Esas No: 2017/490
Karar No: 2019/201
Karar Tarihi: 21.02.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/490 Esas 2019/201 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 28. Asliye Ticaret (Kapatılan) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.12.2012 tarih ve 2011/235 E., 2012/265 K. sayılı kararın taraf vekillerince temyizi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 31.03.2014 tarih ve 2013/2294 E., 2014/2184 K. sayılı kararı ile,;
“…Uyuşmazlık eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmakta olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.
Davada; 15.05.2008 tarihli sözleşmeyle 10.000 euro bedelli 1 adet ön ısıtıcı, 27.000 euro bedelli 1 adet turboekstraktör, 195.000 euro bedelli 1 adet konsantre ünitesi ve 3.000 euro bedelli 1 adet kontrol sistemi olmak üzere KDV dahil toplam 257.500 euro bedelli makine ve techizatın tesliminin üstlenildiği, ödemelerin mahsubundan sonra davalının 88.500 Euro + 14.866,00 TL borcunun kaldığı iddia edilerek toplam 183.016,00 TL alacağın avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili istenmiş, 26.11.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle talep 19.318,87 TL artırılarak 202.334,87 TL"ye çıkarılmıştır.
Davalı cevabında; 26.04.2008 ile 26.08.2008 tarihleri arasında düzenlenen 17 adet faturayla davacıdan 444.825,19 TL"lik makine teslim aldığını, bu miktar borca karşılık 12 adet çek ve 4 adet iade faturası ile toplam 429.959,87 TL"lik ödeme yapıldığını, bakiye 14.865,32 TL borcun kaldığını, bu miktarın dışında başka bir borçlarının bulunmadığını, davada talep edilen bedelin mükerrer olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece uyuşmazlığın 21.08.2009 tarihli KDV dahil 88.500 euro bedelli faturadan kaynaklandığı, bu fatura davalı defterlerinde kayıtlı bulunmamakta ise de davacı tarafından ibraz edilen belgelere göre bu faturanın davalıya tebliğ edildiği ve itiraza uğramaksızın kesinleştiği gerekçesiyle dava ıslah da dikkate alınarak kabul edilmiş, 202.334,87 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Mahkemenin kabulüne göre uyuşmazlık 21.08.2009 tarihli KDV dahil 88.500 euro bedelli faturadan kaynaklanmaktadır. Faturanın açıklama bölümünde, faturanın, davalıya teslim edilen 1 adet ön ısıtıcı (O160), turboekstraktör (TE20), konsantre ünitesi (OMS20) ve ısı kontrol sistemi nedeniyle düzenlendiği belirtilmiştir. Davalı cevap dilekçesinde faturanın mükerrer olarak düzenlendiğini savunmuş, temyiz dilekçesinde de bu savunmasını detaylandırarak 10.000 Euro bedelli 1 adet ön ısıtıcının (O160) 14.06.2008 tarihli 19.277,00 TL, 27.000 Euro bedelli 1 adet turboekstraktörün (TE20) 01.07.2008 tarihli 53.100,00 TL, 195.00 Euro bedelli 1 adet konsantre ünitesinin (OMS20) 12.08.2008 tarihli 182.500,00 TL, 3.000 Euro bedelli 1 adet ısı kontrol sisteminin de 14.06.2008 tarihli 5.760,00 TL bedelli faturalara bağlandığını ve bedelinin ödendiğini, bu faturalar ile dava konusu 21.08.2009 tarihli 88.500 Euro bedelli fatura içeriğinin aynı olup mükerrerlik oluşturduğunu, bu nedenle ticari defterlerine kayıt edilmediğini bildirmiştir.
Mahkemece davalının mükerrerlik savunması üzerinde durulmamış, bu konuda hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadan ıslah da dikkate alınarak dava aynen kabul edilmiştir. Uyuşmazlık konusu faturanın mükerrer olarak düzenlendiğinin kanıtlanması halinde bu faturaya dayalı istemin reddi gerekeceği tartışmasızdır.
O halde mahkemece yapılacak iş; uyuşmazlık konusu işlerde uzman ve deneyimli olan inşaat mühendisi, makine mühendisi ve mali müşavirden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alarak, uyuşmazlık konusu 21.08.2009 tarihli 88.500 Euro bedelli fatura ile davalının mükerrer düzenlendiğini savunduğu diğer faturaları karşılaştırarak 21.08.2009 tarihli faturanın diğer faturalara konu makine ve teçhizatları kapsayıp kapsamadığını, mükerrer olarak düzenlenip düzenlenmediğini açıklığa kavuşturmak, mükerrer düzenlendiği sonucuna varılması halinde yalnızca kabul edilen 14.865,32 TL alacak yönünden davayı kabul edip, fazla istemi reddetmek, mükerrer düzenlendiği sonucuna varılmadığı takdirde ise şimdiki gibi davayı tamamen kabul etmekten ibarettir. Mahkemece davalının savunması üzerinde durulmadan ve bu konuda bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması uygun bulunmuştur.…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve kararın verildiği tarih itibariyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438/II. fıkrası hükmü gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili şirketin 15.05.2008 tarihli sözleşmeyle 10.000 Euro bedelli bir adet ön ısıtıcı, 27.000 Euro bedelli bir adet turboextraktör, 195.000 Euro bedelli bir adet konsantre ünitesi ve 3.000 Euro bedelli bir adet ısı kontrol sistemi olmak üzere KDV dahil toplam 257.500 Euro bedelli makine ve teçhizatın davalıya tesliminin kararlaştırıldığını, malzemelerin teslim edilmesine rağmen yapılan ödemelerin mahsubundan sonra davalının 88.500 Euro ve 14.866,00TL borcunun kaldığını ileri sürerek, toplam alacağın Türk Lirası karşılığı olan 183.016,00TL’nin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 26.11.2012 harç tarihli ıslah dilekçesiyle alacak talebini 202.334,87TL"ye çıkartmıştır.
