Ceza Genel Kurulu 2016/371 E. , 2016/286 K.
"İçtihat Metni"Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Mala zarar verme ve hakaret suçlarından sanık ...’un beraatine ilişkin, İstanbul Anadolu 21. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.05.2010 gün ve 779-510 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 10.06.2013 gün ve 2199-10735 sayı ile hakaret suçu yönünden onanmasına, mala zarar verme suçu yönünden ise;
“Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Somut olayda, sanık hakkında, katılana ait evin penceresinde ve kapısında bulunan demir korkulukları keserek zarar verdiği iddiasıyla açılan davada, dosya içeriği, olay yeri tespit tutanağı, iddia ve sanığın beyanı karşısında, olay yerinde bilirkişi eşliğinde keşif yapılarak, suça konu demir korkulukların ne şekilde yerinden çıkartıldığı, çıkarma sırasında, gerek korkuluklarda gerekse monte edildiği yerde maddi hasar oluşup oluşmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alındıktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve taktiri gerekirken eksik soruşturmayla ve yazılı gerekçeyle hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 24.12.2013 gün ve 327-762 sayı ile;
“Müşteki tarafından zarar verildiği belirtilen demir parmaklık ile bu parmaklığın duvara monte edilen ve kesilip çıkartılan bölümü net bir şekilde fotoğraflanarak dosyaya ibraz edildiği görülmektedir.
Dosyaya ibraz edilen fotoğraflarda demir korkuluğun ne şekilde kesildiği, hasar oluşup oluşmadığı hususu için Yargıtay bozma ilamında bilirkişi incelemesi yapılması belirtilmiş ise de bu konuda demir parmaklıkların kesilmiş olduğu yer duvarda net olarak görülmekte olup kesilen yerler, kesilip demir parmaklığın çıkarılan yer açıkça fotoğrafta bellidir. Parmaklıklara herhangi bir zarar verilmediği, bükülüp parçalanmadığından sadece parmaklıkların bağlantı yerinden kesilerek çıkarıldığı anlaşıldığından duvarda da parmaklığın çıkarıldığı yer ve şekli net görüldüğünden bu konuda yeniden bilirkişi incelemesi yapılması görüşünün yerinde olmadığı, parmaklıkların kesilmesi ile kesip çıkarılması esnasında oluşacak zararın sadece resimde görülen şekilde olabileceği bunun için de ayrıca keşif yapılmasına gerek olmadığı, sanığın kastında sadece demir parmaklıkların çıkarılması olup bu çıkarılmanın bağlantı yerinden kesme şekilde olduğu, duvarların parçalanmadığı, keşifte yapılacak görgünün zaten fotoğrafta da görüldüğünden keşif yapılmasına gerek görülmemiştir.
Olay yeri inceleme ve tespit tutanağında da dairenin bahçeye bakan kısmındaki mutfak ve odanın pencere kenarlarında hafif tahribat olduğu, demir parmaklıkların bahçe içindeki duvara dayalı olarak görüldüğü belirtilmiş olup parmaklığın hafif tahribat ile çıkarılması sanığın müştekiye zarar verme kastı olmadığını göstermektedir.
Sanık müştekiye zarar verme niyetiyle olsa, alt katındaki dairenin camının kırıp kapıyı parçalayıp duvarları yıkıp buna benzer hareketler yapabilecekken sadece üst kata çıkılmasını engelleyecek şekilde parmaklığı yerinden keserek çıkartması ve hemen bulunduğu yerde duvara yaslayıp bırakması onun mala zarar verme niyetiyle değil kendisine verilebilecek tehlikeyi defetmek niyetiyle olduğu açıktır.
Sanığın savunmasında kendi dairesinin altında olan demir parmakların bu şekilde olmasının dairesine hırsız girmesini kolaylaştırdığı, hırsızın kolayca bu demir parmaklıklara basarak yukarı çıkabileceği ve daha önce meydana gelen hırsızlık nedeni ile bir kez daha mağdur olunmaması açısından parmaklığı duvardan çıkarılmasına sağlayacak şekilde demir kısmını kestirdiği şeklindeki beyanında hukuka uygunluk olduğu gibi karşı tarafın malını zarar vermek kastı ile hareket edilmediği, böyle bir niyet olursa demir parmaklığın da bozulmasına sebep olacak davranışta bulunabileceği görülmüş olup demir parmaklığın tekrar yerine monte edilmesinden dolayı doğacak masrafın kaynak ve işçilik olduğu ama bu bedelin de sanığın suç kastı olmadığından hukuk mahkemesinde katılan tarafça istenebileceği sanığın özellikle müştekinin malına zarar verme düşüncesinde olmadığı o kasıtla hareket etmediği” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 01.03.2016 gün ve 96975 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün eksik araştırmaya dayalı olarak verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun öncelikle ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, aleyhe bozmadan sonra yapılan yargılamada, duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin sanığa tebliğ edildiği ancak duruşmaya katılmadığı, duruşmada hazır bulundurulması sağlanarak sanıktan aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK"nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönünde bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, müdafiinin dinlenilmesi ile yetinilip yargılamaya yokluğunda devam olunarak direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul Anadolu 21. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.12.2013 gün ve 327-762 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.05.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.