16. Hukuk Dairesi 2016/10446 E. , 2017/7185 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında ... Köyü çalışma alanında bulunan ... ada ... parsel sayılı 17.931,78 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı ... tarafından davalılar ... ve ... aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan müdahalenin men’i davası, davaya konu olan parsel hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde, çekişmeli parsel tutanağı ile aktarılan dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın reddine, dava konusu taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, mahallinde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve tanıklardan, dava konusu taşınmazın kim tarafından, ne şekilde, ne kadar süredir kullanıldığına dair somut olaylara dayalı net bilgiler alınamadığı, taşınmazın hangi sınırlarla kullanıldığının belirlenemediği, yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve tanık beyanları arasındaki çelişkilerin giderilemediği kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı ..., ... Köyünde bulunan ve babasından gelen taşınmazın bir bölümüne davalı ...’in ekin ekmek suretiyle, kalan bölümüne ise davalı ...’ın ekim yapıp taşınmazı nadasa bırakmak suretiyle müdahale ettiğini öne sürerek, davalıların taşınmaza müdahalesinin men’ine karar verilmesi istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Davalı ..., nizalı taşınmaz bölümünü 1986 yılında ...’dan satın aldığını, satın aldığı tarihten beri de taşınmazın zilyetliğinde olduğunu, ayrıca adına kayıtlı vergi kaydının da bulunduğunu; davalı ... ise, vergi kaydına dayalı olarak zilyet olduğunu belirtmek suretiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. Bölgede yapılan kadastro çalışmaları sonucunda davaya konu olan parsel hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle müdahalenin men’i davası, Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece mahallinde 3 defa keşif yapılmıştır. 2009 yılında yapılan ilk keşifte, dava konusu taşınmazın teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen bölümünde buğday ekili olduğu anlaşılmıştır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ..., buğdayı davalı ...’ın ektiğini, ...’ın bu yeri ...’dan satın alarak 15 yıldır kullandığını beyan etmiş; tespit bilirkişi ..., tespit sırasında taşınmazın sınırlarını ölçmediklerini, bu nedenle sınırlarını tam olarak bilmediğini, taşınmazın 35 yıldır davalı ... tarafından kullanıldığını beyan etmiş; davacı tanığı ..., taşınmazın davacıya ait olduğunu ancak taşınmazdaki buğdayı kimin ektiğini bilmediğini; davalı ... tanıkları ise taşınmazın ...’e ait olduğunu beyan etmişlerdir. 2010 yılında yapılan ikinci keşifte dinlenen aynı yerel bilirkişi ..., dava konusu taşınmazı davalı ...’in, otunu biçmek suretiyle 10-15 yıldır kullandığını; yerel bilirkişi ... ise, taşınmazın davacıya ait olduğunu; tespit bilirkişileri ... ve önceki keşifte dinlenen ..., taşınmazın yalnızca 5-6 yıl öncesini bildiklerini, bu süre zarfında da davalı ...’in taşınmazı kullandığını beyan etmişler; ziraat bilirkişi raporunda, taşınmaz kullanılmadığı için üzerinde mera ve çayır bitkilerinin yetiştiği belirtilmiştir. Mahkemece 2013 yılında yapılan son keşif sonrasında düzenlenen teknik bilirkişi raporundan, taşınmazın raporda (B) harfi ile gösterilen bölümünün ... tarafından, (C) harfi ile gösterilen bölümünün ... tarafından kullanıldığı (raporda (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümler ilk keşif sonrası hazırlanan teknik bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterildi) anlaşılmıştır. Kadastro Kanunu"nun 30. maddesi uyarınca genel mahkemeden devredilen dosyalarda re"sen araştırma ilkesi geçerli olup, gerçek hak sahibinin mahkemece belirlenmesi gerekir. Mahkemece aktarılan davanın kapsamı yöntemine uygun şekilde belirlenmemiş, mahallinde yapılan keşiflerde dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasındaki çelişkiler giderilmemiş, taşınmazın doğu kısmının (yapılan keşifler sonucu düzenlenen teknik bilirkişi raporlarında bir harf ile rumuzlandırılmamış bölümün) aktarılan davanın kapsamı içerisinde kalıp kalmadığı, kalıyorsa kim tarafından, ne şekilde, ne kadar süredir kullanıldığına dair bilgi alınmamış, yine taşınmazın sınırında mera bulunmasına rağmen yöntemince mera araştırması yapılmamıştır. Hal böyle olunca; sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan, taşınmazın bulunduğu köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu, aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları, tespit bilirkişileri, teknik bilirkişi ve 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu huzuruyla yeniden keşif icra edilmelidir. Yapılacak keşifte öncelikle, yerel bilirkişi ve tanıklara aktarılan davanın dayanağı olan dava dilekçesi ve eki belgeler ayrıntılı biçimde okunup anlatılmalı, bundan sonra davaya konu edilen taşınmazın hudutlarının zeminde yerel bilirkişi ve tanıklarca ayrı ayrı gösterilmesi istenilmeli, bu yolla aktarılan davaya konu edilen taşınmaz ya da taşınmazların hangi taşınmaz ya da taşınmazlar olduğu duraksamaya meydan vermeyecek biçimde belirlenerek aktarılan davanın kapsamı sağlıklı biçimde saptanmalı; dava konusu taşınmazın aktarılan davanın kapsamı içinde kalıp kalmadığı belirlenmeli, aynı hukuki sebebe dayanılarak aynı davacı tarafından açılan ve Kadastro Mahkemesine aktarılan davanın kapsamında kalan davaların birlikte görülmesi gerektiği göz önüne alınarak, aktarılan davanın kapsamında kaldığı belirlenen taşınmazların tespit tutanakları ve eki belgeler ile dava dilekçesi birleştirilmeli, aktarılan davanın kapsamında kalıp kadastro tespitlerinin yanılgı ile kesinleşmiş olduğu anlaşılan taşınmazlar var ise, sözü edilen taşınmazların kadastro tespitlerinin kesinleştirilmesinin hukuksal bir değer taşımayacağı düşünülmelidir. Aktarılan davanın kapsamında kalan taşınmaz belirlendikten sonra tarafların dayandığı vergi kayıtları tesislerinden itibaren tüm tedavülleriyle birlikte okunup kayıtlarda yazılı hudutlar yerel bilirkişilere zeminde tek tek açıklattırılmalı, bilirkişilerce gösterilemeyen sınırlar yönünden taraflara tanıkla kanıtlama imkanı sağlanmalı, yine yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri, ne suretle kullanıldığı, taşınmazın öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera, yaylak veya kışlak olup olmadığı, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması halinde, imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş ise ihyanın hangi tarihte bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, mahkemece yapılacak gözlem tutanağa geçirilmeli, yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler, gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeli, 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulundan taşınmazın toprak yapısı ve niteliğini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresini, mera, yaylak veya kışlak vasfı taşıyıp taşımadığını belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, taşınmazın her yönünden tüm özelliklerini gösterir fotoğrafları çektirilmeli, bundan sonra iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece aktarılan davanın kapsamı sağlıklı biçimde belirlenmeden, yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasındaki çelişki giderilemediği gerekçesiyle taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine,
30.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.