Davalı vekili, müvekkili şirketin davacı şirketten 26.04.2008 - 26.08.2008 tarihleri arasında düzenlenen on yedi adet fatura ile toplam 444.825,19TL bedelli makine teslim aldığını, toplam 429.959,87TL ödeme yaptığını, bakiye 14.865,32 TL borcun kaldığını, başkaca borcun bulunmadığını, davacının müvekkili şirkete 06.01.2009 tarihinde cari hesap mutabakatı gönderdiğini ve 31.12.2008 tarihi itibariyle 15.735,57TL alacaklı olduğunu bildirdiğini, müvekkili şirketin de 14.01.2009 tarihli cevabı ile 14.865,32TL borcu olduğunu bildirdiğini, tarafların bu miktarda mutabakata vardıklarını, talep edilen bedelin mükerrer olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yanlar arasındaki uyuşmazlık konusunun 88.500 Euro bedelli faturaya ilişkin olduğu, davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesinde davacı şirkete 14.865,32TL borçlu göründüğü, ticari defterlerinde 21.08.2009 tarihli 88.500 Euro bedelli faturanın kayıtlı olmadığı, davacı şirketin ticari defterlerinde ise yer aldığı ve 202.334,87TL alacaklı olduğunun belirlendiği, 88.500 Euro bedelli faturanın davalıya tebliğ edildiği, davalının bu faturayı defterlerine kaydetmemesinin kendisini borçlu olmaktan kurtarmayacağı, faturanın karşı tarafa tebliğ edildiği ve itiraz da edilmediği anlaşılmakla, davanın kabulü ile 202.334,87TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek detaylı bir şekilde incelenme yapıldığı, bozma kararında mükerrerlik iddiasının değerlendirilmediği yönündeki gerekçenin yerinde olmadığı, bilirkişi incelemesinde davalı şirketin 2009 yılına ait ticari defterlerinde 88.500 Euro bedelli faturanın bulunmadığı belirtilmiş ise de söz konusu faturanın davalıya tebliğ edildiği ancak itiraz edilmediği, davalının bu faturayı kayda geçirmemesinin onu borçlu olmaktan kurtarmayacağı, davacının da kendi defterlerine göre alacaklı olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından düzenlenen 21.08.2009 tarihli ve 88.500 Euro bedelli faturanın mükerrer olup olmadığına ilişkin mahkemece araştırma yapılarak sonuca göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği, söz konusu faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmamasına rağmen davalıya tebliğ edilmesinin yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne geçmeden önce konuya ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi;
“ (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklindedir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) fatura tanımlanmamıştır. Ancak anılan Kanunun 23. maddesinde;
“Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini istiyebilir.
Bir faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde münderecatı hakkında bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır.
Şifahen, telefon veya telgrafla yapılan mukavelelerin veya beyanların muhtevasını teyit eden bir yazıyı alan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamışsa teyit mektubunun yapılan mukaveleye ve beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır” amir hükmünü içermektedir.
Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde "Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır" şeklinde tanımlanmıştır.
Bu hükümler çerçevesinde, 24.12.2003 tarih ve 25326 Sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 27.06.2003 tarih ve E:2001/l, K:2003/l sayılı kararında ise fatura; "Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir" şeklinde tanımlanmaktadır (Kumkale, R.: Hukuki ve Mali Yönleriyle Fatura, Ankara 2007, s:73).
İrsaliyeli fatura ise Vergi Usul Kanunu’nun 211 Sayılı Genel Tebliği ile düzenlenmiştir. Tebliğde irsaliyeli faturanın hangi hâllerde ve kaç adet düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Faturada düzenleyenin adı, ticari unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi dairesi ve hesap numarası, malın nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı, nereye ve kime gönderildiği, müşterinin adı, ticari unvanı, adresi, var ise vergi dairesi ve hesap numarası, faturanın seri ve müteselsil sıra numarası, düzenleme tarihi saati ve anlaşmalı matbaaya ilişkin bilgilere yer verilmesi gerektiği açıklanmış; bu bilgilerin eksik olması hâlinde ise irsaliyeli faturanın hiç düzenlenmemiş sayılacağı belirtilmiştir.
Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; 6762 sayılı TTK’nın 23. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin varlığı gerekir.
