11. Hukuk Dairesi 2015/10181 E. , 2016/3659 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 05.03.2014 gün ve 2011/506-2014/107 sayılı kararı bozan Daire’nin 23.02.2015 gün ve 2015/1752-2015/2380 sayılı kararı aleyhinde davalı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin kardeşi olan davalının bankadan kredi kullandığını, müvekkilinin kullanılan krediye müteselsil kefil olduğunu, kredinin davalı tarafından ödenmemesi üzerine müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını, kredi bedelini ödeyebilmek için başka bir kredi temin ettiğini, bu sırada 6.759,85 TL faiz yükü altına girdiğini, davalı tarafın alınan kredi kadar zenginleştiğini ileri sürerek, ödenen kredi miktarı ile çekilen kredi için ödenen faiz bedeli toplamı 83.654,54 TL"nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 23.02.2015 tarihli kararı ile davalı yararına bozulmuştur.
Davalı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuşlardır.
1- Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin dışındaki HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen sair karar düzeltme istemlerinin reddi gerekir.
2- Dava, kefil sıfatıyla ödenen kredi borcunun ve bu borcun ödenmesi için kullanılan kredi faizinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı taraf, kardeşi olan davalının kullandığı krediye kefil olduğunu, kredi borcunun davalı tarafından ödenmemesi nedeniyle kendisinin bu borcu ödemek zorunda kaldığını ileri sürmüştür. Davalı ise taraflar arasında adi ortaklık bulunduğunu, adi ortaklık yararına bu kredinin kullanıldığını, ticari hesap şeklinde açılan kredinin gerektikçe çekildiğini, adi ortaklığın tasfiye edildiğini ve tarafların birbirlerini ibra ettiklerini savunmuştur. Mahkemece, söz konusu kredinin adi ortaklığın iş ve işlemleri için açıldığına dair adi ortaklık kayıtlarında herhnagi bir bilgiye rastlanmadığı, adi ortaklığın ilişki içinde bulunduğu dava dışı ... tarafından da taraflara ait adi ortaklıkla çalışıldığının, kendilerine verilen teminat mektubu oranında cari bir limitlerinin bulunduğu ve adi ortaklığın ticari kredi kullanıp kullanmadığı hususunda bir bilgilerinin bulunmadığının bildirildiği, davacının kefil sıfatıyla ödediği kredi borcunu davalıdan talep edebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Zira, her ne kadar söz konusu kredinin adi ortaklık adına çekildiğine dair adi ortaklık defterlerinde bir kayıt bulunmamış ise de, söz konusu defterlerin usulüne uygun tutulmadığı da gözetildiğinde bu husus tek başına davalının savunmasının yerinde olmadığı sonucunu doğurmaz. Öte yandan, söz konusu kredinin son taksidinin davacı tarafından ödendiği tarihten sonra taraflar arasında adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin bir sözleşme düzenlenmiş ve bu sözleşmede, davacı tarafından davalıya nakit ödeme yapılması kararlaştırılmıştır. Tarafların kardeş oldukları da gözetildiğinde davacının alacaklı olduğu davalıya, ayrıca nakit ödemede bulunmayı üstlenmesi hayatın olağan akışı ile bağdaşmamaktadır. Tüm bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı savunması üzerinde durulması ve savunmasında belirttiği hususların bütünüyle araştırılması gerekmektedir.
Bu itibarla mahkemece, söz konusu hesabın açıldığı tarihten itibaren hesap ekstresi getirtildikten ve tarafların ortağı olduğu adi ortaklık ile dava dışı ... arasındaki para akışına ilişkin tüm ekstreler ve belgeler temin edildikten sonra, bu kayıtlar ile birlikte adi ortaklığın tüm ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle söz konusu kredi hesabının ne şekilde işletildiği, kredilerin kim tarafından ve nasıl çekildiği, çekilen paranın ...."ye aktarılıp aktarılmadığı, yine ...."ye bu hesap üzerinden verilen çekler ile ödeme yapılıp yapılmadığı, müşteriler tarafından ödenmeyen mazot ücretleri karşılığı verilen bonolar ile dava konusu kredi borcunun kapatılıp kapatılmadığı hususlarının tespit edilmesi ve sonucuna göre kredinin adi ortaklık yararına açılıp açılmadığının değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmamış, ayrıca, kabule göre de, dava konusu kredi borcunun son taksidi 12.11.2010 tarihinde ödenmiş olmasına rağmen gerekçesi gösterilmeden davacının 12.12.2010 tarihinde kullandığı kredinin de söz konusu kefalet borcunun ifası için çekildiğinin kabulü ve bu kredinin faizinden de davalının sorumlu tutulması doğru görülmediğinden bu nedenle de davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 23.02.2015 gün, 2015/1752-2380 E.K. sayılı bozma ilamının 2 nolu bendinin kaldırılarak yerel mahkeme kararının bu bentte açıklanan değişik gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin diğer karar düzeltme isteğinin HUMK’nun 442. maddesi gereğince REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 23.02.2015 gün, 2015/1752-2380 E.K. ilamının (2) numaralı bendinin kaldırılarak kararın açıklanan değişik bu gerekçe ile davalı yararına BOZULMASINA, ödediği karar düzeltme harcının isteği halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 05.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.