8. Hukuk Dairesi 2010/3948 E. , 2010/5240 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 06.04.2010 gün ve 454/195 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 02.11.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat ..., karşı taraftan davalılardan ... ve Şükran Tarı vekili Avukat ... geldiler. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, dava konusu 301 ada 2, 303 ada 1, 307 ada 1, 518 ve 519 parsellerin öncesinin 9 ve 121 parseller olup, bu parsellerin 1953 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında davalıların miras bırakanı olan ve 1943 yılında ölen ... adına tesbit ve tescil edildiğini ancak kadastrodan beri dava konusu taşınmazların vekil edeninin tasarrufu altında bulunduğunu ileri sürerek, TMK.nun 713/2 maddesi hükümleri uyarınca ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili ise, davacının dava konusu taşınmazlarda pay sahibi bulunduğunu, bu nedenle diğer bir payın zilyetlik yolu ile edinilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacı taşınmaza paydaş olup belli bir payın ...’e ait olduğunu bilmektedir. Kendi açıklamaları ve tanık ...’ın beyanlarına göre zilyetliği malik sıfatıyla değildir. Görüşünden hareketle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya arasında bulunan kayıt ve belgelere göre; uyuşmazlık konusu taşınmazların öncesini oluşturan 9 ve 11 parsellerin tapulama çalışmaları sırasında davalıların miras bırakanı ..., davacı ve dava dışı başka kişiler adına paylı mülkiyet hükümleri uyarınca 1954 yılında tesbit ve tescil edildikleri, daha sonra yapılan imar uygulaması sonucunda 9 parselin 518, 519 ve 520 parsellere ayrıldığı, 11 parselin ise; 301 ada 3, 303 ada 1 ve 307 ada 7 parsel olarak davalıların miras bırakanı ... ve müşterekleri adına paylı mülkiyet hükümleri uyarınca tescil edildikleri davaya konu olan sicilin bu şekilde oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili, tapulu taşınmaz üzerinde kadastro tesbitlerinden beri var olan ve günümüze kadar sürdürülen zilyetliğe dayanarak, davalıların miras bırakanı olan ...’in payına yönelik olarak iptal tescil isteğinde bulunmuştur. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de MK.nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya 20 yıl önce ölmüş, ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” denilmiştir.
Dosya arasında bulunan mirasçılık belgesine göre kayıt maliklerinden ... 24.9.1943 tarihinde ölmüştür. Dava konusu taşınmazların tamamının davacı tarafından davalıların miras bırakanı ...’in ölümünden sonra günümüze kadar davasız, aralıksız malik sıfatıyla en az 45-50 yıl süre ile ve tarla niteliği ile tasarruf edildiği, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından ifade edilmiştir. Davalı taraf tanığı ... ise; 2005 yılı Aralık ayında davacının kendisine gelerek 9 ve 11 parselde hissedar gözüken ...’in kim olduğunu belirlemesini zira payı satın almak istediğini söylediğini açıklamış, zilyetlikle ilgili bilgi sahibi bulunmadığını bildirmiştir. Davacı keşif yerinde; kendisi ve davalıların miras bırakanı dışında kalan ve dava dışı bulunan bazı paydaşların payları nedeniyle icar ödemesini yaptığını açıklamış ise de dava dışı paylara sahip kişilere yapılan ödemeler paylı mülkiyet kuralları gereğince tapuda kayıtlı bulunan ... payının edinilmesini etkileyen ve ilgilendiren bir durum değildir. ...’e kayyım atanması nedeniyle, edinme koşullarının davacı lehine gerçekleştirmesinden sonra 2000 yılı ve devamı yıllarda Hazine tarafından talep edilen ecrimisil bedellerinin davacı tarafından ödenmiş bulunması da davacının zilyetliğinin malik sıfatıyla olmadığı anlamını taşımaz. Keza; edinme koşullarının oluşmasından sonra ...’i veya mirasçılarını bulmaya çalışma ve hatta paylarını satın alma isteme gibi eylemlere, dava açmaktan kurtulma daha kolay sonuca ulaşma isteği dışında bir anlam yüklenemez ve TMK.nun 713/2. maddesinin uygulanması bakımından iyi niyet kazanma koşulları arasında yer almadığına göre; davanın kabulüne karar vermek gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen yerel mahkeme hükmünün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 02.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.