3. Hukuk Dairesi 2018/5157 E. , 2018/10971 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki (kanal katılım ve şebeke hisse bedelinden kaynaklı) menfi tespit davası sonucu mahkemece verilen hükmün Dairemizce bozulması üzerine, verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı yasanın geçici 4/1. maddesi uyarınca Dairemize gönderilmiş olmakla, dosyadaki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; maliki olduğu, ... İli, ... ilçesi, ... Mahallesi ... Ada, 3 parselde kayıtlı 38 nolu bağımsız bölüm halindeki meskeni için ferdi su aboneliği amacı ile davalı kuruma başvurduğunda 1.980,077 TL kanal katılım bedeli ile 2.026,57 TL şebeke hisse bedeli yanında 586,85 TL proje tasdik bedeli olmak üzere toplamda 4.593,49 TL ödeme yapması gerektiğinin bildirildiğini belirterek, ferdi su aboneliği sırasında talep ve tahsil edilmek istenilen toplamda 4.593,49 TL tutarındaki bedelden, var ise ödenmesi gereken bedelin mahkemece belirlenmesini, bu hizmet için davalı idarece fazla talep edilen bedelden sorumlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacıdan tahsil edilen kanal katılım ve şebeke hisse bedelinin yasal dayanağının 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu"nun 87,88,89. maddeleri ile bu kanuna dayalı olarak, Aski Yönetim Kurulu"nun 04.07.2012 tarihli kararı ile değiştirilen "Su ve Kanalizasyon Tesisleri Harcamalarına Katılma Paylarının Tahakkuk ve Tahsilatı Uygulama Yönergesi olduğunu, ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 39. Maddesinin iptalinin ardından dava konusu bedellerin bu yönergede belirlenen formüle göre hesaplandığını, yönergedeki formülün Belediye Gelirleri Kanunu"na uygun olduğunu, davacının su şebekesi ve kanal hizmetinden yararlanmaya başlayan ilk malik olması sebebiyle ilgili bedelin davacıdan tahsili gerektiğini, yapılan işlemin usul ve yasaya uygun olduğunu ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; "dava konusu kayıp kaçak bedelinin yasal dayanağının 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu olduğu, yasada kanalizasyon hizmetlerinde ve su tesisi harcamalarında gayrimenkul sahiplerinden harcamalara katılma payı alınacağının açıkça düzenlendiği ve yine yapılacak tahsilatın usulünün de açıkça belirlendiği, buna göre katılım payı tahsilinin ileride yapılacak abonelik işlemi sırasında değil, hattın ve şebekenin faaliyete geçirildiği tarih itibariyle belirlenip, o tarihteki gayrimenkul sahiplerinden abonelik işlemi beklenilmeksizin yapılacağı, 2464 sayılı yasanın açık düzenlemesine rağmen ASKİ nin izlediği yöntemin ise abonelik müracaatı sırasında her aboneden katılım payı almak ve bu pay ödenmedikçe abonelik yapılmaması şeklinde olduğu, bu yöntemde kanal veya şebeke hattı için hattın faaliyete geçtiği tarihten bugüne kadar ne kadar katılım payı tahsilatı yapıldığını belirlemenin mümkün olmadığı, oysa davalı kurumun ancak yapmış olduğu harcama tutarı kadar tahsilat yapabileceği, kamu hizmeti için sarf ettiği tutarın üzerinde gelir elde etme imkanı bulunmadığı, yasaya uygun miktarda katılım payı talep edildiğini ispat yükünün davalı kurumda olduğunu, somut olayda davalı kurumun dava konusu kanal ve şebeke hattına dair dava tarihine kadar yapmış olduğu katılım payı tahsilatı toplamını bildiremediği ve bu konuda yargısal denetimi imkansız hale getirdiği, yargılama sırasında mahkemenin söz konusu bilgiye başkaca bir yöntemle ulaşma ve değerlendirme yapma imkanı da bulunmadığından, davalı kurumun davacıdan talep edilen katılım payı ve ve proje tasdik bedelinin yasaya uygun olarak talep edildiği hususunu ispat edemediği" gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı tarafça temyizi üzerine Dairemizin 21.04.2016 tarih ve 2016/6006 E. 2016/6220 K. Sayılı ilamı ile; davalı idarece, davacıya ait taşınmazın bulunduğu bölgede kanalizasyon ve içme suyu tesislerinin yapıldığı ve davacının bu hizmetten yararlandığı, buna göre bu hizmetten yararlanan bağımsız bölümün ilk maliki olan davacının ödemekle yükümlü bulunduğu kanal katılım ve şebeke tesis bedelinin, abonelik başvuru tarihinde yürürlükte bulunan tarife hükümlerine göre bilirkişi marifetiyle belirlenmesi ve bu miktar dikkate alınarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamı sonrasında yapılan yargılama sonucunda mahkemece; "ilk kararda açıklanan gerekçelere dayalı olarak davacıdan istenen katılım tutarın haksız olduğu ve yine proje tasdik bedelinin de inşaat başlangıcında işin yüklenicisinden alınması gerektiği, bu bedelin de davacıdan talep edilemeyeceği, bu kapsamda Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin süregelen içtihatları doğrultusunda yapılan hesaplamaya itibar edilmediği" gerekçesiyle bozma ilamına direnilmiş ve bozma öncesi hüküm doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
02.12.2016 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373. maddesinin 5.fıkrası “İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir” hükmünü içermektedir.
Aynı Yasanın 45. maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunununa eklenen geçici 4. maddesinin ikinci fıkrasında “Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda bulunan dosyalar, kararına direnilen daireye gönderilir.”, 4. fıkrasında ise “ Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan Yasa maddeleri gereğince, yerel mahkemece verilen direnme kararına yönelik olarak Dairemizce yeniden inceleme yapılması neticesinde; (Dairemizin 2016/11334 E. 2018/4296 K., 2016/9369 E. 2018/3691 K. Sayılı vb. ilamlarında da belirtildiği üzere) dava konusu kanalizasyon ve su tesisleri harcamalarına katılım paylarına ilişkin usul ve esasların 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu"nda ve bu kanuna dayalı olarak İç İşleri Bakanlığı tarafından çıkarılan "Belediye Gelirleri Kanunu"nun Harcamalara Katılma Payları ile ilgili Hükümlerin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik"te düzenlendiği ve davalı idarenin bu bedellerin tahsilinde iş bu kanunda belirlenen düzenlemeleri esas alması gerektiği, davalı idarenin, 2464 sayılı yasaya ve ilgili yönetmeliğe dayanmadan ve bu yasal düzenlemelerle sınırları çizilmiş olan kurallara uymadan kişilerden herhangi bir tahsilat yapmasının mümkün olmadığı, eldeki uyuşmazlığın çözümünde 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu"nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği ve buna göre yapılacak değerlendirmede ise; davacının, şebeke veya kanalizyon hattının tamamlanarak hizmete sunulduğu yahut mevcut şebeke tesislerinin tevsii ve ıslahı tarihi itibari ile dava konusu taşınmazın maliki (taşınmazdan yararlanan malik) durumuda olmaması nedeni ile davalının dava konusu kanal katılım ve şebeke hisse bedellerini davacıdan talep edemeyeceği göz önüne alındığında, mahkemece kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan direnme hükmünün 6763 sayılı Kanunun 44. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen geçici 4. maddesinin 4. fıkrası uyarınca ONANMASINA, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.