4. Ceza Dairesi 2020/19380 E. , 2020/18556 K.
"İçtihat Metni"KARAR
Hakaret ve tehdit suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Ahlat Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 08/02/2019 tarihli ve 2018/702 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Bitlis Sulh Ceza Hâkimliğinin 30/07/2019 tarihli ve 2019/571 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya sureti incelendi.
İstem yazısında; “Dosya aslının, şüphelinin diğer eylemi nedeniyle açılan kamu davası sonucunda mahallinde derdest olduğu anlaşılmakla suret üzerinden yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, şüphelinin üzerine atılı bulunan hakaret ve tehdit suçlarını işlediğine dair delil yetersizliğinden dolayı kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiş ise de;
Olay yerinde bulunan ve gerek kolluk amirliğinde gerekse Cumhuriyet Başsavcılığında beyanları alınan tanıklardan ..."ın; " ..."ya "senin am... K..m" sinkaflı cümleyi kullandı, tehdit içeren sözler de söyledi ancak ne söylediğini hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla ..."a "sen bittin" gibi de sözler söyledi"; yine tanık ... "ın; " ..o esnada ... "un annesine ve ailesine "ananı avradını s..ii..m" şeklinde sinkaflı sözlerle küfür etti"; tanık ... "ın; " ... isimli şahıs ..."nın arkasından "şikayetinden vazgeçmezse onu Ahlat"ta bir saat, bir dakika bile yaşatmam" dedi"; tanık ... ;" polis memurunun ..."nın gıyabında beni şikayet ederse onu Ahlat"ta bir dakika bile yaşatmam" dediğini duydum" ve ... "nın da; " sağlık personeli ..."ya gıyabında " şikayetini geri almazsa onu Ahlat"ta yaşatmam" dediğini duydum" şeklinde beyanlarda bulundukları anlaşılmakla,
Şüphelinin, müştekiye yönelik olarak hakaret ve müştekinin şikayetini geri alması konusunda kendisine iletilmesi kastıyla gıyapta tehdit suçlarını işlediğine dair birden fazla tanık beyanı bulunması karşısında delil yetersizliğinden söz edilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla şüphelinin üzerine atılı bulunan suçları işleyip işlemediği konusundaki delillerin Mahkemesince değerlendirmesi gerektiği anlaşılmakla, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." 2. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.
Aynı Kanun"un “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise;
“(3) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, O Yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.
(4) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.
Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye: "araştırma mecburiyeti ilkesi"; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddi olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise: "kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi" denilmektedir.
Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.
Şüphe bir olay hakkında duyulan kuşku ve belirsizlik duygusudur. Şüphe kavramının, ceza muhakemesi açısından yeri çok önemlidir. Birçok ceza muhakemesi kurumunun temelinde, şüphe olgusu yatmaktadır. Şüphe kavramının dereceleri ile maddi gerçeğin ne olduğu hususunda belirsizliğin aşamaları belirtilmektedir. CMK’da ise şüphe kavramının, şüphe (basit şüphe), makul şüphe, yeterli şüphe ve kuvvetli şüphe gibi derecelerine yer verildiğini görmekteyiz. Bu derecelendirilmiş şüphe kavramları, delillerin ortaya çıkardığı kavramlardır. Deliller şüpheyi kuvvetlendirecek ya da zayıflatacaktır. Kesin matematiksel ölçütler taşımayan bu durum, her olayın özelliğine göre değerlendirilecektir. Yapılan her muhakeme bir şüpheyi yenmektedir. CMK"nın 170/2. maddesinde iddianame tanzimi için soruşturma dosyası kapsamında toplanan delillerden şüphelinin itham edilen suçu işlediği yönünde yeterli şüpheye ulaşılması durumunu aramıştır. Yeterli şüphenin oluşması için bunu haklı gösterecek delil, emare ve olgulara ihtiyaç duyulacaktır. Her suç bakımından, o suçla itham edilen suçlu arasındaki bağ olan delillerin yeterli şüpheyi oluşturup oluşturmadığı ayrı ayrı değerlendirilecektir. (Nurullah Kunter, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Fakülteler Matbaası, 1978, Feridun Yenisey, Uygulanan ve Olması Gereken Ceza Muhakemesi Hukuku Hazırlık Soruşturması ve Polis, İstanbul, Beta Basım, 1987. - 1.Bası, Erdener Yurtcan, Ceza Avukatının El Kitabı, İstanbul, Beta Basım, 2009. - 9.Bası)
İncelenen dosyada, şüpheli ...’e isnat edilen hakaret ve tehdit fiillerini şüphelinin gerçekleştirip gerçekleştirmediği yönünde tanık olarak dinlenen, ...,...,...’nın ifadelerinden ve müşteki beyanından, şüphelinin müştekiye yönelik hakaret ve tehdit suçlarını işlediğine ilişkin yukarıda izah edilen CMK"nın 170/2. maddesinde belirtilen yeterli şüpheye ulaşılmasına rağmen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Bitlis Sulh Ceza Hakimliğinin 30/07/2019 tarihli ve 2019/571 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309.maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Aynı kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin itiraz mercii tarafından mahallinde tamamlanmasına,
3- Dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 07/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.