Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/547
Karar No: 2019/205
Karar Tarihi: 26.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/547 Esas 2019/205 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/547 E.  ,  2019/205 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Diyarbakır İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.12.2010 tarihli ve 2009/487 E., 2010/834 K. sayılı karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 11.10.2012 tarihli ve 2011/995 E., 2012/17219 K. sayılı kararı ile:
    "…Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine,
    Dava, 506 sayılı Yasa"ya tabi çalışması nedeni ile 18.2.1998-17.5.2006 tarihleri arasında kalan Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının iptali ve SSK sigortalılığının geçerli olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 29.7.1992 tarihli giriş bildirgesi ile vergi kaydından dolayı 25.12.1991 tarihinde 1479 sayılı Yasa’ya tabi Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, 25.12.1991-31.8.1992, 27.12.1993-15.5.2006 tarihleri arasında vergi kaydının, 1.12.1991-10.4.2002, 5.5.2004-1.1.2006 tarihleri arasında oda kaydının, 31.12.1991-17.5.2006 tarihleri arasında esnaf sicil kaydının bulunduğu, davacının 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı çalışmalarının ise 1988/2. dönem 83 gün olduğu ve 18.2.1998-2009 tarihleri arasında ise kesintisiz çalışmasının bulunduğu, kurumca ihtilaf konusu dönemde 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının geçerli sayıldığı görülmektedir.
    Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılık mümkün olmayıp çakışan sigortalılık olarak adlandırılan böyle durumlarda zorunlu sigortalılıkların çakışması halinde sorun önceden başlayıp devam eden zorunlu sigortalılığa geçerlilik tanınarak çözümlenmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/21-627 Esas,2001/659 Karar ve 03.10.2001 günlü kararı ile, 2005/21-389 Esas, 2005/430 Karar ve 29.06.2005 günlü kararlarında önceden başlayan sigortalılığın asıl sigortalılık olduğu özellikle belirtilmiştir.
    Somut olayda mahkemece davacının 18.2.1998 tarihinden sonraki dönemde, sonradan başlayan 506 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının 1479 sayılı Yasa’ya tabi Esnaf Bağ-Kur sigortalılık ile çakışması nedeniyle, önceden gelen sigortalılık 25.12.1991 tarihinde başlayan esnaf Bağ-kur sigortalılığı olmakla söz konusu dönem yönünden davacının 1479 sayılı Yasa’ya tabi Esnaf Bağ-Kur sigortalılık iptal isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilmesi hatalı olmuştur.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurularak istemin reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, 1479 sayılı Kanun (Esnaf Bağ-Kur) kapsamındaki sigortalılık süresinin iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkilinin 0711554505 sicil numarası ile 25.12.1991 tarihinden itibaren Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiğini, 18.02.1998 tarihinden itibaren ise Tekel Yaprak Tütün İşletmeleri ve Ticaret Müessesesi Müdürlüğü Diyarbakır Tekel Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğünde işçi olarak 506 sayılı Kanun kapsamında çalışmaya başladığını, ticaret sicil kaydını 17.05.2006 tarihinde terk etmesi nedeniyle 18.02.1998 ile 17.05.2006 tarihleri arasındaki SSK sigortalılığı ile Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının çakıştığını, ancak söz konusu dönemde müvekkilinin kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması bulunmadığını iddia ederek 18.02.1998-17.05.2006 tarihleri arasında Esnaf Bağ-kur sigortalılığının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili; davacının 18.02.1998 ile 17.05.2006 tarihleri arasındaki dönemde Esnaf Bağ-Kur ve SSK kapsamındaki sigortalılığının çakıştığını, SSK kapsamındaki çalışmalarının aralıklı olarak devam ederek toplamda 4201 gün olduğunu, vergi kaydına istinaden 25.12.1991 tarihinden itibaren Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiğini ve vergi kaydının kesintisiz devam ettiğini, bu nedenle Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edilmesi gerektiğini ve Kurum işleminde hata bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece; sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığın mümkün olmadığı, bu nedenle baskın sigortalılığa öncelik verilmesi gerektiği, davacının basit usulde vergi mükellefi olduğu 2000-2005 yılları arasında vergi dairesine verdiği yıllık gelir vergisi beyannamelerinde yıllık gelir olarak bildirdiği miktarlar ile Diyarbakır Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü iş yerinde çalışmaya başladığı 18.02.1998 tarihinden 17.05.2006 tarihine kadar aldığı aylık ücretler karşılaştırıldığında her iki kazanç arasında büyük farklılık olduğu, SSK’lı olarak çalışmalarının baskın olduğu ve çalışmasının sürekliliği dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle 18.02.1998-17.05.2006 tarihleri arasındaki dönemde Esnaf Bağ-Kur sigortalılığının iptaline ve bu dönemler yönünden SSK kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece; davacının 25.12.1991 tarihinden önce 16.04.1985 tarihinde SSK sigortalısı olduğu belirtilerek ve önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından davacının çakışan sigortalılıklar yönünden önceden gelen sigortalılığına mı yoksa baskın olan sigortalılığına mı üstünlük tanınacağı ve buradan varılacak sonuca göre 18.02.1998-17.05.2006 tarihleri arasındaki sürelerin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu (Esnaf Bağ-Kur) kapsamlarından hangisine dâhil olacağı noktasında toplanmaktadır.
