10. Ceza Dairesi 2017/7579 E. , 2017/7530 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı"nın, 10/10/2017 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan şüpheli ... hakkında açılan kamu davası üzerine yapılan yargılama sonucunda, karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Bursa 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13/06/2017 tarihli ve 2016/669 esas, 2017/511 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına yönelik talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 18/10/2017 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Şüpheli hakkında, 04/12/2015 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı yapılan soruşturma sonucunda 25/12/2015 tarihinde TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine, bir yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, ayrıca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağı hususunun ihtar edilmesine karar verildiği,
2- Erteleme kararının şüpheliye tebliğe çıkarıldığı ve savunmasında bildirdiği son adreste tanınmadığından bahisle tebliğ edilememesi üzerine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre mernis adresine 25/01/2016 tarihinde tebliğ edildiği,
3- Cumhuriyet Başsavcılığınca, erteleme kararının bir örneğinin de tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanması için 28/12/2015 tarihli üst yazı ile Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, bunun üzerine Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce “tebliğden itibaren 10 gün içinde müracaat etmezse hakkında kamu davası açılacağı” ihtarını içeren çağrı kağıdının şüphelinin savunmasında bildirdiği son adrese tebliğe gönderildiği, adreste tanınmadığından bahisle tebliğ edilememesi üzerine bu kez Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre mernis adresine 02/03/2016 tarihinde tebliğ edildiği,
4- Şüphelinin bu ilk çağrıya uymaması üzerine, mernis adresine ikinci kez çağrı kağıdı gönderildiği, ancak şüphelinin bu adresten taşındığından bahisle tebligat yapılamadığı, bununla birlikte bu aşamada şüpheli tarafından bildirilmiş başka bir adres bulunmadığından aynı mernis adresine 03/06/2016 tarihinde Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre 2. çağrı kağıdının tebliğ edildiği,
5- Ancak şüphelinin Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne müracaat etmemesi üzerine, TCK’nın 191/4. maddesi uyarınca “yükümlülüklerine uygun davranmamakta ısrar ettiği” gerekçesi ile kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan cezalandırılması isteğiyle kamu davası açıldığı,
6- Yapılan yargılama sonucunda Bursa 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13/06/2017 tarihli ve 2016/669 esas, 2017/511 sayılı kararı ile “sanığa yapılan tebligatların eski adresine olduğu, yeni adresine herhangi bir tebliğin yapılmadığı, bu durumda denetimli serbestlik müdürlüğünce yapılan tebligatların geçersiz olduğu” şeklindeki gerekçeye dayanılarak kovuşturma şartı bulunmadığından bahisle “karar verilmesine yer olmadığına ve infazın kaldığı yerden devamına” karar verildiği, kararın yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, "Benzer bir konuya ilişkin olarak Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 26/05/2016 tarihli ve 2016/1582 esas, 2016/3201 sayılı, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 16/05/2016 tarihli ve 2016/927 esas, 2016/4447 sayılı ilamlarında da değinildiği üzere, şüpheli hakkında verilen "Kamu davasının açılmasının ertelenmesi" kararı ve bu karar ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararların, şüpheliye tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı,
Somut olayda, sanık hakkında, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 25/12/2015 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 1 yıl süre ile tedaviye tabi tutulmak suretiyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararın, sanığın mernis adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilerek kesinleştirildiği anlaşılmış ise de, tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan 6099 sayılı Kanun ile değişik 7201 sayılı Kanun’un 35/2. maddesinde yer alan “adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır”, 10/1-2. madde ve fıkralarında yer alan "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." ve 21/2. madde ve fıkrasında yer alan "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır." şeklindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, 7201 sayılı Kanun"un 10/2 ve 21/2. maddeleri hükümleri çerçevesinde tebliğ işlemlerinin gerçekleştirilmesi gerekirken, anılan Kanun"un 35. maddesi uyarınca yapılan tebliğ işleminin geçerli sayılamayacağı, bu nedenle mahkemesince tebligatın geçersiz sayılması durumunda gerekli işlemlerin yapılabilmesi için 5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 223/8. maddesi uyarınca durma kararı verilmesi gerektiği halde, anılan Kanun"da düzenlenmeyen hüküm kurulmasına yer olmadığı şeklinde karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilerek, Bursa 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13/06/2017 tarihli ve 2016/669 esas, 2017/511 sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
Kanun yararına bozma talebine konu olan uyuşmazlık, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve denetimli serbestlik çağrı kağıtlarının şüpheliye tebliğ edilmesinde yasaya uygun davranılıp davranılmadığı ile ilgili olup, bu konu ile ilgili yasa maddelerinin incelenmesinde, Tebligat Kanunu’nun;
10. maddesinde, “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.
Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” şeklinde düzenleme yer aldığı,
21. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında;
“Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” şeklinde düzenlemeler yer aldığı,
35. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ise;
“Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.
Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.” şeklinde düzenlemeler yer aldığı,
Somut olayda, şüpheli soruşturma aşamasında alınan ifadesinde adresini “.... Yıldırım/Bursa” olarak bildirdiği ve dosya kapsamından bilinen son adresinin bu adres olduğu, ancak bu adrese gönderilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı tebligatının şüphelinin adreste tanınmadığından bahisle iade edildiği, bunun üzerine mernis adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edilmesi gerekirken, 35. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ edilmesinin yasaya aykırı ve geçe.... Yıldırım/Bursa” olarak bildirdiği ve dosya kapsamından bilinen son adresinin bu adres olduğu, ancak bu adrese gönderilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı tebligatının şüphelinin adreste tanınmadığından bahisle iade edildiği, bunun üzerine mernis adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edilmesi gerekirken, 35. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ edilmesinin yasaya aykırı ve geçersiz bir tebligat olduğu, zira şüphelinin adres kayıt sisteminde kayıtlı mernis adresinin bulunduğu ve Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edilmesi gerektiği, eğer mernis adresi de bulunmasaydı 35. maddeye göre tebliğ yapılması gerekeceği, bu nedenle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının şüpheliye tebliğinin usulsüz olduğu,
Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce gönderilen davetnamelerin tebliğ işlemlerinin ise, bilinen son adresi tebliğe elverişli olmayan şüphelinin mernis adresinden de taşındığına dair şerh düşülmesi üzerine Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ve aynı Kanun’un 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca evrak mernis adresinde muhtara teslim edilip kapıya ihbarname yapıştırılarak yapıldığı anlaşılmış olup, bu şekilde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının tebliği usulsüz olduğu ve denetimli serbestlik çağrı kağıtlarının da bizzat şüpheliye ulaşmadığından, hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiğinden ve yükümlülük yüklendiğinden haberdar olmayan şüphelinin denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmiş olduğu kabul edilemeyeceğinden, mahkemece kovuşturma şartı olan “ısrar” şartının gerçekleşmesini beklemek üzere “kamu davasının durmasına ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına devam edilmesine” karar verilmesi gerekirken, yasaya aykırı şekilde CMK’nın 223. maddesinde karar ve hüküm türleri arasında sayılmayan “karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu, bununla birlikte mahkemece “denetimli serbestlik tedbirinin infazının kaldığı yerden devamına” karar verilmiş olması karşısında, mahkemece verilen kararın esasen “durma kararı” niteliğinde olduğu ve bu şekildeki bir yasaya aykırılığın 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin kıyasen uygulanması ile Dairemizce düzeltilmesinin mümkün olduğu değerlendirilerek kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
D) Karar :
Açıklanan nedenlerle, kanun yararına bozma talebi yerinde görüldüğünden; karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Bursa 11. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13/06/2017 tarihli ve 2016/669 esas, 2017/511 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun"un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasında yer alan “karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin ibarenin ÇIKARILMASINA, yerine “kamu davasının durmasına” ibaresinin EKLENMESİNE, hükmün gereklerinin bu şekilde yerine getirilmesine, dosyanın Adalet Bakanlığı"na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na gönderilmesine, 28.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.