1. Hukuk Dairesi 2015/239 E. , 2017/2902 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Davacı,çekişme konusu 646 parsel sayılı taşınmazda davalılar ile kayden paydaş olduklarını,kendisnin izni olmamasına rağmen davalıların taşınmaza ev yaptıklarını ileri sürerek, evin yapımının tedbiren durdurulmasını ve yıkılmasını istemiştir.
Davalılar ... ve ..., taşınmazda eskiden varolan ve yanan evin yerine ev yaptıklarını savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, paydaşlar arasında taksim sözleşmesi yapılmadığından davalılar ... tarafından yapılan elatmanın önlenmesine,davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı HUMK"nın 388, 6100 sayılı HMK"nın 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMK"nın 389., yine 6100 sayılı HMK."nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne varki, uygulamada 1086 sayılı HUMK"nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK."nın 294.maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda; kısa kararda “Açılan davanın kabulüne” dendiği halde, gerekçeli kararda “Açılan davanın KABULÜNE, ... Köyü 646 nolu parsel taşınmaza davalılardan ... tarafından yapılan el atmanın önlenmesine,2-Açılan davanın ... yönünden REDDİNE” demek suretiyle, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılması doğru değildir.
Hal böyle olunca, bu konudaki 10.4.1992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da gözetilerek yeniden karar oluşturmak üzere hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.