3. Hukuk Dairesi 2017/1043 E. , 2018/11002 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davalı; köy satış senedindeki imzanın davalıya ait olmadığını, imza davalıya ait olsa bile söz konusu icra takibinde yapılan itiraz sonrası açılan itirazın iptali davasının konusunun bu senet olmaması gerektiğini, takibin 4.000 USD üzerinden olup, dayanağının olmadığını, senedin verildiği tarihte taşınmazların tapulu olduğunu, tapulu taşınmazların köy senedi ile satılmasının söz konusu olamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; sözleşme tarihinde taşınmaz ister tapulu ister tapusuz olsun sözleşme yerine getirilmediğinden davacıya ödenen bedelin iadesinin gerektiği, alacak miktarı likit olmadığı belirtilerek davanın kısmen kabulü ile 2,50 YTL (2.500.000 TL) bakımından itirazın iptali ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davada; taşınmaz satış sözleşmesi ile ödenen bedelin, tapu devrinin gerçekleşmemesi nedeni ile, TBK"nun 77-82.maddeleri (BK"nun 61-66.maddeleri) gereğince iadesi talep edilmektedir.
Sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Borçlar Kanunu"nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki (TBK"nın 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme; bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Bilindiği üzere; tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar menkul mal hükmünde olup, zilyetliğin devri suretiyle satış gerçekleşmiş olur. Tapusuz taşınmazlarda, zilyetliğin devri ile ilgili yapılan anlaşmalar geçerli olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14/1.maddesi gereğince bu sözleşmelerin varlığı her türlü delil ile ispatlanabilir.
Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar için taraflar arasında yapılan satış sözleşmesi geçerli bir sözleşme olup, alıcının satıcıya ödediği bedel, taşınmazın ifanın imkansız olduğu tarihteki rayiç değer uzman bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile belirlenerek hüküm kurulması gerekmektedir.
Tapuya kayıtlı olan taşınmazlar için taraflar arasında yapılan satış sözleşmesi resmi şekilde yapılmadığı sürece geçersiz olup, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut veriler tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
Mahkemece; ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar, faiz ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
Somut olayda, icra takibinde asıl alacak olarak 5.400.000.000 TL talep edildiği, alacağın sebebi olarak 05.07.1986 tarihli köy senedi gösterildiği, senette davalının babasından miras kalan Sipahiler Divanı Demirciler köyünde bulunan tüm tarlaların davacıya satıldığı ve 2.500.000 TL peşin alındığının yazdığı, senedin davacı, davalı, köy muhtarı ve tanıklar tarafından imzalandığı, tapu kayıtlarına Sipahiler ve Demiciler Köylerindeki tarlaların 1989 yılında mahkeme kararı ile hükmen davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından, davalının dava konusu köy senedindeki imzaya itirazı sonucu inceleme yapıldığı ve imzanın davalıya ait olduğunun tespit edildiği, dosyada bulunan tapu kayıtlarından, senet tarihinde taşınmazların tapuya kayıtlı olup olmadığının anlaşılmadığı görülmüştür.
Hal böyle olunca; takyidatlı tapu ve kadastro kayıtlarının dosya arasına alınarak, taraflar arasında satış sözleşme tarihinde, taşınmazların tapu kaydının olup olmadığının belirlenmesi, taşınmazlar sözleşme tarihinde tapusuz ise sözleşme geçerli kabul edilerek taşınmazın ifanın imkansız olduğu tarihteki rayiç bedelinin, taşınmazlar sözleşme tarihinde tapulu ise, sözleşmedeki ödenen bedelin, denkleştirici adalet ilkelerine göre ifanın imkansız olduğu tarih itibari ile ulaştığı alım gücünün tespit edilerek, karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.