17. Hukuk Dairesi 2015/13343 E. , 2018/7689 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ...Ş vekili ile davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, 18/09/2012 tarihinde sigortalısına 58.961,00.-TL tazminat ödemiş olup sigortalısının zararına sebebiyet verenlere karşı talep ve haklarına halef olduğunu, davalılardan ..."ün taşımayı üstlendiği emtiayı tam ve eksiksiz olarak teslim edemediği kusurlu hareketin neticesiyle kazaya neden olduğu taşıma işini yapan ..."in tüm zarardan diğer davalıların kusurları oranında davalıların müşterek ve müteselsilen sorumlu olmak üzere müvekkili şirketin ödeme tarihi olan 18/09/2012 tarihinden itibaren ...A.Ş. için ticari faizin 5 puan fazlası ile diğer davalılardan ise ticari avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama harç ve masrafları ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ...Ş. vekili, sigortalı aracın kusurunun olmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, kaza neticesinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki araçta taşınan ... Ltd. Şti. firmasına ait ve davacı şirketçe sigorta altına alınmış olan emtianın küçük bir kısmının hasar gördüğünü, hal böyle iken davacı şirketin taşınan emtianın tamamı zarar görmüş gibi talepte bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın istediği faiz ve faiz oranlarının
yersiz ve fahiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ...’ya dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre;davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı .... Vekili ile davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava,nakliyat sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m. 294-297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HMK 297/II maddesinde; hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer
vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 12/03/2015 tarihli kısa kararında "davanın kabulü ile Davalı ...’ün 10.000,00 TL, davalılar Kenan ile ...A.Ş’nin yine 10.000,00 TL ile sorumlu tutulmak suretiyle 23.365,60 TL’nin dava tarihindeki yasal faizi ile birlikte" denildiği halde, gerekçeli kararda "davanın kabulüne, Davalı ...’ün 23.365,60 TL, davalılar Kenan ile ...A.Ş’nin yine 23.365,60 TL ile sorumlu tutulmak suretiyle 23.365,60 TL’nin dava tarihindeki yasal faizi ile birlikte" şeklinde yazıldığı görülmektedir. Bu durum HMK"nin 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalı ...Ş vekili ile davalı ...’nın temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma nedenine göre bu aşamada davalı ...Ş vekili ile davalı ...’nın temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ... ve ..."ye geri verilmesine 12/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.