22. Hukuk Dairesi 2015/35515 E. , 2018/19299 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının asıl işveren ...’na ait ... içme suyu arıtma tesisinde bekçi olarak 11.01.2010 tarihinde işe başladığını, aralıksız olarak 31.12.2012 tarihine kadar resmi kayıtlarda belirtilen ücretler ile çalıştığını, davacının hizmetlerinin asıl işveren olan davalı kurumdan sırasıyla ihale alan alt işverenler tarafından sigortaya bildirildiğini, işe girdiği tarihten 01.04.2011 tarihine kadar 1 hafta 8 saat,1 hafta 16 saat çalıştığını, bu tarihten sonra ise 2 gün dinlenerek 24 saat çalıştığını, fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini, hafta tatili ve genel tatil günlerinde çalışıldığını, 31.12.2012 tarihinde taşeron şirketin ihale süresi sonunda işten çıkarıldığını öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, hafta tatili ve yıllık ücretli izin alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ... vekili, davacının ... Belediye’sinin işçisi olmadığını, davacının 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre yapılan ... Barajı Arıtma Tesisi’nde çalıştırılmak üzere hizmet alımı ihaleleri alan firmalarda çalıştığını, belediye ile ihaleyi alan şirketler arasında asıl-alt işverenlik durumunun söz konusu olmadığını, davacının iddia edildiği gibi alacakları mevcut ise bu alacaklar açısından belediyenin sorumluluğunun bulunmadığını, iş akdinin Akın Kayhan’ın ihale ile aldığı hizmet alım işinin 31.12.2012 tarihinde süresinin bitmesi nedeni ile son bulduğunu, nöbet defteri fotokopisi adı altında beyan edilen delili kabul etmediklerini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının davalı işyerinde 01.07.2010-31.12.2012 tarihleri arasında toplam 2 yıl 5 ay 18 gün süreyle asgari ücretle bekçi olarak çalıştığı, iş akdinin davalı işverence sonlandırıldığı, davalı işverence feshin geçerli bir sebebe dayanılarak yapıldığının ispatlanamadığı, böylece davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, 2010 yılı Temmuz-Aralık ayları arası, 2011 yılı Ocak-Aralık ayları arası, 2012 yılı Ocak-Aralık ayları arası davacının çalışma günlerini gösterir imzasız puantaj kayıtlarının bulunduğu ve tüm günlerde çalışmalarının kayıt altına alındığı, ilgili kayıtlar ve nöbet defterine göre davacının sadece 14.09.2012-31.12.2012 tarihleri arasındaki dönem için fazla çalışmasının olduğu, yine puantaj kayıtları ve nöbet defterine göre davacının 7 günlük zaman dilimi içerisinde 24 saatten fazla dinlenme hakkı verilmeyen toplam 10 gün için hafta tatili ücret alacağı olduğu, yıllık izinlerini kullandığını gösterir yıllık ücretli izin defteri bulunmadığından davacının toplam 28 gün için yıllık izin alacağına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davacı ve davalı vekilleri temyiz etmişlerdir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle temyiz nedenlerine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2-Taraflar arasında davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece, 2010 yılı Temmuz-Aralık ayları arası, 2011 yılı Ocak-Aralık ayları arası, 2012 yılı Ocak-Aralık ayları arası davacının çalışma günlerini gösterir imzasız puantaj kayıtlarının bulunduğu ve tüm günlerde çalışmalarının kayıt altına alındığı, ilgili kayıtlar ve nöbet defterine göre davacının sadece 14.09.2012-31.12.2012 tarihleri arasındaki dönem için fazla çalışmasının olduğu kabul edilmiştir. Ne var ki, mahkemece varılan sonuç dosya içeriği ile örtüşmemektedir.
Mahkemece hükme esas alına nöbet defterleri 2010 Temmuz-Aralık, 2011 Ocak-Mart, 2012 Haziran -Aralık arası zamanı kapsamakta olup nöbet defterlerinde her ne kadar 8.00-16.00, 16.00-24.00, 24.00-8.00 şeklinde birbirini takip eden vardiyalar bulunmakta ise de, imza tarihlerine bakıldığında 3 vardiya saati için aynı gün imza atılmadığı, defterde yazılı vardiya saatlerine itibar edilemeyeceği defterin sadece çalışılan günler bakımından dikkate alınabileceği sonucuna varılmaktadır.
Buna göre, davacının iddiası, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davacının 01.04.2011 tarihine kadar bir hafta 8 saat, 1 hafta 16 saat ; bu tarihten sonra ise 24 saat çalşıp 48 saat dinlenme esasına göre çalıştığının kabul edilmesi dosya içeriğine uygun düşecektir. Buna göre davacının, dosyada aldırılan ikinci ek rapor ile % 30 takdiri indirim sonrası belirlenen 5.077,77 TL fazla çalışma ücreti alacağı olduğu kabul edilmelidir. Fazla çalışma ücret alacağı yönünden mahkemece ikinci ek rapor yerine, önceki raporlara itibar edilerek gerekçe oluşturulması isabetli bulunmamıştır.
