8. Hukuk Dairesi 2016/19659 E. , 2019/2012 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Payı Alacağı Ve Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde davalı adına edinilen iki adet taşınmaz bulunduğunu açıklayarak, edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesini, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL katılma alacağının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, birleşen dava dosyasında ise evlilik birliği içinde davacının katkıları davalı adına edinilen şirket hissesi yönünden fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 2.500,00 TL katılma ve 2.500,00 TL katkı payı alacağının faiziyle birlikte tahsilini istemiştir. Harcını yatırmak suretiyle sundukları 01.12.2015 tarihli dilekçeyle asıl davaya konu 16 parsel yönünden 18.744,02 TL, 3 nolu mesken yönünden 44.961,87 TL, birleşen davaya konu şirket hissesi yönünden 95.000,00 TL olarak katılma alacağı talep miktarını arttırmıştır.
Davalı ... vekili, asıl davaya konu 16 parsel sayılı taşınmazın davalının babası tarafından hibe edildiğini ve kişisel mal olduğunu, 3 nolu meskenin 01.1.2002 tarihinden önce tamamlandığını, birleşen davaya konu şirket hissesinin şirket pasif durumda olduğundan bir değerinin bulunmadığını, ev hanımı olan davacının malvarlığının edinilmesinde hiçbir katkısının olmadığını ileri sürerek, davaların reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, 16 parsel sayılı taşınmaz için 18.744,02 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen davanın kabulüne, Sayarlar LTD şirketindeki davalı adına kayıtlı hisse için 95.000,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin ve davalı vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece tasfiyeye konu edilen 3 nolu mesken yönünden yazılı şekilde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin 24.10.2014 tarihli rapor dikkate alınarak edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde ödeme yapıldığı ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiş ise de gerekçe, dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Dosya kapsamındaki bilgi, belge, beyanlar, tapu kaydı, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgeleri birlikte değerlendirildiğinde, 3 nolu meskenin eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde inşa edildiğinin ve aksi ispat edilemediğinden edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir.
Mahkemece; dairenin yerleşmiş ilke ve esaslarına uygun şekilde bu mesken yönünden (arsa payı hariç) tasfiye tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değeri belirlenip talep miktarı da gözetilmek suretiyle davacının katılma alacağının hesaplanması gerekirken yazılı gerekçeyle talebin reddi hatalı olmuştur.
3- Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
a) Tasfiyeye konu edilen 16 parsel yönünden davalı tarafça babası tarafından tapuda yapılan devrin bağış olduğu ve dolayısıyla taşınmazın kişisel mal olduğu savunulmuştur.
Bağış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 285 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. 285. Maddesine göre bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık almaksızın, bağışlayanın malvarlığında bir artış sağlamak zenginleştirmek amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir. ( , ...: Türk Borçlar Hukuku Özel İlişkileri, ... 2013, s. 344, ...: Türk Borçlar Hukuku Özel hükümler, 6. B., ... 2002, s. 222).
Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkca ortaya konabileceği gibi gizli (örtülü) şekilde de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzesede kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirmez. Devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak nitelendirmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
Yargıtayın ve Dairenin yerleşmiş uygulamalarına göre, eşlerden birinin anne veya babalarından gelen mallar söz konusu olduğunda; satış gösterilse dahi mal bağış olarak değerlendirilmektedir. Bu tasarrufi işlem, hayatın olağan akışına göre, fiili karine olarak bağış kabul edilmektedir. Bu karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını iddia eden eş iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Kabul edilen bu fiili karine, ispat yükümlülüğü altındaki tarafı değiştirmektedir. Anne yada babadan gelen mala ilişkin tasarrufun bağış değilde gerçek anlamda satış olduğunu iddia eden eş, başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlamalıdır.
Somut uyuşmazlığa gelince taraflar, 07.09.1986 tarihinde evlenmiş, 07.10.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 01.04.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Tasfiyeye konu 16 parselde kayıtlı arsa, tapuda davalının babası dava dışı ... adına kayıtlı iken evlilik birliği içinde 02.01.2006 tarihinde satış yolu ile davalı adına tescil edilmiştir.
Mahkemece, arsa davalının edinilmiş malı olarak kabul edilip davacı lehine alacağa hükmedilmiş ise de gerekçe Daire"nin yerleşik uygulamasına uygun düşmemektedir. Babasından davalıya yapılan bu devrin yukarıda açıklanan ilkelerden anlaşılacağı üzere bağış olarak kabulü gerekir. Bu fiili karinenin aksini ispat yükü davacı taraftadır. Davacı taraf her ne kadar parası ödenerek arsanın davalının babasından satın alındığını iddia etmiş ise de satış işleminin gerçek olduğunun dosya kapsamından ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, arsa niteliğindeki taşınmaz yönünden bağış suretiyle edinilmesi nedeniyle davalının kişisel malı olduğu ve tasfiyeye dahil edilemeyeceği gözetilmeden davacı tarafın alacak talebinin kabulu ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
b) Hakim, tarafların talep sonucuyla bağlı olup her bir talebi hakkında verilen kararı gerekçeli karar ve hükümde ayrı ayrı göstermelidir (HMK mad. 26 ve 297/2). Mahkeme tarafından davacının birleşen davada katılma alacağı talebi yönünden değerlendirme yapılıp hüküm tesis edilmiş ise de, birleşen dava dilekçesinde katılma alacağının yanı sıra katkı payı alacağı talebide bulunmaktadır. Mahkemece bu talep yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması HMKnin 297/2 maddesine aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı vekilinin, (3-a) ve (3-b) nolu bentlerde gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, her iki taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 26.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.