3. Hukuk Dairesi 2018/6780 E. , 2018/10885 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; davaya konu taşınmazda 1/3 er pay sahibi olduklarını, kiraya veren murisin vefat ettiğini, davalının 2012, 2013 ve 2014 yıllarında hisselerine düşen kira bedelini ödemediğini, alacağın tahsiline yönelik başlatılan icra takibine haksız itiraz ettiğini ileri sürerek, davalının itirazının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davacıların pay ve paydaş çoğunluğu olmadan dava açamayacağını, sözleşmeyi imzalayan Bülent Uslu ve muris hesabına 30.000 TL ödeme yaptıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacıların yeni malik olarak kabul edilmesi gerektiği ve davalı kiracıya ihtar göndermeden dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 405.md.sine göre; ""Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar. ""
Somut olayda, davalı, davacılardan ..." nün malulen emekli olduğunu, akıl sağlığının yerinde olmadığını beyan etmiş, Mahkemece, davacı ..." nün dava ehliyetine sahip olup olmadığı araştırılmadan dava sonuçlandırılmıştır. Oysa, dava ehliyeti dava şartlarındandır. Bu nedenle, mahkeme, tarafların dava ehliyetine sahip olup olmadıklarını re"sen gözetmek zorundadır. Nitekim, Türk Medeni Kanunu"nun yukarıda belirtilen 405. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı ve görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamların, noterlerin ve mahkemelerin bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır.
Bu durumda, mahkemece davacının dava ehliyetine sahip olup olmadığına dair araştırma yapması, gerekirse anılan madde ve HMK"nun 56.maddesi gereğince, davacının vesayet altına alınması gerekip gerekmediği hususunda vesayet makamına tezkere yazılması, vasi tayin edilmesi halinde husumete izin kararı da alınarak davacı vasisi tarafından davaya devam olunması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru değildir.
2-) Kabule göre de; dosya arasında bulunan kira sözleşmelerine göre davaya konu taşınmazın 01.11.2010 başlangıç tarihli ve dört yıl süreli kira sözleşmesi ile muris Nezahat Ünlü" ye vekaleten dava dışı Bülent Uslu tarafından davalıya kiralandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Muris kiraya verenin 28.07.2013 tarihinde vefat ettiği, ölüm ile mülkiyetin davacılar ve diğer mirasçılara intikal ettiği, daha sonra davaya konu taşınmazdaki el birliği halinde mülkiyetin paylı mülkiyete çevrildiği ve kararın 21.01.2015 tarihinde kesinleştiği, davacıların taşınmazda 1/3" er pay sahibi oldukları anlaşılmaktadır. Mahkemece; davacıların davalılara ihtar göndermeden dava açamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davacılar Türk Medeni Kanun"un 705/2 maddesi gereğince murisin ölümü ile taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkını kazanmışlardır. Mülkiyetin intikali ile de iktisap tarihinden itibaren tüm mirasçılar birlikte kira alacağını talep edebilirler. Davalı kiracının, ölüm tarihinden itibaren mal sahibi olan kiraya verenin mirasçılarına her hangi bir ihtara gerek olmaksızın kira bedelini ödemesi gerekmektedir. Kaldı ki taşınmazdaki el birliği halinde mülkiyetin paylı mülkiyete çevrildiği, her paydaşın kendi hissesine düşen kira bedelini isteyebileceği de gözetilerek işin esası incelenip ve davalının ödeme savunması üzerinde de durulup sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.