Hukuk Genel Kurulu 2015/3674 E. , 2019/210 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.05.2014 tarihli ve 2012/37 E., 2014/360 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 17.03.2015 tarihli ve 2014/17790 E., 2015/5523 K. sayılı kararı ile;
"...1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 28.03.2001 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 18 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 20.000,00 TL maddi ve 14.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 28.03.2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davacının iş kazası sonucu % 18 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı, olayda davacı işçinin % 30, davalı işverenin % 70 oranında kusurlu oldukları dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 14.000,00-TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, manevi tazminatın takdirinde yanılgıya düşülerek ve özellikle manevi tazminatın fazla takdiri suretiyle yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır. …"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin davalıya ait işyerinde çalışmakta iken 28.03.2001 tarihinde harç makinesinin arızasının giderilmesi sırasında yanlışlıkla şalterin kaldırılması ile meydana gelen iş kazasında sol ayağını organik ve fonksiyonel olarak yitirdiğini, davalının meydana gelen kaza sebebiyle kusurlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00TL maddi, 40.000,00TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; iş kazasında müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, davacı işçinin kazanın meydana geldiği künk makinesinde çalışmadığını ve makineye müdahale etmemesi gerektiğini, iş kazasına davacının kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, davacıya 2002-2011 yılları arasında sürekli olarak ödeme yapıldığını, davacının maddi zararının SGK tarafından kendisine bağlanan aylıklar ile karşılandığını, öte yandan davacının müvekkil firmada çalışmadan önce başka bir işyerinde geçirdiği kaza nedeniyle 18.10.1985 tarihinden itibaren % 12,3 oranında iş göremezliğe uğradığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İstanbul 5. İş Mahkemesince yetkisizlik nedeni ile dava dilekçesinin reddine karar verilmiş, talep üzerine dosya yetkili mahkemeye gönderilmiştir.
Mahkemece; davacının %30, davalının ise %70 oranında kusurlu olduğu, davacının iş kazası sonucu %18 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı kabul edilerek 20.000,00TL maddi ve 14.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; davacının kaza tarihinde 33 yaşında olduğu, ömrünün geri kalan kısmının bu kaza tarihinde vücut bütünlüğünde meydana gelen %18 oranındaki iş gücü kaybı ile birlikte yaşamak zorunda olduğu, bu süreç içerisinde yaşadığı manevi acıların yanı sıra yaşama sevincindeki kaybın da telafi edilmesinin gerektiği, paranın satın alma gücü ile birlikte değerlendirildiğinde takdir olunan manevi tazminatın davacıyı zengin edebilecek bir miktar olmadığı, ayrıca manevi tazminatın benzer olayların önlenmesine yönelik işverenliğin caydırıcı etkisini ve iş kazasına uğrayanın çektiği acıların manevi olarak telafi edici özelliğinin de göz önüne alınmasının gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmıştır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalının haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, kusur, fiil ile zarar arasında illiyet bağı ve fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak taktirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine Borçlar Kanunu’nun 47. (TBK 56) maddesine göre; hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Taktir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre taktir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 28.05.2003 tarihli ve, 2003/21-368 E., 2003/355 K., 23.06.2004 tarihli ve 2004/13-291 E., 2004/370 K., 19.06.2013 tarihli 2013/21-20 E., 2013/868 K. sayılı kararları).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 28.03.2001 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle sigortalı ...’ın %18 oranında iş göremezliğe yol açacak şekilde yaralandığı, olayın meydana gelmesinde sigortalının %30, davalı işverenin ise %70 oranında kusurlu bulunduğu anlaşıldığından tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar, direnme kararında açıklanan nedenler, tarafların kusur durumu ve davacının uğradığı zarar ile olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında yerel mahkemece davacı yararına hükmedilen 14.000,00TL manevi tazminat miktarı yerindedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olay itibariyle manevi tazminat miktarının fazla olduğu, bu yönüyle direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Buna göre yukarıda belirtilen ilkeler ve maddi olgular dikkate alınarak taktir edilen manevi tazminat miktarına ilişkin yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davalı Yıldız İnşaat Taahhüt ve Ticaret A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (1.769,00TL) harcın temyiz eden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.02.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.