Bir başka anlatımla, faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde (mücerret) itiraz edilmemiş olması hâli, sadece o faturanın -miktar ve fiyat yönünden- münderecatını kabul anlamını taşır, yoksa o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka, daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur (Doğanay, İ.: Ticari Alım-Satım Akdi ve Nevileri, Ankara 2003, s:52, Doğanay,İ: Faturanın Kapatılması, Delil Olma Özelliği ve Faturaya İtiraz Aylık Yaklaşım Dergisi Sayı 4, Nisan 1993, s:8-13).
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma hâlinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, eser ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge olacaktır. Elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nın 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 tarih ve 2011/15-472 E., 2011/608 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Bu nedenle, bir eser sözleşmesi ilişkisinde davacı yüklenici, sözleşme konusu malzemelerin miktarını ve alıcıya teslimini, davalı yan ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yanlar arasında 15.05.2008 tarihinde, 10.000 Euro bedelli bir adet ön ısıtıcı, 27.000 Euro bedelli bir adet turboextraktör, 195.000 Euro bedelli bir adet konsantre ünitesi ve 3.000 Euro bedelli ısı kontrol sistemi olmak üzere KDV dahil toplam 257.500 Euro bedelli makine ve teçhizatın imalatına dair sözleşme imzalandığı bilahare düzenlenen mutabakat belgesinde ise 31.12.2008 tarihi itibariyle davalının 14.865,32TL borçlu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davacı şirket mutabakat belgesinden sonra uyuşmazlığa konu 21.08.2009 tarihli ve 88.500 Euro bedelli faturayı düzenlemiş ve 27.08.2009 tarihinde davalı şirkete tebliğ etmiştir. Faturanın açıklama bölümünde ise davalıya teslim edilen bir adet ön ısıtıcı (O160), turboextraktör (TE20), bir adet konsantre ünitesi (OMS20) ve ısı kontrol sistemi nedeniyle düzenlendiği belirtilmiştir.
Böyle olunca, 21.08.2009 tarihli ve 88.500 Euro bedelli faturada yer alan malzemelerin davalıya teslim edilip edilmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Mahkemece, yanların ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda ise, davacı şirketin ticari defter kayıtlarında 21.08.2009 tarihli 88.500 Euro bedelli faturanın kayıtlı olduğu ancak söz konusu faturanın davalı şirketin ticari defter kayıtlarında yer almadığı belirlenmiştir.
Dosya içerisinde yer alan ve davalı şirketin sunduğu faturaların incelenmesinde, yanlar arasında imzalanan sözleşme kapsamında bir adet ön ısıtıcı ve ısı kontrol sistemi için 14.06.2008 tarihli ve 29.559,00TL bedelli, bir adet turboextraktör için 01.07.2008 tarihli ve 53.100,00TL bedelli, bir adet konsantre ünitesi için 12.08.2008 tarihli ve 182.900,00TL bedelli faturalar düzenlendiği de anlaşılmaktadır.
Davalı şirket, dava konusu 21.08.2009 tarihli 88.500 Euro bedelli faturanın içeriğinin, yanlar arasında imzalanan sözleşme kapsamında teslim edilmesi gereken malzemeler ile aynı olup mükerrer düzenlendiğini iddia etmektedir.
Her ne kadar 21.08.2009 tarihli 88.500 Euro bedelli fatura davalıya tebliğ edilmiş ise de az yukarıda açıklandığı üzere faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi sadece o faturanın miktar ve fiyat yönünden içeriğinin kabul edildiği anlamına gelmekte, söz konusu faturada yazılı malzemelerin davalı şirkete teslim edildiği anlamına gelmemektedir. Davacının faturada yer alan malzemeleri davalıya teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi gerekir.
Fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Bu nedenle düzenlenen faturanın yanlar arasında imzalanan sözleşme şartlarını değiştirir nitelikle olmaması gerekir.
O hâlde mahkemece, davaya konu işte uzman ve deneyimli olan inşaat mühendisi, makine mühendisi ve mali müşavirden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınarak, yanlar arasında imzalanan 15.05.2008 tarihli sözleşme kapsamında yapılması kararlaştırılan işler de dikkate alınmak suretiyle, uyuşmazlık konusu 21.08.2009 tarihli 88.500 Euro bedelli fatura ile davacının, yanlar arasında imzalanan sözleşme uyarınca düzenlediği diğer faturalar da karşılaştırılmak suretiyle 21.08.2009 tarihli faturanın diğer faturalara konu makine ve teçhizatları kapsayıp kapsamadığı, mükerrer olarak düzenlenip düzenlenmediği tespit edilerek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlık konusu 21.08.2009 tarihli ve 88.500 Euro bedelli faturanın davalıya tebliğ edildiği ve faturaya itiraz edilmediği, davacının kendi ticari defterlerine göre de alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü yerinde değildir.
Bu durumda yerel mahkemenin belirtilen direnme gerekçesi, Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen bu ilâve gerekçeler dikkate alındığında usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan gerekçeli kararın hüküm kısmında davanın kabulüne dair mükerrer hüküm kurulmuş ise de bu husus mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde bulunduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.
Hâl böyle olunca direnme kararının, Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen ilâve gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilâve nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde peşin temyiz harcının ilgilisine iadesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.