8. Hukuk Dairesi 2010/4127 E. , 2010/5463 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi
...ve müşterekleri ile ... aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının kabulüne dair ....Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 18.12.2009 gün ve 94/547 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 09.11.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar Yüksel Buyrukçu ve müşterekleri vekili Avukat ... geldi. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, vekil edeninin 265 parsel içerisinde bulunan taşınmazın bir bölümünü 28.08.1980 tarihinde davalı ...’den satın aldığını, üzerine bina yaptığını, bununla ilgili tapu tahsis belgesi aldığını, taşınmazın zilyetliğinde olduğunu, ancak satıcı-davalı ... tarafından tecavüzde bulunulduğunu belirterek zilyetliğe dayalı elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir. (Davacı yargılama sırasında ölmüş olup, davada mirasçıları yer almıştır.)
Davalı ... vekili, davanın zilyetliğin korunması davası olduğunu, bu nedenle Sulh Hukuk Mahkemesinin bakması gerektiğini, bir yıllık hak düşürücü süreninde geçtiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, teknik bilirkişi Kadir Aypa’nın 23.03.2009 tarihli raporunda 850 parsel içerisinde yeşil renkle işaretli kısma davalı tarafından yapılan müdahalenin önlenmesine karar verilmesi üzerine: hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK.nun 981 ve devamı maddeleri gereğince görülmesi gereken zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir.
Uyuşmazlık konusu taşınmazın 1946 yılında 3116 sayılı Orman Kanunu hükümleri gereğince yapılan orman kadastro çalışmalarında Devlet ormanı olarak sınırlandırıldığı, daha sonra 1976 yılında başlayıp 1983 yılında kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince yapılan çalışmalar sırasında Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve maki tefrik sahasında kaldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmıştır. Aynı taşınmazın 03.04.1991 tarihinde hükmen Muratpaşa Vakfı olması nedeniyle Vakıflar Genel Müdürlüğü adına 265 parsel numarasıyla tapuya bağlandığı dosya arasındaki tapu kaydından anlaşılmıştır. Aynı tapu kaydında taşınmaz üzerinde bulunan 232 kapı nolu gecekondunun davacı A.İhsan Buyrukçu’ya tahsis edildiği belirtilmiştir. Ne var ki bu tahsis 11.01.1990 tarih ve 305 yevmiye numarasıyla iptal edilmiştir. 04.08.1993 tarihinde hükmen yapılan ifraz sonucu 850, 851 ve 852 parsellere ayrılmıştır. Daha sonra yapılan imar uygulamasında taşınmazın üzerinde bulunduğu 850 parsel imarın 9513 ada 7 parsel numarasını almış olup, ancak henüz tapuya tescil edilmemiş ve imar uygulamasının da durdurulduğu da dosyadaki bilgilerle saptanmıştır. Görüldüğü gibi taşınmazın öncesi orman, daha sonra orman sınırları dışına çıkarılan makilik alan ve daha sonrada vakıf malı olması nedeniyle tapuda kayıtlı bulunan bir yerdir. Mülkiyetin taraflarla ilgisi bulunmadığı açıktır. Bu durum karşısında taşınmaz üzerindeki üstün zilyetliğin kime ait olduğunun belirlenmesi ve onun üstün zilyetliğinin korunması gerekmektedir.
HUMK.nun 8/II-3.bendi uyarınca; taşınır ve taşınmaz mallarda yalnız zilyetliğin korunmasıyla ilgili davaların Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Eldeki dava Asliye Hukuk Mahkemesinde açılıp sonuçlandırılmıştır. TMK.nun 683.maddesi gereğince çözümlenmesi gereken aynî hakka ilişkin davalar değerine göre Sulh Hukuk veya Asliye Hukuk Mahkemesinde görülür. Somut olayda aynî hakkın söz konusu olmadığı davacıya yapılan tahsisin ise az yukarıda açıklandığı gibi dava tarihinden önce iptal edildiği görülmüştür. Bu nedenle dava zilyetliğin korunması davası olarak Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden dava dilekçesinin görev yönünden reddine ve dosyanın görevli ve yetkili Antalya Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırıdır. İptal edilen tahsisin hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı açıktır.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 09.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.