1. Hukuk Dairesi 2014/21468 E. , 2017/2935 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar asıl davada, mirasbırakanlarından intikal eden 1929 ada 6 parsel sayılı taşınmazın üzerine yapılan binadaki 6 nolu bağımsız bölümün, kardeşleri olan davalı ...’e verdikleri vekaletnameler ile diğer davalı olan ... in eşi ...’e temlik edildiğini, temliklerin vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini, birleşen davada ise davalı ..., diğer mirasçılar tarafından verilen vekaletteki yetkileri kötüye kullanarak mirasbırakana ait olan bir kısım taşınmazları satış suretiyle elden çıkardığını, ayrıca 6 parsel üzerine yapılan bağımsız bölümlerin bir kısmını sattığını, ancak satış bedellerinin kendilerine ödenmediğini belirterek 100.000 TL’nin davalı ...’den tahsilene karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacılardan ... davasından feragat etmiştir.
Davalılar davanın zamanaşımına uğradığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesinde 3 dairenin arsa sahiplerine verilmesinin kararlaştırıldığını, binanın tamamlaması ile miras payları oranında tescil yapıldığını, dava konusu 6 nolu bağımsız bölüm için davacılar ..."ya paylarına isabet eden bedelin havale ile gönderildiğini, vekaletin kötüye kullanılmadığını, diğer 2 bağımsız bölümden pay almadıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, asıl dava için verilen red kararı Dairece ‘’...Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde soruşturma yapılarak, tüm delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. ‘’gerekçesi ile bozulmuş, bozma ilamına verilen uyma kararı ile asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, bir kısım davacılar ve davalılar vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi ...’nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukusal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleşen dava tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle; hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Tarafların bu yöne ilişkin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak, 4721 sayılı TMK. nun 28. maddesi uyarınca ölümle hukuki şahsiyet son bulur. Diğer taraftan kamu düzenine ilişkin bulunan sicil tutma ilkesi gözetildiğinde hâkimin doğru sicil tutmakla yükümlü bulunacağı da tartışmasızdır.
Somut olaya gelince; davacılardan...’nin yargılama sırasında 15.11.2012 tarihinde vefat ettiği ve geride evlatlığı olan davacılardan ...’nın mirasçı olarak kaldığı gözetildiğinde mahkemece asıl davaya konu taşınmaz yönünden ölü kişi adına miras payı oranında tescil hükmü kurulması doğru değildir.
Ne var ki; anılan bu husus yeniden yargılamayı gerekli kılmadığından hükmün 2. fıkra b bendinde yer alan "40/3680 hissesinin davacı ... adına," ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılarak, yerine “40/3680 hissesinin davacı ... adına,..” ibaresinin yazılmasına, tarafların temyizi üzerine resen yapılan inceleme sonucu 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.