Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2624
Karar No: 2019/199
Karar Tarihi: 21.02.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2624 Esas 2019/199 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2624 E.  ,  2019/199 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “ek tasfiye için şirketin yeniden tescili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 10.10.2013 tarihli ve 2012/289 E., 2013/239 K. sayılı kararın davalı tasfiye memuru vekilince temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04.06.2014 tarihli ve 2014/4894 E., 2014/10458 K. sayılı kararı ile:
    “...Davacı vekili, Ankara 16. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/9 Esas sayılı dosyasında Hane İç ve Dış Ticaret İnşaat Şirketi aleyhine ikame edilen tasarrufun iptali davası devam ederken adı geçen şirketin ortaklar kurulu kararı ile tasfiye kapanışının yapıldığını, Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, ilgili dosyada verilen ara kararıylaşirketin ihyasının istenilmesi için süre verildiğini ileri sürerek, Hane İç ve Dış Tic. Ltd. Şti"nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı tasfiye memuru vekili, yapılan tasfiye işleminde herhangi bir eksiklik bulunmadığını, şirketin ihyası halinde tasfiyesi gereken bir mal varlığının da bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Davalı ... temsilcisi, davaya cevaplarını bildirmemiştir.
    Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davanın kabulüne, TTK"nın 547. maddesi uyarınca davalı şirketin ek tasfiyesi için yeniden Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne tesciline, bu işlemlerin yapılması için son tasfiye memuru Nevzat Bor"un tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir.
    Kararı davalı tasfiye memuru vekili temyiz etmiştir.
    1- Dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye ve şirketin yeniden tescili istemine ilişkin olup mahkemece dava basit yargılama usulüne tabi olarak görülmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Türk Ticaret Kanunu"nun 547. maddesinde gösterilen dava çekişmesiz yargıya tabi olmayıp, 6100 Sayılı HMK"nın 316. maddesinde gösterilen basit yargılama usulüne tabi dava ve işler arasında da sayılmamıştır.
    Kural olarak, hakim, davanın taraflarını kanuna uygun bir şekilde davet edip onları dinlemeden kararını veremez (HUMK m.73, HMK m.27). HMK"nın 147. maddesinde de, tarafların ön inceleme aşamasından sonra tahkikat için duruşmaya davet edileceği, gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan hazır bulunulmaması halinde yokluklarında duruşmaya devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyeceklerinin bildirileceği düzenlenmiş, bu husus HMK"nın 186. maddesinde de aynı şekilde vurgulanmıştır. Bu kapsamda, yazılı yargılama usulüne tabi bulunan işbu dava yönünden, dava ve karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan HMK"nın 147 vd. maddeleri uyarınca ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra tahkikat duruşması için davalılara davetiye tebliğ edilmeksizin hüküm kurulmuş olması doğru olmamış, kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
    2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı tasfiye memuru vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir....”
    gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, ek tasfiye için şirketin yeniden tesciline karar verilmesi istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, Ankara 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/9 Esas sayılı dosyasında dava dışı Hane İç ve Dış Ticaret İnşaat Şirketi aleyhine açılan tasarrufun iptali davası devam ederken adı geçen şirketin ortaklar kurulu kararı ile tasfiye kapanışının yapıldığını, bu hususun Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, ilgili dosyada şirketin ihyasının istenilmesi için süre verildiğini ileri sürerek, dava dışı Hane İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.’nin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı tasfiye memuru vekili, müvekkilinin mevzuat çerçevesinde işlem yaptığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ... Sicili Müdürlüğü ise davaya cevap vermemiştir.
    Yerel Mahkemece Ankara 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/9 E. sayılı dosyasında, Hane İç ve Dış Tic. İnş. Ltd. Şti. aleyhine açılan tasarrufun iptali davasının devam ettiği, bu şirketin davanın varlığını bildiği hâlde tasfiye kararı alarak tasfiye kapanışı yaptığı, Ticaret Sicil Memurluğu yazı cevabından şirketin terkin edildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 547’nci maddesi uyarınca davalı şirketin ek tasfiyesi için yeniden Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde tesciline, bu işlemlerin yapılması için son tasfiye memuru Nevzat Bor’un tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir.
    Davalı tasfiye memuru vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
    Bozma kararına karşı yerel mahkemece ilk karardaki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davalı tasfiye memuru vekili temyiz etmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davanın basit yargılama usulüne mi, yazılı yargılama usulüne mi tabi olduğu; buradan varılacak sonuca göre 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 147 vd. maddeleri uyarınca ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra tahkikat duruşması için davalılara davetiye tebliğ edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, davalı tasfiye memuru vekilinin bozmadan sonra 11.02.2015 tarihinde yapılan duruşmaya rahatsızlığına ilişkin istirahat raporunu da ekleyerek gönderdiği dilekçesinde mazeretinin kabulü ile duruşma gününün UYAP sistemi üzerinden öğrenmesine karar verilmesini talep ettiği hâlde, mahkemece dosyanın geldiği aşama itibariyle mazereti reddedilerek direnme kararı verilmiş olmasının hukuki dinlenilme hakkına aykırı olup olmadığı, bu şekilde kurulan direnme hükmünün usulüne uygun bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
    Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, bozma kararı sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, bozma kararının içeriğine, bozma sonrası duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
    Görüldüğü üzere taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır.