    Sosyal Güvenlik Hukukumuzda, “sosyal sigortalarda çokluk”, bir başka anlatımla bireylere olabildiğince sosyal sigorta hakkı tanıma, “yararlanmada ve yükümlülükte teklik” ilkesi egemen olup, buna göre, aynı tarihlerde farklı sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında bulunulamaz ve çifte sigortalılık olarak adlandırılan bu statü kanun hükümleriyle engellenmiştir. Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olması nedeniyle “çakışan sigortalılık” olarak da adlandırılan, bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hâli, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3/I-(F) ve (K), 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 24/2-c madde hükümleri dikkate alınarak, sadece birine değer verilerek çözüme kavuşturulmaktadır. 506 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinin I/f bendinde “kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” K bendinde ise “ herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı Kanunun 24’üncü maddesinin I ve II. fıkralarında da bir kimsenin Bağ-Kur kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında, başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında bulunmaması koşuluda getirilmiştir.
    506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun tek çatı altında toplanmadığı dönemde, bu kanunlardan aynı anda iki tanesine bağlı olanların durumunun ne olacağı dair 5510 sayılı Kanun’un yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak yasal bir düzenleme yoktur.
    5510 sayılı Kanun’un yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin olarak bu tür çakışan (ikili) sigortalılığa ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için, gerçek ve fiili çalışmanın, başka bir anlatımla baskın sigortalılık olgusunun hangi Kurum ve Kanun kapsamında gerçekleştiği belirlenmeli, aynı döneme rastlayan gerçek ve fiili çalışmalardan hangisinin sigortalının hayatında ekonomik olarak baskın çalışma niteliği taşıdığı ortaya konulmalıdır. Yani sigortalı emek ve mesaisini ağırlıklı olarak hangi sigortalı çalışmaya tahsis ediyor ve ekonomik yönden geçimini sağlıyorsa o çalışmaya üstünlük tanınmalıdır.
    Bu açıklamaların ışığında, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu kapsamında çakışan sigortalılığın bulunması durumunda, 5510 sayılı Kanun’un yürürlükte olmadığı 01.10.2008 tarihi öncesi dönem yönünden baskın sigortalılığa üstünlük tanınması gerektiğinden davacının 18.02.1998-17.05.2006 tarihleri arasındaki ekonomik olarak baskın çalışmasının 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamından kaynaklanması nedeniyle davacıyı ihtilaf konusu dönemler yönünden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sigortalı kabul etmek gerekmektedir.
    Ne var ki direnme kararında gerekçe kısmının bir bölümünde çakışan sigortalılık olması durumunda baskın sigortalılığa üstünlük tanınması gerektiği belirtilmiş ise de bir bölümünde “bu tarihten çok önce 16.04.1985 tarihinden itibaren SSK sigortalısı olarak 14831553 sigorta numarasıyla muhtelif iş yerlerinde belirli sürelerde çalıştığı” ifadesi ile davacının zaten önceden başlayan sigortalılığının SSK olduğu belirtilmiştir. Oysa ki davacı 1988 yılında SSK kapsamında sigortalılığından çıkış yapmış, 18.02.1998 tarihinde ise yeniden giriş yapmıştır. Bağ-Kur sigortalılığı kapsamına ise 25.12.1991 tarihinde giriş yapmıştır. Bu nedenle davacının önceden başlayan sigortalılığı Bağ-Kur olmakla birlikte direnme kararının gerekçe kısmından bu bölümün çıkarılması gerekmektedir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, çakışan sigortalılık durumunda önceden başlayan sigortalılığa üstünlük tanınması gerektiği, Özel Dairenin bozma kararının yerinde olduğu, ancak Özel Dairenin bozma kararından sonra, 04.04.2015 tarihli 6645 sayılı Kanunun 56’ncı maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen ve 23.4.2015 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 63’üncü maddenin ve 11.05.2018 tarihli 7143 sayılı Kanunun 24’üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen ve 18.05.2018 tarihli Resmî Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren Geçici 76’ncı maddenin değerlendirilmesi gerektiği, direnme kararının bu ilave nedenlerle bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararı bu daraltılmış nedenlerle yerindedir.
    SONUÇ: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik (daraltılmış) nedenlerle ONANMASINA, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440’ıncı maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 26.02.2019 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi