13. Hukuk Dairesi 2016/20921 E. , 2019/951 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, yurt dışında yaşadığını, davalı ile hissedar oldukları ... mevkiinde bulunan 19 ada 103 parsel ve 19 ada 133 parsel nolu taşınmazlarda inşaat yapmak üzere anlaştıklarını, gerekli işlemlerin yürütülmesi için babası olan ...’e 22.8.2006 tarihinde vekalet verdiğini, her iki parselde yapılacak inşaatların ruhsatının alındığını ve kat irtifaklarının kurulduğunu, 133 parseldeki bağımsız bölümlerin 1/2’şer hisse oranında tapuya tescil edildiğini, babasının vefat etmesi nedeniyle inşaatın yapımına yönelik gerekli işlemlerin yapılması için 11.06.2007 tarihinde genel vekaletname düzenlenmek suretiyle davalıya vekalet verdiğini, ancak yurt dışında olmasından istifade ederek davalının 133 parseldeki hisselerini üçüncü kişilere devir ettiğini, bu durumu davalının inşaatın yapımı esnasında yapmış olduğu usulsüz işlemler nedeniyle vergi cezalarına dayalı olarak tarafına gönderilen haciz ihbarnamesi sonucu yaptığı araştırmadan sonra öğrendiğini, satışı yapılan taşınmazlardan hissesine düşen bedellerin davalı tarafından ödenmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taşınmazların satışından hissesine düşen bedellerin satış tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı, zamanaşımının dolduğunu ileri sürmüş, esasa yönelik, yapılan anlaşma gereğince inşaatların yapımı için davacının herhangi bir masraf yapmadığını, bunu karşılığında 133 parselde yapılacak tüm bağımsız bölümlerin tarafına bırakıldığını, vekaletin de bu nedenle verildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, verilen vekalete istinaden davalı tarafından satışın 2007 yılında yapıldığı, davanın ise 04.02.2013 tarihinde açıldığı, vekalet akdinden doğan alacaklarda zamanaşımı süresinin beş yıl olduğu davanın açıldığı tarih itibarıyle 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle zamanaşımından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, vekâlet sözleşmesine dayanılarak yapılan taşınmaz satışlarından kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davacının, davalıya 11.06.2007 tarihinde hissedarı olduğu 19 ada 133 parselde inşaat yapılması için gerekli işlemlerin yapılması, ... kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulduktan sonra oluşacak bağımsız bölümlerin satışı yetkisini de içeren vekaletname verdiği, davalının da, bir kısım taşınmazları, en sonuncusu 14.11.2007 tarihinde olmak üzere dava dışı kişilere satışını yaptığı dosya kapsamı ile sabittir. Vekâlet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında, vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir. Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. BK.nun 392.maddesi (TBK. 508. maddesi) hükmü gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği her şeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya zorunludur. Bu nedenle de vekilin aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımı vekalet sözleşmesi sürdükçe işlemez. Bir başka deyişle iade borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar. Nitekim Hukuk Genel Kurulu"nun 2011 tarih ve 2011/13-161 esas ve 2011/276 karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Somut olayda, davalı vekil hesap verme yükümlülüğünü davanın açıldığı 04.02.2013 tarihinden önce yerine getirdiğini ispat edemediğinden zamanaşımının başlangıç tarihinin davanın açıldığı tarih olduğu ve davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığının kabulü gerekir. O halde, mahkemece, işin esasına girilip taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.