayrimenkulle ilgili bazı fiili veya hukuki durumlara ya da zaten mevcut bulunan bazı haklara aleniyet sağlamaktan ibarettir.
Yukarıda belirtilen ilke uyarınca, 3402 sayılı Yasanın 19/2 ve mülga 766 sayılı Tapulama Kanununun 40.maddelerinde yer verilen muhdesatın beyanlar hanesinde gösterilmesi hususu da kişiye herhangi bir hak vermez. Sadece madde gerekçelerinde de açıkça vurgulandığı üzere eylemli (fiili) durumun belirtilmesi demek olup, muhdesat sahibi yararına sürekli ve ayni bir hak meydana getirmez.
Somut olaya gelince; davacının, ... Kadastro Mahkemesi’nin 2009/208 E, 2010/178 K, sayılı dosya üzerinden açtığı kadastro tespitine itiraz davası sonunda, kendisine ait 41 parsel sayılı taşınmazın 48,11 m² miktarındaki taşınmazın kök murisi ... adına tapuya tesciline karar verildiği, 41 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan ahır ve odunluğun da davalı ...’e ait olduğu şerhinin düşülmesine karar verildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin taktirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.