3-Taraflar arasında hafta tatili ve fazla çalışma ücreti alacakları yönünden davacı tarafından verilen talep arttırım dilekçelerine itibar edilip edilemeyeceği diğer bir uyuşmazlık konusudur.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
6100 sayılı Kanunun 107. maddesinin 2. fıkrasına göre, "" Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.""
Hükümet tasarısında yer almayan bu madde, ... Adalet Komisyonu tarafından, esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi üzerinde durularak ihdas edilmiş ve nihayetinde kanunlaşmıştır.
HMK’nun 107. maddesinin gerekçesine göre ise, alacak belirli hale geldiğinde artırım, sadece bir kez yapılabilir. İkinci kez artırım yapılmak istenirse, iddianın genişletilmesi yasağı ile karşı karşıya kalınır.
Fazla çalışma ve hafta tatili ücret alacakları yönünden dava, 6100 sayılı Yasa döneminde ve belirsiz alacak davası olarak açılmış ve belirsiz alacak davası olarak görülmüştür.
Mahkemece, kıdem ve ihbar tazminatları yönünden dava türünün değiştirilmesine yönelik verilen 05.02.2015 tarihli ıslah dilekçesi nedeniyle 11.05.2015 ve 26.06.2015 tarihli talep arttırım dilekçelerine değer verilmediği anlaşılmış ise de; yapılan değerlendirme hatalı olmuştur.
Davacı 05.02.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile kıdem ve ihbar tazminatları yönünden davanın türünü kısmi dava olarak değiştirmiş, 11.05.2015 tarihli talep arttırım dilekçesi ile ilk ek rapor doğrultusunda 677,16 TL fazla çalışma ve 398,20 TL hafta tatili ücret alacağı yönünden miktar arttırımı yaparak tamamlama harcı yatırmış ve aynı tarihte ek rapora fazla çalışma yönünden de itirazda bulunmuştur. Fazla çalışma yönünden Mahkemece aldırılan ikinci ek rapor doğrultusunda bu kez 26.06.2015 tarihli talep arttırım dilekçesi ile 5.077,77 TL fazla çalışma ücreti alacağı talep etmiş, arttırdığı miktar kadar da tamamlama harcını yatırmıştır.
Fazla mesai ve ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının belirsiz alacak davasına konu edilebilecek nitelikte alacak oldukları ve davacı vekili tarafından belirsiz alacak davası açılarak talepte bulunulduğu anlaşılmakla; belirsiz alacak davasında, davanın açılması ile alacağın tamamına ilişkin zamanaşımı süresi kesildiğinden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107/2 maddesi gereğince talebin arttırılması ıslah niteliğinde değildir.
Dairemizin yerleşik hale gelen içtihatları ile vurgulandığı üzere; açılan bir davada, ıslah yapıldıktan sonra talep arttırım dilekçesi verilmesine ya da talep arttırım dilekçesi verildikten sonra ıslah dilekçesi sunulmasına hukuken bir engel bulunmamaktadır. Ancak davada ıslah ya da talep arttırım yapılabilmesi ancak bir kez mümkündür.
Bu açıklamalar ışığında, somut uyuşmazlıkta davacı talep ettiği bazı alacak kalemleri yönünden dava türünü değiştirmek için bir kez ıslah dilekçesi vermiş, belirsiz alacak davası olarak açtığı fazla çalışma ve hafta tatili ücreti alacağı için talebini arttırdıktan sonra fazla çalışma yönünden bir talep arttırım dilekçesi daha vermiştir.
Davacının 11.05.2015 tarihli ilk kez vermiş olduğu talep arttırım dilekçesine değer verilmesine hukuki bir engel bulunmamakta ise de 26.06.2015 tarihinde vermiş olduğu ikinci talep arttırım dilekçesi iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında kalmakta olup değer verilmesi mümkün değildir.
Şu halde; Mahkemece hafta tatili ücreti alacağı bakımından 11.05.2015 tarihli talep arttırım dilekçesi ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanan miktar kadar talep arttırılmış olduğundan mahkemece 398,20 TL olarak belirlenen hafta tatili ücret alacağının tamamı dava tarihinden itibaren işletilecek faiz ile hüküm altına alınmalıdır.
Fazla çalışma ücret alacağı yönünden ise; hüküm altına alınması gereken alacak miktarı 5.077,77 TL olmakla birlikte bu miktar kadar arttırım yapılan dilekçe, ikinci talep arttırım dilekçesi mahiyetinde olduğundan, hükmün gerekçesinde hak edilen alacak miktarının 5.077,77 TL olduğu belirtilmek suretiyle 11.05.2015 tarihli ilk talep arttırım dilekçesi ile talep edilen 677,16 TL fazla çalışma ücreti alacağı dava tarihinden itibaren işletilecek faiz ile hüküm altına alınmalıdır.
Mahkemece belirtilen bu hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20.09.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.