1. Hukuk Dairesi 2014/22357 E. , 2017/2867 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, aralarında dargınlık bulunan mirasbırakanın maliki olduğu 12 numaralı bağımsız bölümü diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak satış suretiyle torununun eşi olan davalıya temlik ettiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, temlik işlemlerinin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 24/03/2013 tarihinde öldüğü, çekişme konusu 12 numaralı bağımsız bölümün 20/12/2012 tarihinde mirasbırakan tarafından 1975 doğumlu ve memur olan davalıya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece her ne kadar mirasbırakan adına kayıtlı başkaca taşınmaz bulunmadığı gerekçesiyle muvazaa iddiası kabul edilmişse de; davalı tarafın temyiz aşamasında dosya sunulan 19/11/2014 tarihli tapu kayıtlarından mirasbırakan adına 1380, 1496 ve 3640 parsel sayılı taşınmazların olduğu saptanmıştır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu 190.maddesi gereğince, davacı mirasbırakanın mal kaçırma iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın, kızı ... ’nin ölümünden sonra çekişme konusu taşınmazda oturmak istemediği için taşınmazı satmak istediği, taşınmazın bir süre emlakçıda ilanda kaldığı, davalının da birikimi ile taşınmaz satın almak istediği için çekişme konusu taşınmazı devraldığı, davalının o tarihte alım gücünün bulunduğu, tanık olarak dinlenen ... ’ın beyanından, satıştan sonra kendilerine bedel olarak 10.000,00 TL’nin verildiği ve mirasbırakanın terekesinde üç adet daha taşınmaz bulunduğu gözetildiğinde, temlikin mal kaçırma amaçlı yapılmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.