    Mahkemenin bozma kararına uyma ya da direnme konusunu karara bağlamadan önce de bozma kararını ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, 6217 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı HMK’ya eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)"nun 429’uncu maddesinin amir hükmü gereği zorunludur.
    Nitekim, bozma kararı sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen 1086 sayılı HUMK’nın 429’uncu maddesinin ikinci fıkrasında “…Mahkeme, temyiz edenden 434"üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.” hükmü öngörülmüştür.
    6100 sayılı HMK’nın 30’uncu maddesine göre hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür. ve HMK"nın 150/2’nci maddesine göre de geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez.
    2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141/son ve HMK’nın 30’uncu maddelerine göre "Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması" biçiminde açıklanan temel ilke çerçevesinde, davanın taraflarının duruşmaya katılmama gerekçesi "geçerli bir özür" olarak kabul edilebilir ise yargılamaya devam edilip, yeni duruşma gününün taraflara bildirilmesi gerekir.
    Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2017 tarihli ve 2014 /21-2371 E., 2017/263 K. sayılı kararında da aynı ilkelere değinilmiştir.
    Bu noktada hukuki dinlenilme hakkına değinmekte yarar bulunmaktadır.
    Hukuki Dinlenilme Hakkı:
    Anayasa’nın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde ifade edilmişitir.
    Ayrıca Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son fıkrasında usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacağı ifade edilmiştir.
    Bu bağlamda ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı yer almış olup, gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
    HMK’nın 27’nci maddesi uyarınca;
    "(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
    (2) Bu hak;
    a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
    b) Açıklama ve ispat hakkını,
    c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini,
    içerir".
    Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla "iddia ve savunma hakkı" olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
    Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
    Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.
    Bu hakkın ikinci unsuru, açıklama ve ispat hakkıdır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum "silahların eşitliği ilkesi" olarak da ifade edilmektedir. Adil yargılanma kavramı, kural olarak, aynı zamanda bir davanın taraflarının gösterilen deliller veya sunulan mütalâalar hakkında bilgi sahibi olması ve bunlarla ilgili görüş bildirmesi hakkını da içinde barındırır (Lobo Machado-Portekiz ve Vermeulen-Belçika davaları, 20 Şubat 1996 tarihli kararlar, Reports 1996-I, sırasıyla s. 206 paragraf 31 ve s. 234 paragraf 33).
    Bu hakkın üçüncü unsuru, tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesidir. Bu değerlendirmenin de kararların gerekçesinde yapılması gerekir.
    Bilindiği üzere hukuk yargılamasına dair kurallar, yargılamanın düzenli yapılması ve hakkın olabildiğince çabuk elde edilmesi amacını gerçekleştirmek için getirilmiştir. İşte hakkın elde edilmesi için birer araç olan bu kurallar amaca uygun somut bir görevin varlığı hâlinde uygulama alanı bulurlar. Aksi hâlde, araçla ulaşılması istenilen amaç arasında gerçek ve esaslı bağın bulunmaması anlamsızlığı (şekilcilik) ortaya çıkarır. Mahkemelerin amacı, ne olursa olsun uyuşmazlıkları ortadan kaldırmak değil, pozitif hukukun ölçüsünde, hakkı belirleyerek sonuca ulaşmaktadır.
    Bu sebeple geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen usul kuralları, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
    Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davalı tasfiye memuru vekilinin 31.01.2015 tarihli mazeret dilekçesinde 11.02.2015 tarihinde yapılacak olan duruşmaya sağlık sorunları sebebiyle katılamayacağını ve mazeretinin kabulüyle duruşmanın ileri bir tarihe ertelenmesini talep ettiği, mahkemece kabul edilmeyen söz konusu mazeretin haklı bir mazeret olduğu ve davalı tasfiye memuru vekilinin davayı uzatması gibi bir durum bulunmadığından haklı mazeretinin kabul edilmesi gerekli iken, mazeretin reddine dair verilen kararın AİHS’nin 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına dolayısıyla HMK’nın 27’nci 2/b maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının unsuru olan silahların eşitliği ilkesi ile usul kurallarının ruhuna ve özüne uygun düşmediği açıktır.
    Şu durumda mahkemece, davalı tasfiye memuru vekilinin belgelediği haklı mazereti kabul edilmeden yokluğunda duruşmaya devam edilerek savunma hakkını kısıtlar biçimde yargılama yapılıp direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Mahkemece yapılacak iş; bozma sonrası duruşma günü davalı tasfiye memuru vekiline yeniden tebliğ edilerek ve bozma kararına diyecekleri sorulup ancak bu usulü eksiklik tamamlandıktan sonra bir karar vermekten ibarettir.
    O hâlde ön sorunun açıklanan nedenlerle kabulü ile, direnme kararının uyuşmazlık noktasına ilişkin diğer temyiz itirazları incelenmeksizin usule ilişkin nedenlerle bozulması gerekmiştir.
    S O N U Ç: Direnme kararının yukarıda gösterilen usulî nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK"nın Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan Mülga 1086 sayılı HUMK"nın 429’uncu maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri iadesine, davalı tasfiye memuru vekilinin bu bozma nedeni dışında kalan temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına HUMK"nın 440’uncu maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi