Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/2104
Karar No: 2010/5329
Karar Tarihi: 04.11.2010

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/2104 Esas 2010/5329 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/2104 E.  ,  2010/5329 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi

    ... ile ... aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının reddine dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 30.09.2009 gün ve 1728/1223 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı ... vekili, dava konusu 217 parsel sayılı taşınmazın 25 yılı aşkın süreden beri vekil edeninin zilyetliğinde olan bir bölümüne 2008 yılının Kasım ayında davalının ekin ekmek suretiyle haksız yere tecavüz ettiğini ileri sürerek zilyetliğinin korunmasına karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ..., dava konusu taşınmaz bölümünün öncesinin ortak miras bırakan babalarına ait olduğunu, sağlığında kendisine verdiğini, davacının hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, öncesi tarafların ortak miras bırakanlarına ait olup, mirasçıları arasında paylaşılmadığı, bu durumda davacının tecavüzün önlenmesi yönünde istekte bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı asıl tarafından temyiz edilmiştir.
    217 parsel sayılı taşınmaz, 29.3.1958 tarihinde yapılan kadastroda dava dışı Mehmet Er ve arkadaşları adına tesbit edildikten sonra Bafra Arazi Kadastro Mahkemesinin 10.5.1963 gün 855-240 sayılı kararı ile “orman rejimi içinde bulunması nedeniyle tapulama harici bırakılmasına” karar verilmiş, hüküm Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle 23.12.1963 tarihinde kesinleşerek tapu sicilinden silinmiştir. 217 parsel içinde kalan taşınmaz bölümünün orman sayılan yerlerden olduğu sabittir. HUMK.nun 76. maddesi uyarınca, maddi olayları ileri sürmek taraflara hukuki nitelemeyi yapmak hakime aittir. İddianın ileri sürülüş şekline göre temyize konu dava TMK.nun 981 vd. maddelerine dayalı zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih, 1946/6 Esas, 1946/12 Karar sayılı kararında aynen "…MK.896.( TMK.983) madde uyarınca bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde hakim, yalnız davacının gerçek ise zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz..." denilmektedir.
    Davacı yan, Orman İdaresinin taraf olmadığı eldeki bu davada herhangi bir hakka değil, sadece mukaddem (önceki) zilyetliğe dayanmaktadır. O halde, bu davada öncelikle çözüme kavuşturulması gereken husus, davacının somut olayda, davalıya karşı üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunup bulunmadığıdır. Çözümlenmesi gereken sorun bu olunca, zilyetlik kavramı, niteliği, hukuki fonksiyonları üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır. Zilyetlik eşya ile şahıs arasında eylemli (fiili) bir bağ, yani ilişki olup ve buna bağlı olarak da fiili hakimiyet altında bulundurmaktan doğan hukuki yetki ve vecibeleri de gösteren ve düzenleyen hukuki bir müessesedir. Kanunda sözü edilen fiili hakimiyetin meydana geliş şekli önemli değildir. Bunun bir gasp ve tecavüz sonucunda elde edilmiş olması da mümkündür. Bu bakımdan hakka dayanmayan zilyetlik (hırsızın zilyetliği) hukuk nizamınca korunmaktadır.
    Ne var ki; bu korumanın hırsızın yararını (menfaatini) korumak için değil, sosyal huzur ve sükunun korunması ve sağlanması için kabul edilmiş olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Zira hukuk düzeninin yanında birde barış düzeni vardır. Hukuk hareketi; barış ise, sükunu ifade eder. İşte zilyetlik, bu barış düzeninin vücut verdiği bir müessesedir. Zilyetliğin hukuki fonksiyonlarından birisi de, fiili durumun başkaları tarafından keyfi olarak bozulmasını önlemektir. Hukuk düzeni böylece toplumun esenliğini korumak istemiştir. Kendilerini haklı görenler bile başkasının fiili hakimiyetine belli bir çerçeve içinde saygı göstermeye mecburdurlar.
    Zilyetlik davalarının en belirgin özelliği yukarıya alınan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı gibi davada hakkın tartışma konusu olmaması ve davayı kazanma veya kaybetmenin mevcut olabilecek hak üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun içinde bu tür davalarda mahkemenin zilyetliğin korunmasına ilişkin vereceği karar, sadece eski zilyetlik durumunun yeniden kurulmasını sağlamaktır. Bu karar, diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla dava açma hakkına dokunmaz, üçüncü kişilerin o şey üzerinde hakları olmadığının kabulü şeklinde anlaşılamaz. Zilyet davaları sonunda verilen mahkeme kararları tamamen geçici bir etkiye sahip olup, mülkiyet sorunu çözümlenmediğinden mülkiyet yönünden kesin hüküm teşkil etmezler. (Yargıtay ...nun 12.5.1982 gün 1979/8-589 Esas, 1982/482 Kararı)
    Dava, zilyetliğin korunması amacıyla açıldığına ve esasen davada Orman İdaresi ve Hazine taraf bulunmadığına göre uyuşmazlığın zilyetlik hükümleri dairesinde çözümlenip sonuçlandırılması gerekir.
    TMK nun 973.maddesinde, zilyetlik, "...Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir..." şeklinde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde de; zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Orman idaresi ve Hazine davada taraf durumunu almamış bulunduğuna göre, davacı zilyetliği haksız olsa bile malik dışında saldırıda bulunan kişilere karşı anılan maddelerdeki zilyetlik davalarını açabilir. Zilyetlik hukuken korunmuş eylemli bir durum olduğuna göre, zilyetliğin bir hakka dayanıp dayanmaması önemli olmadığı gibi açılmış olan davanın dinlenmesine engel değildir. Bu tür davalarda, taşınmaz üzerinde hangi tarafın üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunduğunun saptanması, uyuşmazlığın ona göre çözümlenmesi gerekmektedir.
    Açıklanan tüm bu bilgiler ışığında görülmekte olan davadaki üstün zilyetlik hakkının belirlenmesine ilişkin delillerin irdelenmesine gelince; keşifte dinlenen davacı tanıkları Fevzi Soylu, Fikri Başyaman ve Halil Türkmen ifadelerinde, dava konusu yapılan taşınmaz bölümünü 20 yıldan beri davacının ekip-biçtiğini, etrafını tel örgü ile çevirdiğini, Kasım 2008 yılında davalının bu yere fiğ ekmek suretiyle tecavüz ettiğini bildirmişlerdir. Dosya içeriğine göre, babasının sağlığında davalıya verdiği kanıtlanamamıştır. Bu açıklamalar karşısında davacının üstün zilyetliğinin varlığının kabulüyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanlışa düşülerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Taşınmazın kamu malı (orman) olduğu düşüncesiyle davacı gerçek kişinin üstün zilyetlik hakkının göz ardı edilmesi, yine gerçek kişi olan davalı yanın işgaline üstünlük tanıması anlamına geleceğinden hakkaniyete uygun görülmemiştir.
    Davacı ...’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 04.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi