8. Hukuk Dairesi 2019/803 E. , 2019/2006 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar, paydaşı oldukları 726 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün davalılar tarafından narenciye bahçesi olarak kullanıldığını ileri sürerek elatmalarının önlenmesine, yıkıma ve taşınmazın eski haline getirilmesine karar verilmesini istemişlerdir.
Bir kısım davalılar, taşınmazın eski maliki olan davacıların mirasbırakanından muhtar senedi ile satın alındığını, yapılan iyileştirmeler, ödemeler ile yapı bedellerinin iade edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, müdahalenin keşfen sabit olduğu ve hapis hakkı ile ilgili karşı dava açılmadığından elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, davalıların yapıları harici satıma dayanarak iyi niyetle yaptığı gerekçesiyle de yıkım talebinin reddine dair verilen karar, bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve eski hale getirme isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli, tarla nitelikli 57.478 m² büyüklüğündeki 726 parsel sayılı taşınmazın 23/96 paylar ile davacılar ..., ... ve ..."e, ... pay ile diğer davacı ..."e ait olduğu, davacılar dışında dava dışı ..."ın 1/24 pay ile, ..."ın 5000/28739 pay ile paydaş oldukları, davalıların mülkiyetten kaynaklı bir haklarının bulunmadığı, davacılar mirasbırakanı ... tarafından düzenlendiği anlaşılan taşınmazın önceki parsel numarası olan 67 parsel sayılı taşınmaz üzerinden davalı ... ve davalıların mirasbırakanı ... lehine 01.11.1984 tarihli ve 11.01.1985 tarihli devir senetlerinin bulunduğu, 06.11.1989 tarihli belge ile ise mirasbırakan ... tarafından davacılardan ... ve ..."in de imzası bulunan davalı ... lehine zilyetlik devir sözleşmesi düzenlendiği, belgeye ek kroki uyarınca da haricen satılan bölümün gösterildiği, taşınmazın geldisi olan 67 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının 30.07.1966 tarihinde ... adına düzenlendiği ancak asliye hukuk mahkemesinin 1964/76E sayılı dosyası ile davalı olduğu gerekçesiyle malik hanesinin boş bırakıldığı, ... Kadastro Mahkemesinin 2010/5 Esas, 91 Karar sayılı kararı ile taşınmazın dava dışı ... ve ... varisleri davacılar adlarına tesciline karar verildiği, kararın temyiz edilmeden 26.10.2010 tarihinde kesinleştiği, 67 parsel sayılı taşınmazda gerçekleşen ifraz işlemi sonrasında dava konusu 726 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu, yine dava konusu mahalde 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 22/A maddesi kapsamında yapılan yenileme çalışmaları sonucunda taşınmazın 171 ada 2 parsel sayılı taşınmaz olduğu, davacılardan ..."nin payını satış suretiyle devrettiği, mirasbırakan ..."ın 12.01.1989 tarihinde ölümü geriye mirasçı olarak davacı eşi ... ile davacı çocukları ..., ... ve ..."in kaldığı, dava konusu alan üzerinde bir kısım davalılara ait yapılar bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; Türk Medeni Kanunu"nun 706, Türk Borçlar Kanunu"nun 237, 2644 sayılı Tapu Kanunu"nun 26 ve Noterlik Kanunu"nun 60.maddeleri uyarınca taşınmazların alım satımları resmi şekilde yapılmadıkça harici satın alma mülkiyetten kaynaklanan bir hak bahşetmez. Ancak, iyiniyetli zilyedin gerek Türk Medeni Kanunu"nun 994. maddesi, gerekse 1940 tarih 2/77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, taşınmazı kullanma yönünden kişisel bir hakkı bulunduğu kuşkusuzdur. Bu durumda, harici satış bedeli ile varsa zorunlu ve faydalı masrafları satın alana ödenmedikçe bedel yönünden satın alanın taşınmazı alıkoyma hakkı (hapis hakkı) vardır.
Öte yandan, kayıt malikinin yapmış olduğu harici satış sözleşmelerinin külli halefiyet ilkesi gereği mirasçılarını da bağlayacağı kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; davalılardan ... ve ... davacılar mirasbırakanı ..."dan muhtar senedi ile haricen yer satın aldıklarını ve buna göre kullandıklarını belirtmiş, diğer davalılar ise mirasbırakanları ..."in davacılar murisinden haricen yer satın alarak aralarındaki taksim sonucu taşınmazı kullandıklarını savunmuş iseler de Mahkemece, hapis hakkının karşı dava yoluyla ileri sürülmediği gerekçesiyle elatmalarının önlenmesine, iyiniyetli oldukları gerekçesiyle de yıkım isteğinin reddine karar verilmiş, savunma ve sunulan belgeler çerçevesinde yeterli bir araştırma yapılmamıştır. Buna göre Mahkemece öncelikle, dava konusu edilen yerin harici satış senetlerine konu edilen taşınmaz olup olmadığının veya o taşınmazdan gelip gelmediğinin saptanması, sonrasında ise dava dışı ..."ın davalılar mirasbırakanı olup olmadığı tespit edilmesi, hangi davalıların mirasbırakanlar arasında veya bizzat davacılar murisi ... ile yapılan harici satıma dayalı olarak taşınmazı kullandığı, hangilerinin taşınmaza iyileştirme ve yapı yaptıklarının ayrı ayrı belirlenmesi, harici satıma dayalı olarak kullanım ile yapı inşa ettiklerinin tespit edilmesi ve kullanılan alanın harici satış senedine konu olan taşınmaz olduğunun saptanması halinde yukarıda yazılı ilkeler de gözetilerek harici satış, yapı bedelleri ile faydalı ve zorunlu masraflar da belirlenerek yukarıdaki koşulları sağlayan davalılar lehine hapis hakkı tanınmak suretiyle elatmalarının önlenmesine karar verilmesi, aksi halde sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmaya dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde bir kısım davalılara iadesine, 26.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.