1. Hukuk Dairesi 2016/5099 E. , 2017/3061 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen gaiplik, tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, 5737 sayılı Yasanın 17.maddesine dayalı olarak açılan gaiplik ve tapu iptal-tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı, ... Vakfı’ndan icareli, ev vasıflı 3184 ada 4 parsel sayılı taşınmazın ... kızı ... adına ... oğlu ... "a ölünceye kadar bakmak şartı ile temlik edildiğini, taşınmaz mutasarrıfının ölü veya sağ olduğuna, ölü ise varislerinin kimlerden ibaret ve nerede olduklarına dair bir bilgi ve belgede bulunamadığından ... oğlu ... ve ... kızı Fatımatüz ... "nın gaip olduğunu, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca vakıf adına tescili gerektiğini ileri sürerek, ... oğlu ... ve ... kızı ... "nın gaipliğine ve taşınmaz üzerindeki haciz şerhinin ve mevcut tapu kaydının iptali ile ... Vakfı adına tesciline karar verilmesi istemiyle hasımsız olarak eldeki davayı açmış, yargılama sırasında Hazine davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca aranan tescil koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, ... kızı Fatmatüz ... "nın gaipliğine ve davaya konu taşınmazın vakfı adına tesciline, taşınmaz üzerindeki haciz şerhinin kaldırılmasına ilişkin talep yönünden ise yasada taşınmaz üzerindeki takyidatların kaldırılmasına ilişkin bir hüküm bulunmadığı ve lehine haciz konulanın davalı sıfatıyla davada yer almaması nedeni ile istemin reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; tapu iptal ve tescil davalarının kayıt maliklerine yöneltilmesinin zorunlu olduğu, kayıt malikinin kim olduğu belirlenemiyor ise, kayyım atanması ve kayyımın görev ve sorumluluklarıyla ilgili 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun hükümleri dikkate alındığında, ilgililerin hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla davanın kayyıma yöneltilmesinde zorunluluk bulunduğu açıktır.
Eldeki davanın hasımsız olarak açıldığı, anılan yasal düzenlemeler gözardı edilerek kayıt maliklerinin kayyımla temsili sağlanmaksızın işin esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.
Bilindiği gibi; kayyımın kayıt maliki yerine geçip onu temsil etme yetkisine haiz olduğu, onun aleyhine açılan davanın da görülebilir olduğu kuşkusuzdur. 3561 Sayılı Yasanın 2. maddesinin 1.fıkrası uyarınca “Bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder.” şeklindedir.
Hal böyle olunca, davadaki iddia ve isteğe göre kayıt malikine kayyım atanıp atanmadığının araştırılması, çekişme konusu taşınmaz malikinin kayyımla temsil edilmediğinin tespiti halinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 124. maddesi de dikkate alınarak; davacıya 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun uyarınca mahallin en büyük mal memurunun kayyım atanması için vesayet makamından talepte bulunmak üzere süre verilmesi, vesayet makamınca verilecek karar uyarınca atanan kayyım davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmesi ve işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirmeyle davanın görülebilirlik koşulu olan taraf teşkilinin sağlanmadan, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Kabule göre de; dava konusu taşınmazın ... oğlu ... ’a ölünceye kadar bakmak şartıyla .... adına kayıtlı olduğu, dayanak 13 Temmuz 314 tarihli tapu kaydında ... ve ... kızı ... ... ’ye ilişkin bilgilerin yer aldığı, davacı Vakıflar İdaresi’nin ... oğlu ... hakkında da gaiplik kararı verilmesini ve taşınmazdaki haciz şerhinin terkinini talep ettiği anlaşılmakla, kayıt malikinin mirasçı bırakmadan ölüp ölmediği gaip olup olmadığının açıklığa kavuşturulması açısından tapu tedavül belgelerinden yararlanılarak araştırma yapılması, ... oğlu ... ’ın 5737 sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca taşınmaz mutasarrıflığının ve gaip olup olmadığının tespiti, kimin lehine konulduğu belirtilmeyen 28.12.1948 tarihli haciz şerhinin tarihi nazara alındığınında kaldırılması gerektiği gözetilmeksizin karar verilmiş olması da doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.