Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/748
Karar No: 2019/206
Karar Tarihi: 26.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/748 Esas 2019/206 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/748 E.  ,  2019/206 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 1. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 08.03.2012 tarihli ve 2005/1127 E., 2012/219 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 14.02.2013 tarihli ve 2012/9632 E., 2013/2424 K. sayılı kararı ile:
    "…1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
    2-Dava 27.04.1999 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 9,20 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
    Mahkemece davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı tarafça temyiz edilmiştir.
    Davacının iş kazası sonucu % 9,20 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının % 30, davalı işverenin ise % 70 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
    Gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
    Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
    Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 10.000,00-TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
    Maddi tazminat gelince: Davacının 07.10.2005 tarihli kısmi dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00-TL maddi ve 20.000,00-TL manevi tazminat istemli olarak dava açtığı ve bilahare, 26.01.2012 tarihinde maddi tazminata ilişkin istemini ıslah suretiyle artırdığı, davalı tarafça süresi içerisinde zaman aşımı def-inin ileri sürüldüğü, davacının maddi tazminat isteminin kabulü sırasında ıslahen artırılan bölümünde dikkate alındığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda gerek yürürlükten kalkan 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. maddesi ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı yasanın 146. maddesi gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
    Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Somut olayda sağ ayak 1. parmağı 22.11.1999 tarihinde yapılan ameliyatta kesilen davacı bakımından değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı ve en geç bu tarihte zararın öğrenildiği ortadadır.
    Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü, istemin sonucunun artırılması şeklinde olsa da, yeni bir dava niteliğindedir. O halde ıslah dilekçesiyle artırılan talep için yeni bir dava da ileri sürülmesi gereken tüm itiraz ve defi-ilerin ileri sürülmesi mümkündür. Hal böyle olunca, davacı tarafından 26.01.2012 tarihinde maddi tazminattın ıslahen artırılması üzerine, süresi içerisinde davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı def"inin kabul edilerek ıslahen artırılan miktara ilişkin maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, maluliyet oranın öğrenildiği tarihten itibaren zaman aşımının işlemeye başlayacağının kabulü ile ıslahen artırılan miktarı da kapsar biçimde maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
    Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, manevi tazminatın takdirinde ve zaman aşımının başlangıcında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 2494 sayılı Kanun ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava; iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkilinin davalı iş yerinde 15.07.1997 ile 14.07.2005 tarihleri arasında çalıştığını, davalı iş yerinde çalışırken 1999 tarihinde iş kazası geçirdiğini ve kaza nedeniyle tedavisinin devam ettiğini iddia ederek fazlaya ilişkin her tür dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 20.000,00TL manevi tazminatın ve 1.000,00TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini talep etmiştir ve davacı vekili 26.01.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.000,00TL maddi tazminat talebini 48.700,71TL artırarak 49.700,71TL olarak belirlemiştir.
    Davalı vekili; müvekkil şirketin söz konusu kaza sebebiyle meydana gelen maddi zararı ödediğini, ayrıca davacının maluliyetinin bulunmadığını, kazadan sonra da iş yerinde çalışmaya devam etmesi sebebiyle manevi bir zararının da söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili tarafından davacının 26.01.2012 tarihli ıslah dilekçesine karşı 13.02.2012 tarihinde zamanaşımı itirazında bulunulmuştur.
    Mahkemece; davacının davalı şirkette sigortalı olarak çalışmakta iken 1999 yılında geçirmiş olduğu iş kazası nedeni ile %9,1 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, kazalı sigortalının %30, davalı şirketin %70 oranında kusurlu bulunduğu, maluliyet oranının kesinleştiği tarihten itibaren gerçek zararın öğrenildiğinin kabulü ile 10 yıllık zamanaşımının bu tarihten itibaren başlaması gerektiği, bu itibarla davada 10 yıllık zamanaşımının dolmadığı gerekçesiyle 06.12.2011 tarihli hesap bilirkişisi raporu benimsenerek davacının ıslah dilekçesi doğrultusunda 49.700,71TL maddi tazminatın ve 10.000,00TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece; öncelikle Özel Dairenin manevi tazminata ilişkin bozma kararına uyularak davacı yararına 7.000,00TL manevi tazminata hükmedildikten sonra, maddi tazminat yönünden ise maluliyet tespit raporunun 25.03.2010 tarihli olduğu, bu tarih itibariyle zararın belirlendiği yani zamanaşımının başladığı, ıslah dilekçesinin tarihinin 26.01.2012 olduğu, dilekçenin 10 yıllık süre içinde sunulması nedeniyle söz konusu talebin zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle ve önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; iş kazası nedeniyle maddi tazminat talebinde bulunan davacı vekilinin 26.01.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle talep ettiği maddi tazminat yönünden zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, yerel mahkemece ilk gerekçeli kararda yer verilmeyen ve Özel Dairenin bozma kararından sonra direnme kararının gerekçe kısmında yer verilen “davacının kazadan sonra ve ayak parmağının kesilmesine neden olan ameliyattan başka sayısı ona yakın ameliyatlar geçirdiği bu ameliyatlara konu sağlık sorunlarının çoğunun iş kazası olayının neden olduğu, en son 16.09.2005 tarihli ameliyatın davacının üreme organları ve böbrek fonksiyonları ile ilgili bulunduğu ve sağlık sorunlarının halen daha devam ettiği, bu itibarla elektrik akımına maruz kalma şeklinde meydana gelen kazada zararın kesin olarak öğrenildiği tarihin 22.11.1999 ameliyat tarihi olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır” ifadesinin yeni hüküm oluşturup oluşturmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
    Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemeli ve yeni bir hüküm kurmamalıdır.
    Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanmak veya bozmadan esinlenmek suretiyle gerekçesini veya hükmünü değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
    Somut olayda, mahkemece ilk gerekçeli kararda yer verilmediği hâlde direnme kararının gerekçe kısmında yer verilen ve değişen ve gelişen durumun varlığını tartışmaya açabilecek “davacının geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle üreme organları ve böbrek fonksiyonları ile ilgili sağlık sorunlarının varlığının olduğuna dair” gerekçesi ile yeni bir hüküm kurulduğu ve bu şekilde direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
    Şu hâle göre, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
    Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
    Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
    SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 21. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 26.02.2019 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi