Davacı T.. A.. vekili Avukat S. K.. tarafından, davalı İ.. B.. aleyhine 26/10/2011 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın pasif husumet yokluğundan reddine dair verilen 18/02/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı tarafından yapılan yol yapım ve bakım çalışması sırasında yer altı kablosunun koparılmak ve kırılmak suretiyle zarara uğratıldığını belirterek; zararının tazminini talep etmiştir. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Anayasanın 125/son maddesine göre; “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2/b maddesi ile; “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davasının idari yargı yerinde açılacağı düzenlenmiştir.” Davalı İ.. B.. bir kamu tüzel kişisidir. Kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet göstermekte olup eylem ve işlemleri de kamusal niteliktedir ve kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. Davada ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre, davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de hizmet kusurudur. Kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde idari yargı görevlidir. (2577 sayılı İYUY. m.2) Görev sorunu, kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir.(HMK 114) İdari eylem ve işlemlerden doğan uyuşmazlıklar bakımından genel görevli yargı yeri idare mehkemeleridir. Adli yargı yerleri ancak özel düzenlemelerin varlığı halinde, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan uyuşmazlıkları çözümlemekle görevlidirler. Kural olarak idarenin zarar doğuran her türlü eylem ve işleminden doğan zararlar idari yargı yerinde dava konusu yapılmaktadır. Somut olay da bu genel kuralın istisnası niteliğinde olmadığından, hizmet kusuru nedeniyle oluşan zarardan kaynaklanan bu davanın İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası olarak açılması gerekirdi. Yargı yolu, 6100 Sayılı HMK"nun 114/1-b ve 115. maddelerinde düzenlenen ve yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilecek olan dava şartıdır. Husumetin görevli mahkemece değerlendirilmesi gerekir. Şu durumda, mahkemece yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu durum bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/06/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.