14. Hukuk Dairesi 2014/15342 E. , 2016/1795 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.12.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davalı ... hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne dair verilen 29.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı belediyeler vekilleri ile davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 1415 (2100) parsel sayılı taşınmazın 540.68 m2"lik kısmının, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde ... Büyükşehir Belediyesi adına ihdasen tescil edilerek, adı geçen belediyece yapılan imar uygulaması sonucu kamu alanında kullanılmak üzere terkin edildiğini, bu ihdas parselinin anılan miktarı üzerine de 5592 ada 3, 4, 5 ve 5614 ada 3, 4, 5 ve 6 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğunu ancak, belirtilen şuyulandırma işleminin ve öncesinde aynı bölgede ... Belediyesince yapılmış olan 37 no"lu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek tapu iptali ve kadastral parselin ihyası suretiyle tescil istemiştir.
Davalı belediyeler ile davalılar ... ve ...; davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ... Belediyesi hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine; diğer davalılar hakkında ise, tapu kayıtlarının dayanağını teşkil eden imar uygulamalarının idari yargı yerinde iptal edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... ile ... vekilleri, davalı ... vekili ve davalı ... vekili ayrı ayrı temyiz etmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri ...nin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, ...nin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek ...nin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı
Kanun ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği açıktır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda ... Belediyesinin 37 nolu imar düzenlemesi yaptığı, daha sonra aynı bölgede ... Büyükşehir Belediyesi"nin imar uygulaması gerçekleştirdiği, her iki imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edilerek, idari yargı kararlarının kesinleştiği, dava konusu yerin yeni kurulan ... Belediyesi sınırları içinde kalması nedeniyle de ... Belediyesinin davada taraf olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulamanın hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Mahallinde yapılan uygulama neticesinde teknik bilirkişilerce düzenlenen rapor çelişkili olup, dava konusu taşınmazın ilk uygulama sırasındaki niteliği bakımından hem devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, hem de imar yolu alanında kaldığı yönünde açıklamalar yapıldığı gibi, çekişme konusu 1415 sayılı parselin tescil bildirim beyannamesinde 129 no"lu parselin yola terkinden ihdas edildiğinin belirtilmesine rağmen bu açıklamanın dayanağı olan belgeler getirtilmemiş ve bu husus üzerinde de durulmamıştır. Özellikle dava konusu yapılan 540.68 m2"lik bölümün ... Belediyesi tarafından yapılan hangi uygulama kapsamında kaldığı ve bu uygulama sırasındaki vasfı, kadastro harici bırakılan bir yer olup olmadığı ve ne şekilde hangi işlemlere tabi tutulduğu, ihdasa konu olup olmadığı ve uygulama sonucu akıbeti (üzerinde yol, park, imar parseli vs meydana getirilip getirilmediği) kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmadığı gibi, ikinci yani davalı ... Belediyesi tarafından yapılan uygulama sırasındaki niteliği (yol, park, imar parseli vs), farklı bir deyişle nereden ihdas edildiği tespit edilmemiş, ayrıca taşınmazın, ile ilgisinin bulunup bulunmadığı açıkça belirlenmemiştir.
O halde, değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların tüm delillerinin toplanması, 1415 sayılı parsel ile ihdas beyannamesinde belirtilen 129 sayılı kadastral parselin ilk tesislerinden itibaren tapu kayıtları (kütük sayfaları) ve dayanak belgeleri (yola terkin, şuyulandırma vs. ilişkin belgeler) getirtilerek yapılan imar düzenlemeleri ve ihdas beyannameleri irdelenip, alınacak bilirkişi raporunun denetlenmesi, yine davaya konu taşınmazın 775 sayılı Kanunun yürürlük tarihi itibariyle belediye sınırları içinde kalıp kalmadığı araştırılıp, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken, eksik soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, istek aşılarak hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; somut uyuşmazlıkta taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğundan, hüküm altına alınması gerekli karar ve ilam harcı ile davacı yararına hükmedilen avukatlık ücretinin maktu olması gerekirken nispi olarak tayin edilmesi de isabetsizdir.
Mahkemece, belirtilen tüm bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... ile ... vekilleri, davalı ... vekili ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.