1. Hukuk Dairesi 2016/18143 E. , 2017/3005 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil; tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 27.09.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... Avukat ... Asturoğlu ile temyiz edilen davacı ..., davacı ..., davacı ... ve vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Muris..."ın 1893 doğumlu olup 01.04.1986 tarihinde ölünce, geride mirasçıları olarak 4. eşinden olma çocukları ...(1935 doğ.lu), ...(1945 doğ.lu), ... ve 2. eşinden olma kızı ... ile kendisinden sonra ölen çocuklarından olma 9 torununun kaldığı veraset ilamıyla sabittir.
Murisin kızı ... ile torunları ...(ölünce; mirasçıları...asıl ve birleşen davada, murisleri ...’ın mirastan mal kaçırmak amacıyla 9, 928 ve 1215 parsel sayılı taşınmazlarını son eşinden olma oğulları ...’a devrettiğini, onlardan da ... oğlu ...’a aktarıldığını ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali-tescil, aksi takdirde tenkis isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, murisin oğulları ... satışların gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temliklerin mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde yapıldığı gerekçesiyle her üç taşınmaz yönünden de davanın kabulüne karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden:
1) Dava konusu parsellerden 928 sayılı parselin geldiği ana taşınmaz olan 243 sayılı parselde 12/72 payı olan murisin bu payını 23.11.1959 tarihinde oğlu ..."e satış yoluyla devrettiği; anılan taşınmazın ifrazından oluşan parsellerden 575 ve 576 sayılı parsellerin ... adına tescil edildiği ve ... tarafından 28.11.1968 tarihinde kardeşi ..."a satıldığı; bu parsellerin de ifraz edilmesiyle oluşan ve ... adına tescil edilen 928 ve 929 sayılı parsellerden eldeki davaya konu 928 sayılı parselin ... tarafından 15.02.2008 tarihinde oğlu ..."a satış suretiyle temlik edildiği,
2) Dava konusu parsellerden 9 sayılı parselin tamamı muris adına kayıtlı iken, murisin bu taşınmazını 09.11.1961 tarihinde oğlu ..."e satış yoluyla devrettiği; ..."in, önce taşınmazın yarı payını 26.10.1964 tarihinde, daha sonra da taşınmazın diğer yarı payını 18.09.1981 tarihinde olmak üzere kardeşi ..."a sattığı; böylece taşınmazın tamamının maliki olan ..."ın da taşınmazı 15.02.2008 tarihinde oğlu ..."a satış suretiyle temlik ettiği,
3) Dava konusu parsellerden 1215 sayılı parselin geldiği ana taşınmaz olan 58 sayılı parselde 1/4 payı olan murisin bu payını 13.05.1964 tarihinde yarı yarıya oğulları ... ve ..."a satış yoluyla devrettiği; diğer paydaşların paylarını da satın alan ... ve ..."ın taşınmazı ifraz ettirdikleri ve ifraz parsellerinden olan 1215 sayılı parselin ... adına, 1216 sayılı parselin ... adına tescil edildiği; ... tarafından da eldeki davaya konu 1215 sayılı parselin 15.02.2008 tarihinde oğlu ..."a satış suretiyle temlik edildiği,görülmektedir.
Diğer taraftan; 58 sayılı ana parselden davaya konu 1215 sayılı parselle birlikte ifrazen oluşan ve ... adına tescil edilen 1216 sayılı parsel hakkında davacılar tarafından ... aleyhine aynı hukuksal nedene dayanılarak ... 3. Asliye H.M.sinde 2010/105 esas sayı ile açılan tapu iptali-tescil, olmazsa tenkis davasının yargılaması sonunda, "gerek satışın gerçek olup muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekse temlikten 46, murisin ölümünden 24 yıl geçtikten sonra dava açılmasının iyiniyet prensipleriyle bağdaşmadığı" gerekçesiyle iptal-tescil isteğinin esastan, tenkis isteğinin ise zamanaşımı yönünden reddine karar verildiği, kararın Dairemizce onandığı, karar düzeltme isteğinin de reddedildiği ve kararın 19.06.2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılımaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706, Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (Borçlar Kanunu"nun 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, yukarıda değinilen olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde; muris ...r"ın, davalı oğulları ... ve ... lehine 1959, 1961 ve 1964 yıllarında yaptığı temliklerde mirastan mal kaçırma ya da saklı payı zedeleme kastıyla hareket ettiği konusunda yeterli delil bulunmadığı; kaldı ki, davaya konu 1215 sayılı parselle birlikte aynı ana parselden ifrazen oluşan ve ... adına tescil edilen 1216 sayılı parsel hakkındaki ... 3. Asliye H.M.nin 2010/105 esas sayılı davasının reddedilerek kesinleşmesi karşısında, 1215 sayılı parsel yönünden de murisin mal kaçırma iradesiyle hareket etmediği olgusunun davacılar için bağlayıcı hale geldiği; diğer taşınmazlar yönünden ise, dinlenen tanıkların yaşları itibariyle temlik tarihlerindeki olayları bilebilecek durumda olmadıkları, yaşı uygun olanların anlatımlarının da soyut beyanlardan öteye geçemediği; sonuç itibariyle, davaya konu temliklerin muvazaa ile illetli olduklarının ya da saklı payı zedeleme kastıyla yapıldıklarının kanıtlanamadığı kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabul edilmesi isabetsizdir.
Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.