11. Ceza Dairesi 2017/5276 E. , 2017/8808 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-Belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının takdiri hakime ait olduğu cihetle, 21.01.2011 tarihli Jandarma Kriminal İnceleme Raporunda aldatma niteliği olmadığı belirtilen suça konu belge asıllarının duruşmaya getirtilip, incelenmek suretiyle, özelliklerinin duruşma tutanağına yazılması, gerekli görülmesi durumunda yeniden bilirkişi raporu aldırılarak, aldatıcı nitelikte olup olmadığının kararda tartışılması, denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Kabule göre de;
a)Dairemizce sanık hakkında verilen 20.03.2013 gün ve 2011/9050 E, 2013/4502 sayılı bozma kararından sonra Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nca kabul edilen ve dairemizce de benimsenen, 22.04.2014 gün ve 2013/11-397 sayılı kararında açıklandığı üzere; gerek 765 sayılı TCK"nın, gerekse de 5237 sayılı TCK"nın belgede sahtecilik suçlarının düzenlendiği madde metinlerinde suçun mağdurunun kim olduğuna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemesi, belgede sahtecilik suçlarının hukuki konusunun kamunun güveni olması ve bu suçların kamu güvenine karşı suçlar bölümünde düzenlenmiş bulunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; bu suçların mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğunun, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerekmektedir. Aksinin kabulü halinde, somut olayda olduğu gibi birden fazla kişiye karşı işlenmiş olan sahtecilik suçlarında hükmolunacak sonuç ceza miktarları göz önünde bulundurulduğunda, 5237 sayılı TCK"nın “Adalet ve Kanun Önünde Eşitlik İlkesi” başlıklı 3. maddesinin gerekçesinde, "Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması sağlanabilir ve yeniden topluma kazandırılması söz konusu olabilir" şeklinde açıklanmış olan ölçülülük ilkesine aykırı davranılmış olunacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayda; sanığın yapılan kimlik kontrolünde görevlilere ... adına düzenlenmiş fakat üzerinde kendi fotoğrafının bulunduğu nüfus cüzdanını ibraz ettiği, tedirgin davranışları sebebi ile Marmaris Cumhuriyet Başsavcılığının 21/09/2010 gün ve 2010/4976 sayılı arama ve el koyma kararına istinaden araç içerisindeki çantasında yapılan aramada katılan ... adına düzenlenmiş üzerinde kendi fotoğrafı bulunan nüfus cüzdanı, katılan ... adına düzenlenmiş kendi fotoğrafını taşıyan ...seri nolu B sınıfı sürücü belgesinin bulunduğu anlaşıldığından; sanığın fiillerinin zincirleme tek suç oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
b)Sanık hakkında tekerrüre esas alınan Ürgüp Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/303 Esas, 2009/40 Karar sayılı ilamındaki mahkumiyetin, 5237 sayılı TCK"nın 141/1. maddesinde yazılı hırsızlık suçuna ilişkin olması ve hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK"nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK"nın 141/1. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK"nın 7/2. maddesi uyarınca; ""Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur."" hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK"nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre TCK"nın 58. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerekliliği,
c)5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 Tarih 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.12.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.